loading
close
SON DAKİKALAR

‘Diktatör psikolojisi!’

Mustafa Mutlu
Tarih: 30.06.2013

Mustafa Mutlu, 'Kırk yılda bir doğru söylüyorlar; o da bizim işimize yaramıyor!'

Aydın olmanın bir gereği de dünya görüşlerine katılmadığımız yazarları bile okumaktır.

Benim izlemeye çalıştığım bu tür yazarlardan biri de Zaman’dan Abdülhamit Bilici...

Önce Bilici’nin “Diktatör psikolojisi” isimli yazısının önemli bir bölümünü sizinle paylaşmak istiyorum. Çünkü gerçekten müthiş saptamalar yapıyor:

Kıskandığım yazı...

“Ortadoğu’nun kaderi haline gelmiş diktatörlüklerden biri daha sona yaklaşıyor.

Gerçi bir toplumun, yabancı güçlerin büyük çaplı desteği sayesinde kendi başlarındaki liderden kurtulmak zorunda kalması hiç de iç açıcı değil...

Ama bu eksantrik diktatörün, kendi dışında hiçbir kurum veya örgütlü bir yapı bırakmadığı ülkede başka türlü bir değişim imkânı var mıydı çok tartışılır...

Yaşananlar gösteriyor ki; devlete ait tüm güvenlik imkânlarını seferber etmek de özgürlük taleplerini bastırmaya yetmiyor.

Askerî anlamda hiçbir organizasyon kabiliyeti olmayan insanlar, düzenli kuvvetlere kafa tutabiliyor.

Gerçi Saddam’ın feci akıbetinden, Mübarek’in kafesteki halinden veya Kaddafi’nin düştüğü durumdan ders almaları çağrısının, bu tür liderler için ne kadar anlam ifade ettiği çok tartışmalı.

Zira bu tür liderlerden hiçbirinin, en samimi dostlarının bile yaptığı ‘Uçuruma doğru gidiyorsun’ ikazından ders alıp, objektif bir şekilde içinde bulundukları durumu okuyarak, buna uygun tedbir aldığı vaki değil...

Genelde aldıkları tedbirlerin, sonlarını hızlandıran cinsten olması da galiba ortak bir yanları...

Farklı zaman ve zeminlerde bu liderlerin benzer hataları tekrar etmesi, belki de bu tür diktatör veya yarı diktatör liderlerin psikolojilerindeki ortaklıklarla ilgili...

‘Diktatörlerin psikolojisi’ dendiğinde şu genel özellikler sayılıyor: Kendini aşırı derecede beğenmek; megalomanlık ve narsisizm.

Zeki oldukları için kitleleri etkileyecek duyguları çok iyi taklit etmek ama insani duygulardan yoksun olmak.

Hatalı olabileceğini asla düşünmemek ve dolayısıyla bu tür görüşleri dile getirenleri dinleme yerine cezalandırmak.

Korku salarak sadakat sağlamak ve toplumu bastırmak...

(../..)

Normalde psikopatlar hastanede tedavi görür; ama galiba Ortadoğu’da çoğu ülke yönetiyor!”

Cesur yazar!

Nasıl; şaşırdınız değil mi?

“Yandaş” diye kestirip attığımız Zaman Gazetesi’nde bile böyle bir yazı yayınlanabiliyor ve okumadığınız için çoğunuzun haberi olmuyor!

Sonra da “Bu ülkede gerçeği yazabilen sadece birkaç yazar kaldı” diye sızlanıp duruyorsunuz...

Yukarıdaki harika saptamaları yapan meslektaşımı yürekten kutluyorum, yanaklarından öpüyorum.

Bu dönemde böyle bir yazı yazmak her babayiğidin harcı değil!

Önemli not!

Tam yukarıdaki yazıyı bitirip gazeteye geçmiştim ki; Abdülhamit Bilici’nin “Diktatör psikolojisi” isimli bu yazısının yaklaşık iki yıl önce, yani 23 Ağustos 2011 tarihinde yayınlandığını ve yazıda anlatılan “diktatör”ün Libya’nın devrik lideri Kaddafi olduğunu fark ettim.

Bu adamlar tıpkı durmuş saat gibiler...

Kırk yılda bir doğru söylüyorlar; o da bizim işimize yaramıyor!

Parklar!

İktidar 11 yılı aşan macerasında ilk ciddi yarayı Gezi Direnişi sırasında aldı ama düşmedi.

Bunu da PKK’yla sürdürülen “Barış Görüşmeleri”ni öne çıkararak yaptı. Başbakan, gittiği her yerde, bu eylemlerin “Türkiye’deki barış sürecini çekemeyenler tarafından düzenlendiğini” iddia etti.

Diyarbakır’ın Lice ilçesinde çıkan ve kısa sürede yayılan olaylar gösteriyor ki; Barış Süreci masalı da sona erdi.

İktidarın elinde kala kala “Ekonomimiz iyi” balonu kaldı!

Umarım birileri o balonun patlamasını beklemeden, “Nerede hata yapıyoruz” diye sormaya başlar...

Yoksa kurban, yine her krizde olduğu gibi önce yoksul vatandaşlar olur!


GÜNÜN SORUSU

İktidarın, “Ayakkabıyla girdiler, içki içtiler” diyerek Taksim direnişçilerini suçladığı Dolmabahçe Camii, son Cuma namazında bakanların akınına uğramış... İşin ilginci, “Yalan söylemem” diyerek tüm baskılara karşın ifadesini değiştirmeyen müezzinden sonra, cami imamı da Cuma hutbesinde “kin”den ve “hırs”tan söz ederek birilerine ders vermiş... Sorum Gezi eylemcilerine:

Bu aydın din adamlarına sahip çıkacak mısınız?


Taksim Ruhu, parklarda!

Taksim’deki Gezi Parkı’nın polisin sert müdahalesiyle boşaltılmasından sonra Gezi Ruhu, İstanbul’un parklarına kaydı.

Otuza yakın parkta “semt platformları” oluşturuldu.

On binlerce insan her akşam bu parklarda buluşuyor; “etkili ve sürekli muhalefet” yapabilmenin yollarını arıyor.

Hayatında on kişinin karşısına bile çıkıp konuşamayan vatandaşlar, yüzlerce kişinin önünde düşüncelerini anlatıyor.

Her park, kendi hatiplerini yaratıp, ustalaştırıyor.

Kısacası; Türkiye önce tepki göstermeyi öğrendi; şimdi konuşmayı öğreniyor...

Sıra Meclis’in klasikleşen yapısını değiştirmeye geldi...

Hadi bakalım; hayırlısı!

Mustafa Mutlu - Vatan

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları