Tarih:
16.04.2013
Dilek!
Mustafa Mutlu, 'Üç hafta önce lenf kanseri teşhisi kondu. Kanser ilaçları pahalı; onun ise maddi durumu elverişli değil!'
İsmi Dilek Özçelik... Trakya Üniversitesi’nde öğrenci... Üç hafta önce lenf kanseri teşhisi kondu. Kanser ilaçları pahalı; onun ise maddi durumu elverişli değil!Her insan gibi o da yaşamak istiyor...
Kemoterapiye başladığı için saçları döküldü; artık aynaya her baktığında gözleri doluyor.
Yaşadığı kentte karşısına tesadüfen bir bakan çıkınca, “Gidip durumumu anlatayım. Elbette ilgisiz kalmaz” diye düşündü.
Hem kaybedecek neyi vardı ki!
Dilenci muamelesi!
Edirne’ye gelen bakan, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’dı...
Dilek, belediye binasının önünde Bakan Bey’in yanına yaklaştı. Kanser tedavisi gördüğünü anlattı, yurt dışından gelmesi gereken ilaçların temini için yardım istedi.
Bakan Bey, elini cebine götürdü, birkaç banknot çıkarıp genç kızın eline sıkıştırdı:
“Al işte bu parayı... Başka ne yapacağım?”
Sonra da uyardı:
“Cebinden düşürme haa...”
Sonra arkasını dönüp, yanındaki lacivert takım elbiseli adamlarla birlikte namaz kılmak için Selimiye Camii’ne gitti.
Donup kaldı Zeynep...
Bir elindeki paralara baktı; sonra bir de kendisine bakan çevresindeki kalabalığa...
“Dilenci” gibi hissetti kendisini... O anda ip gibi yaşlar süzüldü gözlerinden...
Koşarak Bakan Bey’in arkasından camiye gitti, namazın bitmesini bekledi.
Hayal kırıklığı!
Bakan Bayraktar’ın camiden çıktığını görünce, “Bakanım bir şey diyeceğim” diye seslendi. Bu sırada korumalar genç kızı engellemeye çalıştı ancak bakanın talimatı ile bıraktı. Bayraktar’ın yanına giden genç kız, cebine konulan parayı iade ettikten sonra ağlayarak, “Sadece yanlış anlaşıldım. Ben dilenci değilim. İnsanlık konusunda bir kez daha hayal kırıklığına uğradım. Görüyorum ki çaresizliği hiç tatmamışsınız” dedi.
Genç kızın parayı iade etmesine ve sözlerine anlam veremeyen Bakan, yanından koşarak ayrılmak isteyen kızı kolundan tutarak, “Yardım edeyim, ne istiyorsun?” diye sordu.
Ancak, ağlayan genç kız, koşarak caminin bahçesinden ayrıldı. Bu kez donup kalan, vatandaşının talebine yeterince kulak vermediği için onu dilenci yerine koymuş olan Bakan Bey’di...
Vali devrede!
Bu olay siyasi bir krize dönüşebilirdi. Hemen önlem alınmalıydı. Olay basına yansıyınca bir açıklama yapıldı ve genç kızın alıngan davrandığı belirtildi.
Edirne Valisi’ne talimat verildi ve kızın mutlaka bulunması istendi. Polisler, dün kolundan tutup valilik binasına götürdü Dilek’i...
Vali Bey, basın mensuplarını çoktan çağırmıştı bile... Kameralar hazırdı!
Boğazını temizledikten sonra konuşmaya başladı:
“Ben Sayın Bakanımızın yanlış anladığı kanaatindeyim. Biz devlet olarak kimsesizlerin kimsesi, çaresizlerin çaresiyiz. Biz devlet olarak her konuda Dilek’in yanındayız ve yardım edeceğiz.”
Eliniz vicdana gitsin
Sonra Dilek konuşmaya başladı:
“Kanserim. Bazı ilaçların ücreti devlet tarafından karşılanmıyor ve yurt dışından gelmesi gerekiyor. Benim zaman kaybına lüksüm yok... Ailece çok zor günler geçiriyoruz. Hâliyle bazı şeylere çok kolay ulaşamıyoruz. Ben Bakan Bey’e ‘İlaç’ dedim, o ‘para’ dedi. Dün sadece kendim için yardım istemiştim ama bugün anladım ki birçok kanser hastasının bu ilaçlara ihtiyacı var. Ben insanım. Benim de değer yargılarım var. Sayın Bayraktar’ın yardımını istemiyorum. Tüm mevki ve statü sahibi olanlara şunu söylüyorum: İnsanlar çaresiz oldukları için yardım istiyorlar. Boyun eğiyorlar. Yanınıza yardım amaçlı bir insan geldiğinde eliniz, cebinize değil de vicdanınıza gitsin.”
Ah be Dilek...
Ve bu olay basına yansımasaydı; sen o Edirne Valisi’nin yüzünü zor görürdün!
Önceki gün Bakan Bey’in sadakasını reddettin ve bu ülkede herkesin dilenci olmadığını gösterdin...
Dualarımız seninle güzel kız...
Sakın ağlama!
GÜNÜN SORUSU
Ergenekon mahkemesi, yüzlerce sayfalık iddianameyle suçlanan sanıklara, avukatlarıyla birlikte sadece iki saatlik savunma hakkı tanıdı... Yani bir “hayat” için iki saat süre! Sorum mahkeme heyetine:
Siz insan hayatını film mi sanıyorsunuz beyler!
Uyan Türkiye... (40)
Rektör Fatih Hilmioğlu, ağır hasta... Tahliye edilmiyor! O tahliye edilmediği için ölümcül hastalığı olan Emekli Üsteğmen Avukat Serdar Öztürk de tedaviyi reddediyor. Eğer siz de yapılanları haksızlık olarak görüyorsanız, devlet yönetiminde söz sahibi makamları arayarak duygularınızı iletmeyi ihmal etmeyin. Protokol listesinden devam ediyoruz; sıra YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya’da...
“Onun bu konuyla ne ilgisi var” demeyin; çünkü o da bu devleti yönetenler arasında!
Faks : (0312) 266 51 53
E-posta : webadmin@yok.gov.tr
Mustafa Mutlu - Vatan
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları