Tarih:
08.07.2012
Eşitlik masalı
Mustafa Mutlu yazıyor; Özel Yetkili Mahkemeler geride bıraktığımız hafta içinde resmen kaldırıldı...
Özel Yetkili Mahkemeler geride bıraktığımız hafta içinde resmen kaldırıldı.Oysa hepimiz biliyoruz ki; iktidarın bu mahkemelerle arası oldukça iyiydi.
Hatta Başbakan, Ergenekon Savcısı olarak bilinen Zekeriya Öz’e, kendisine ait zırhlı makam aracını bile tahsis etmişti.
Peki; ne zaman rahatsız olmaya başladılar bu mahkemelerden?
MİT yöneticilerine yönelik soruşturma açıldığında...
Başbakan hemen olaya el koydu ve MİT müsteşarlarının “şüpheli” sıfatıyla ifadeye çağrılmalarını “devletin tekerine çomak sokmak” olarak niteledi.
Arkasından da bu mahkemeleri, “devlet içinde devlet olmak”la suçladı.
Ve daha o gün, bu mahkemelerin, iktidarlarına “tehdit” oluşturmaması için yeni bir düzenleme yapmaya karar verdi.
***
Konunun bir başka boyutu daha var:
“Kafalarına göre karar vermekle...”
“Sanık ve savunma haklarını kısıtlamakla...”
“Adil davranmamakla” suçlanan bu mahkemelerin, bugüne kadar verdikleri kararlar ya da başka mahkemelerde açtıkları davalar ne olacak?
O kararların çağdaş hukuka uygun olduğuna nasıl inanacağız?
Öyle ya; bu mahkemeler, bu yüzden kaldırılmadı mı?
Bu durumda; örneğin İşçi Partisi Genel Başkanı ve Ergenekon sanığı Doğu Perinçek hakkında verilen kararların akıbetini sorgulamamız gerekmez mi?
***
Doğu Perinçek, Ergenekon iddianamesinde kendisine yöneltilen 21 suçlamayı tek tek yanıtladı ve bunların tamamına yakınını belgelerle çürüttü.
Öylesine çürüttü ki; savcılar bile dört sayfalık bir yazıyla, öne sürdükleri 21 iddianın 10’unu geri almak zorunda kaldı.
Bu aşamadan sonra, Perinçek’in içeride tutulmasına da gerekçe kalmadı...
Tam o sırada mahkeme heyeti, Perinçek’in, kendisiyle ilgili iddiaları çürütürken yaptığı savunmalardan dolayı çok sayıda dava açtı...
“Mahkeme heyetine hakaret” gerekçesiyle açılan o davalarda bugüne kadar 24 yıl hapis cezası verildi.
En az bir bu kadar daha ceza öngören diğer davalar ise henüz sonuçlanmadı.
Bu durumda ortaya şöyle garip bir durum çıktı:
Perinçek diyelim ki dört yıldır tutuklu olarak yargılandığı Ergenekon davasında aklansa bile, haksız yere yargılanmış olduğu dönemde yaptığı savunmalar yüzünden yıllarca cezaevinde kalacak!
***
Peki; Perinçek, mahkemenin hakaret saydığı ve 24 yıl hapis cezası verdiği o savunmalarda mahkeme heyetine küfür mü etti?
Hayır... Tıpkı Başbakan’ın söylediği gibi, Özel Yetkili Mahkemeler’in “devlet içinde devlet” olduğunu söyledi.
Sonuç:
Başbakan’a yönelik tek dava bile yok ama Perinçek’in toplamda 50 yıla yakın ceza çekmesi söz konusu...
***
Bize okul sıralarında herkesin yasalar karşısında eşit olduğu öğretilmişti...
Meğer başbakanlar, muhalefet partisi liderlerinden biraz daha fazla eşitmiş; bunu da öğrendik!
*****
AYMAZLIK!
Altısı çocuk on iki vatandaşımızın hayatını yitirdiği Samsun’daki TOKİ konutlarına bugüne kadar parti liderleri, bakanlar, milletvekilleri, kurtarma ekipleri ve çok sayıda vatandaş gitti...
TOKİ Başkanı Ahmet Karabel ise olaydan dört gün sonra nihayet teşrif edebilmiş...
Çünkü beyefendi tatildeymiş!
“Benim bürokratlarım, valilerim, başkanlarım, genel müdürlerim 365 gün, 24 saat vatandaşın hizmetinde olacak” diyen Başbakan, TOKİ Başkanı’nın hem de ülkeyi derin üzüntüye boğan böylesine bir felaketten sonra takındığı bu aymaz tavır karşısında acaba neler söyleyecek?
*****
GÜNÜN SORUSU
Süleyman Demirel, “Bana sağcılar cinayet işliyor dedirtemezsiniz” biçimindeki ünlü sözüne, 36 yıl sonra açıklık getirmiş ve “Efelik yaptık, ayağımıza dolaştı” demiş... Sorum kendisine:
Sizin bu “efeliğinizin”, kaç cinayetin üzerinin örtülmesine yol açmış olabileceği hakkında bir tahmininiz de var mı?
*****
Hillary Clinton’ın asıl derdi!
ABD’nin “şahin” Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Suriye konusunda konferansta, Devlet Başkanı Beşşar Esad rejimini destekledikleri için Rusya’nın ve Çin’in bir bedel ödemeleri gerektiğini söyledi...
Bu tür açıklamaların yaratacağı gerginliklerin bedelini her durumda halklar öder!
Çünkü sonuçta savaş çıkmasa bile, soğuk savaş rüzgarları eser...
Bu da “daha fazla silahlanma” demektir...
Yani; eğitime, sağlığa, hizmete harcanacak paraların, silah baronlarına aktarılması sonucunu doğurur!
Eeee; dünyadaki en büyük silah üreticileri de ABD’de olduğuna göre, Hillary yengenin kime ve hangi amaca hizmet ettiği ortada...
Gerçek ortada:
ABD’nin derdi ne Suriye’deki zulüm, ne de öldürülen insanlar...
Onun tek derdi dünyanın komiserliği rolünü elinde tutmak ve savaş ekonomisinden beslenmek!
En kötüsü de ona “Hayır” diyemeyip, bu gerilim filminde figüran olmayı kabul eden ülkelerin durumu...
Çünkü savaşın ya da savaş tehdidinin onlara getirdiği hiçbir şey yok ama götürdükleri ortada...
ABD’den alacakları bir “aferin” uğruna sadece dünyada “sevilmeyen ülke” durumuna düşüp yalnızlaşmakla kalmıyorlar; aynı zamanda kendi halklarının üç beş kuruş parasını da bu uğurda çarçur ediyorlar.
Bu ülkelerden birisi de ne yazık ki şu anda biziz!
O yüzden her Türk aydınına düşen görev, ABD’nin dünyayı sürüklemek istediği bu maceraya sonuna kadar karşı çıkmaktır!
Vatan
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları