Tarih:
26.12.2015
Emniyet’in yalanı!
Mustafa Mutlu; Polisin görevi halkın can ve mal güvenliğini sağlamaktır. Bizim polisimiz ise masum çocukları ve kızları öldürüp bir de yalan söylüyor.
Olay 18 Ekim’de meydana geldi:Polis, İstanbul Armutlu’da “canlı bomba” bahanesiyle Doğan ailesinin evini bastı.
Hane sakinleri polise direnmedi.
Ancak evin 24 yaşındaki kızı Dilek, yatak odasına ayakkabılarıyla giren polisleri, “Galoş giyin” diye uyardı.
Sen misin uyaran?
Kimliği gizli tutulan bir polis memuru, yakın mesafeden tek el ateş ederek göğsünden vurdu Dilek’i...
Akciğeri parçalanan genç kız, Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde üç gün can çekişti, sonra öldü.
***
İstanbul Emniyet Müdürlüğü, Dilek’in can çekiştiği saatlerde bir açıklama yaptı ve Dilek’in abisi Mehmet Doğan’ı suçladı. Emniyet Müdürlüğü’nün iddiasına göre abi Mehmet Doğan, operasyon güvenliğini sağlamakla görevli polisin elinden silahını almaya çalışmış; Dilek de bu arbede sırasında silahtan çıkan kurşunla vurulmuştu.
Ben, 21 Ekim günü yayınlanan yazımda, bu açıklamayı inandırıcı bulmadığımı haykırdım.
Çünkü eğer bu iddia doğru olsaydı; polisin, Dilek’in abisini gözaltına alması gerekirdi.
Oysa böyle bir şey olmadı.
Polis, suçluluk telaşıyla olay yerini apar topar terk etti.
Yaralı kız için cankurtaran bile çağırmadı.
***
Üzülerek söyleyeyim ki; haklı çıktım:
Dilek Doğan’ı öldürmekle suçlanan özel harekat polisi Y.M.’nin dava dosyasına konulan polis kamerasının görüntüleri gayet net:
Mehmet Doğan kimseyle tartışmıyor. Sadece, “Ankara’da 105-120 tane adam ölmüş bir tane polis yok, buraya kaç kişi geliyorsunuz” diye sitem ediyor.
Bırakın polisle itişip kakışmayı; bağırmıyor bile...
O sırada Dilek’in “Ya n’apıyorsun?” diye bağırdığı duyuluyor. Hemen ardından da bir el ateş sesi...
Her şey açık:
Tetiği çeken polis... Olay anına kadar abinin en ufak bir müdahalesi yok...
Gerçek şu ki; suçu Dilek’in abisine atmaya çalışan İstanbul Emniyet Müdürlüğü, yalan söylemiş!
***
Polisin görevi halkın can ve mal güvenliğini sağlamaktır.
Bizim polisimiz ise masum çocukları ve kızları öldürüp bir de yalan söylüyor.
İyi de biz bu polise bunun için mi maaş veriyoruz?
Cinayet işlesinler, yalan söylesinler diye mi okutuyoruz?
***
Bu olay gerçekten demokrasisi gelişmiş, hukukun üstünlüğünün geçerli olduğu bir ülkede meydana gelseydi, olay yeri görüntülerinin televizyonlarda yayınlanmasından sadece birkaç dakika sonra Başbakan istifa ederdi.
Daha az gelişmiş demokrasilerde İçişleri Bakanı, Emniyet Genel Müdürü istifa ederdi.
Bizde ise yalan açıklamanın altında imzası olan İl Emniyet Müdürü bile istifa etmiyor.
***
Dilek; ne Alevi’ydi, ne Sünni’ydi...
Ne Türk’tü, ne Kürt’tü...
Henüz hayatının baharında, gencecik bir kızdı.
Eğer devletin işi böyle bir kızı öldürüp bir de yalan söylemekse...
O devletin benden aldığı vergilerin her kuruşu, yalancılara ve katillere zehir zıkkım olsun!
***
Bu kadar!
HESAP!
Dilek ‘in hesabını elbette soracağız da... Cizre’de teröristlerin karnından vurduğu 7 aylık hamile Güler Yanak’ın... Onun, anne karnında ölen bebeğinin... Yine Cizre’de teröristleri evine almayı reddettiği için acımasızca katledilen 70 yaşındaki Selahattin Bozkurt’un...
İstanbul Kanarya Mahallesi ‘nde yine PKK’lılar tarafından otomobilinde vurularak öldürülen Kahraman Kömürcü’nün hesabını sormayacak mıyız?
Elbette soracağız! Dilek’i öldüren polisten umutlu değilim de... Emniyetin içindeki gerçek polislerin, bu cinayetleri, işleyenlerin yanına kar bırakmayacağından emin olmak istiyorum.
AYIP!
AKP Gençlik Kolları ‘nın 4. Olağan Kongresi için yeni bir reklam filmi hazırlanmış...
Bu filmde Fatih Sultan Mehmet’ten Mehmet Akif’e, Malcom X’den Muhammet Ali’ye, Naim Süleymanoğlu’ndan, Sertap Erener’e kadar hemen herkes varmış... Bir kişi dışında:
Mustafa Kemal Atatürk!
Sözüm bu büyük ayıba imza atanlara:
Yok saydığınız Atatürk gerçekten olmasaydı; adaleti de kalkınmayı da partiyi de zor görürdünüz!
GÜNÜN SORUSU
Terör örgütü PKK’nın Kandil’deki eli kanlı katil yöneticisi Murat Karayılan, Türkiye’yi tehdit etmiş: “Eğer Türkiye özerklik isteyenleri yok etmeye kalkışırsa biz de ayrılmayı düşünürüz...” Sorum bu katile:
Bu, ayrılmayı düşünmeyen haliniz mi?
Yedi yıldızlı konut
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ailesiyle birlikte yaşayacağı Cumhurbaşkanlığı Konutu’nun yapımı tamamlanmış...
Erdoğanlar, KaçAk Saray’ın yanına inşa edilen 250 odalı saray yavrusuna sessiz sedasız taşınmış...
Sadece 250 odayla kalsa yine iyi...
Kasa dairesi, 104 metrekare kapalı, 89 metrekare açık havuz, 153 metrekare mutfak, Türk hamamı, Fin hamamı, sinema, mescit, abdesthane, iki adet tenis kortu, acil tıp merkezi ve büyük bir hobi salonu...
Cumhurbaşkanlığı konutu değil; resmen 7 yıldızlı otel!
***
İçimden artık eleştirmek bile gelmiyor!
156+195!
Önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e sormaya devam ediyoruz. Söz sırası Ankaralı okurumuz Altay Yücel’de... Sizin de Abdullah Gül’e söyleyecekleriniz varsa mustafa0mutlu@gmail.com adresine gönderebilirsiniz...
“Abdullah Bey...
Size soru sormayacağım.
Çünkü siz (156+194) soruya cevap vermediniz, veremediniz, veremiyorsunuz. Öyleyse sükût ikrardan gelir demek daha doğru. Abdullah Gül çıplak, hem de çırılçıplak.”
GÜNÜN İSYANI
Erdoğan dün Bursa’daki Uludağ Üniversitesi’ni ziyaret etmiş... Polis bu ziyaretten hemen önce TGB Bursa İl Başkanı Ali Ozan Şimşek’i ve beş TGB’liyi gözaltına almış... İsyanım Emniyet’e:
En azından Dilek gibi öldürmemişsiniz. Bu durumda teşekkür etmemiz mi gerekiyor?
Mustafa Mutlu - Aydınlık
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları