Tarih:
14.07.2015
Dün yediğin hurmalar bugün orucunu bozar!
Mustafa Mutlu; KaçAK Saray ile ilgili Bakanlar Kurulu ve Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi kararlarının yürütmesini durdurdu.Bunun anlamı şu:O saray yıkılacak!
Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu, Atatürk Orman Çiftliği’ne kondurulan KaçAK Saray ile ilgili Bakanlar Kurulu ve Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi kararlarının yürütmesini durdurdu.Bunun anlamı şu:
O saray yıkılacak!
***
Diyeceksiniz ki, “O kadar para harcandı, yazık değil mi? Yıkılır mı? ODTÜ’ye verilsin, Utanç Müzesi yapılsın, vs...”
Olmaz...
Çünkü bunlar yapılırsa, Danıştay’ın kararı haklılık zeminini kaybeder...
Danıştay, o binayı “bilmem ne binası” olduğu için değil; “dikildiği alan her türlü yapılaşmaya kapalı olduğu için” yasalara aykırı buluyor.
Yani; oraya saray da yapamazsınız, yapılan sarayı müzeye de, üniversiteye de çeviremezsiniz!
***
Rastlantı mı bilemem; Danıştay’ın bu kararının gazetelere ulaştığı günün akşamında Recep Tayyip Erdoğan katıldığı bir iftarda, “Gö-revi üstlendiğim günden beri yaptığım her şey anayasaya uygundur” dedi.
Gençlerin deyimiyle, “bu neyin kafasıdır”, bilen söylesin...
Sen; koruma altındaki tarihi bir mirasa kafana göre saray yapacaksın... Mahkeme bunun yasalara aykırı olduğunu söyleyecek...
Danıştay’a gideceksin, ondan da aynı yanıtı alacaksın...
Danıştay’ın üst organına gideceksin, o da seni suçlu bulacak...
Ve sen aynı gece orucunu bozarken yaptığın konuşmada diyeceksin ki, “Yaptığım her şey anayasaya uygundur...”
Hadi canım sen de...
***
Şimdi o saray “öpe öpe” yıkılacak...
O yıkılmazsa, hukuk yıkılacak...
Mahkemelere saygı yıkılacak...
Adalete güven yıkılacak...
Yasalar önünde herkesin eşit olduğu inancı yıkılacak...
Peki; harcanan para ne olacak?
Harcayanlardan alacaksınız...
Boğazlarını sıkarak, burunlarından fitil fitil getirerek alacaksınız...
Ödeyemedikleri miktar için tuvalet temizlettireceksiniz, yaşlıların altını değiştirme işiyle görevlendireceksiniz, mezarlık bekçisi yapacaksınız...
***
Eğer bunca yasadışılığı yapan kişiysen ve bir de kalkıp anayasaya uygunluktan falan söz ediyorsan...
Orucunu bozarken “hurma” ziyan etmene gerek yok...
Çünkü o sözler ağzından çıktığında, orucun zaten bozulmuş demektir!
SÖZ SİZDE! (156+68!)
Sevgili dostlar...
Kararı birlikte verdik; “Abdullah Bey’e soru sorma işi”ni, artık birlikte yerine getireceğiz. Siz soracaksınız, ben yayınlayacağım. İlk yazı, okurlarımdan Nüket Tokay Müftahi’den:
***
“Abdullah Bey...
Yedi ay on dokuz gün boyunca Huber Köşkü’nde hangi sıfatla ve kimin onayıyla, kira bile ödemeden oturdun?
‘Faturaları kendim ödedim’ dedin ama neden belge göstermedin?
Orada kaç kişi senin ve sevgili eşinin hizmetini gördü?
Organik tarım yapan eşinle birlikte çalışan bahçıvanın ücretini kim ödedi?
Arap Kral’ın hediye ettiği elmaslar devletindir; beyan ettin mi? Devlete bıraktın mı? Yoksa eşin geceleri gizli gizli takıp aynada hâlâ kendisini seyrediyor mu?
20 milyon liralık evi neyle aldın, kaynağın nedir?
Şimdi yine bir köşkü (Maslak Kasrı) işgal ediyorsun, çalışma ofisi olarak; baban saray eşrafından mı?
Cevap vermeni sabırsızlıkla bekliyorum. Asla vazgeçmiyorum. Ölürsem çocuklarıma vasiyet ediyorum:
Size bu soruları sorsunlar!”
GÜNÜN SORUSU
CHP İzmir İl Örgütü, aralarında Merkez Karar Kurulu Üyesi ve Milletvekili Adayı Sefa Köken’in de bulunduğu üç Vatan Partisi üyesinin “ihraç edilmesi” için yasal süreç başlatmış... Bu şaşkın arkadaşlara üç sorum var:
Bir: Aylar önce partinizden zaten istifa eden bu insanları nasıl “ihraç” edeceksiniz?
İki: Doğu Perinçek’in canı da CHP’den atılmayı çekmiş; onu da atar mısınız?
Üç: Saf mısınız, beceriksiz mi?
Başak anne de kumpas şehidi!
Silivri’deki mahkemede Müyesser Yıldız tanıştırmıştı beni, “Başak anne”yle... Oğlu Emekli Gazi Üsteğmen Av. Serdar Öztürk, yıllardır cezaevindeydi... Ne zaman görsem, gözü yaşlıydı Başak annenin... Çünkü Serdar’ın sağlığı için çok endişeleniyordu.
Uyku apnesi hastalığına yakalanmıştı oğlu! Yani kalbi uyurken her an durabilirdi.
Ancak tedaviyi reddediyordu Serdar üsteğmen...
“Kansere yakalanan Fatih Hilmioğlu tahliye edilmeden tedavi edilmek istemiyorum” diye tutturmuştu...
Tamam; çok erdemli bir tavırdı bu ama yüreği yanıyordu Başak annenin...
Sırf bu yüzden Serdar Öztürk’ün de Fatih Hilmioğlu ile birlikte serbest bırakılması için kampanya başlattım ve 70’e yakın yazı kaleme aldım.
Sonuçta oğlu tüm kumpas mağdurlarıyla birlikte özgür kaldı ama o acıyı tam beş yıl çeken Başak Öztürk hastalandı bu kez...
Ve önceki gün de son nefesini verdi.
***
Kumpas davalarında tutuklandıktan sonra hastalanıp aramızdan ayrılanların sayısını biliyoruz: 15!
Ama oğulları ya da eşleri tutuklandığı için hastalananların ve ölenlerin sayısını kimse bilmiyor.
Bana göre onlar da şehit...
Çünkü en az oğulları, kocaları, abileri kadar direndiler düşmana ve azimle savaştılar.
Başak anne onların en önündeydi...
Aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyor ve kendisine Allah’tan rahmet, Serdar’a ve Demet’e sabır diliyorum.
GÜNÜN İSYANI
HDP Şırnak Milletvekili Ferhat Encü, PKK’nın çarşamba günü Uludere’de düzenlediği gösteriye katılmış... Güvenlik önlemi almaya çalışan askerlerin önünü keserek, “Siz pissiniz, siz zaten lekelisiniz... Hepiniz defolun gidin” diye bağırmış... İsyanım bu partiye “emanet oy” veren CHP’lilere:
Ne hissediyorsunuz?
Mustafa Mutlu-Aydınlık
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları