Doksanında mutluluğun tadını çıkartan bir bilge...

Mustafa Mutlu yazdı, Üstelik kitap yazmaya yetmiş beş yaşında başladı; son 15 yıla 21 kitap sığdırdı...

Hıfzı Topuz, Türkiye Cumhuriyeti’yle yaşıt...

Yani tam doksan yaşında...

Uzun yıllar gazetecilik yaptı.

Bunu iletişimcilik, akademisyenlik ve UNESCO’daki diplomatik kariyer yılları izledi.

Ve son yıllarda yazdığı biyografik romanlar, toplamda yüz binlerce eve ulaştı. Yakın tarihimize damga vurmuş çok sayıda isim, onun kitaplarıyla ete kemiğe büründü.

Hatice Sultan’ı, Gazi’yi ve Fikriye’yi, Sabahattin Âli’yi, Türkiye’nin ilk basın şehidini, Tevfik Fikret’i, Nâzım’ı, Fikret Muallâ’yı ve hatta Abdülmecit’i en iyi o anlattı.

Üstelik kitap yazmaya yetmiş beş yaşında başladı; son 15 yıla 21 kitap sığdırdı.

Ve şimdi de kendisi “kitaplaştı...”

Ancak daha önce kaleme aldığı anı kitaplarının dışında, bu kez başka bir kalıpla çıkıyor karşımıza:

Yıllardır Remzi Kitabevi’nde birlikte çalıştıkları sevgili yazar ve yayıncı Öner Ciravoğlu’nun; anılarına, gözlemlerine ve yarınlarına bakışına dair sorularını yanıtlıyor.

Yakın dostu Ciravoğlu onu şöyle tanımlıyor:

“İletişimciliğinden gelen yapısıyla karşısındakilerle sağlam ilişki kurabilen bir gazeteci... Saray’a dayanan bir aile ağacına sahip, empati duygusu güçlü bir şövalye... Zarafet dolu bir bilge... Dünyada iz bırakmış yüzlerce kişiyle kurduğu dostluk nedeniyle; yaşayan bir tarih... Ve Türkiye’nin en önemli biyografi yazarı...”

***


Hıfzı Topuz’un neredeyse bütün kitaplarını okuduğum için olsa gerek, bu uzun söyleşide, en çok kitaplarıyla ilgili bölümler ilgimi çekti. O kitapları yazma fikrini kim verdi, nasıl araştırdı, kimler yardım etti; hepsini anlatıyor.

Doksan yaşındaki bu delikanlının kitaptaki son sözleri, ellisinde havlu atan yaşayan ölülere ders olmalı! Aynen şöyle diyor:

“Ben de Nâzım gibi sonu tatlıya bağlanan kitaplar okumaktan, bayıldığım bir müzik parçasını dinlemekten, başarılı bir oyun izlemekten ve hele hele çok sevdiğim birileriyle beraber olmaktan, onları kucaklamaktan çok mutlu oluyorum. Mutluluğun resmini yapamıyorum ama tadını çıkarta çıkarta yaşıyorum.

Ben de Rosa Luxemburg gibi, bazen havada uçan özgür bir kuşa bakarken mutluluğun doruğuna yükseliyorum.”

***


Kısacası, Hıfzı Ağabey yine yaptı yapacağını...

Kısır tartışmalarla, iftira dolu bir tekziple ve “dost kurşunları”yla geçen haftama, hiç beklemediğim bir şekilde bu kitapla girdi...

Yine...

Yaşamanın tek başına bile ne büyük bir ödül olduğunu öğretti.

ARDINDAN YILLAR GEÇTİ ****



Türü: Nehir söyleşi

Söyleşiyi yapan ve yazan: Öner Ciravoğlu

Yayınlayan: Remzi Kitabevi

Baskı tarihi: Ocak 2013

Sayfa sayısı: 318

Fiyatı: 20 lira

İnternet fiyatı: D&R 14.99, İdefix 16 lira.

Kişisel not: Remzi Kitap’ın başarılı yöneticisi Öner Ciravoğlu’nun, ülkemizin en çalışkan ve üretken yazarlarından Hıfzı Topuz’la hayatı ve eserleri üzerine yaptığı bu uzun söyleşiyi soluksuz okudum. Hıfzı Ağabey bu kitabını, “Sevgili Mustafa... ‘Ardından Yıllar Geçti’ ama biz iyi dayandık. Bu kez birlikte dayanacağız” diye imzalayıp göndermiş... Sevgili ustam böyle diyorsa; dayanmak farzdır!

*****


Rabıta iktidarı...

Cumhuriyet Gazetesi’nde tam yirmi altı yıl önce yayınlanan Rabıta yazı dizisi ve aynı isimli kitap, geçtiğimiz hafta katledilişinin yirminci yılında andığımız Uğur Mumcu’nun en çok yankı bulan çalışmalarının başında gelir.

Uğur Mumcu bu çalışmasında, bazı din adamlarının ve imamların, 1980’in hemen öncesinde ve sonrasında Bakanlar Kurulu kararı ile yurt dışına gönderilişlerinin ilginç öyküsünü anlatır.

Bunun ilginç bulunmasının nedeni, yurt dışına gönderilen görevlilerin ve imamların tüm masrafını, Suudi Arabistan kökenli Rabıta isimli bir örgütün üstlenmiş olmasıdır.

Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’in ve sözüm ona Atatürkçü geçinen Kenan Evren’in, şeriatçı bir örgütle yaptıkları bu işbirliği, o günlerin en çok konuşulan konusu oldu.

Uğur Mumcu’nun çalışma arkadaşı ve “muhabir kardeşi” Işık Kansu, bu kitapla tam 26 yıl sonra Rabıta’nın yurt dışına gönderdiği devlet görevlilerinin ve imamların, bugün devletin hangi kadrolarında olduğunu gözler önüne seriyor.

Öyle ilginç isimler, öylesine olmadık bir şekilde karşınıza çıkıyor ki...

Okuduklarınıza inanamayacağınızı garanti edebilirim.

Ellerine sağlık sevgili Işık!


RABITA’NIN ZABITASI ****