Tarih:
02.05.2014
‘Eylem yapacakmış; hak ediyor bunlar!’
Mustafa Mutlu; Başbakan Erdoğan’ın kahraman (!) polisi, sağ elini havaya kaldırıp, tüm kuvvetiyle Esra Yelek’in yüzüne vurdu.
Size “Dünkü 1 Mayıs’ı anlatın” desem, hepiniz bölük pörçük birçok şey sıralayabilirsiniz.Kiminiz artık klasikleşen polis şiddetinden...
Kiminiz Beşiktaş’ta milletvekillerine bile saldırılmasından...
Kiminiz bir gazeteci kardeşimizin ayağının kırılmasından...
En çok da İstanbul’un “yasak kent” haline getirilmesinden...
Devletin, vatandaşına kinle saldırmasından...
Bunca yıldır özgürlük masalları anlatanların aslında büyük yalancı olduklarından...
Kadıköy’deki kutlamadan söz edersiniz...
Ben ise dünün onca gürültüsü arasında büyük bir olasılıkla kaybolup gidecek başka bir görüntüden söz etmek istiyorum size:
***
Yer, Mecidiyeköy...
Naz ve Esra Yelek kardeşler Mecidiyeköy’den Kadıköy’e gitmeye çalışıyorlardı. Ancak metrobüs kapatılmış, otobüs seferleri durdurulmuştu. Köprüden geçişe izin verilmiyordu.
Onlar da bu yüzden on binlerce İstanbullu gibi işlerine geç kalmışlardı.
Panik içindeydiler.
Çünkü İşçi Bayramı’nda, işlerini kaybedebilirlerdi.
***
Çevrede binlerce polis vardı.
İçlerinden birini gözlerine kestirdiler. Tam yanına gidip, “Karşıya nasıl geçebiliriz, işimize gidemiyoruz” demeye hazırlanıyorlardı ki; o polis aniden, “Ne bakıyorsunuz?” diye kükreyerek üzerlerine yürüdü.
Bunun üzerine zaten sinirli olan kardeşler de polise, “Sizin yüzünüzden işimize bile gidemiyoruz” diye karşılık verdi.
Sen misin bunu diyen?
Başbakan Erdoğan’ın kahraman (!) polisi, sağ elini havaya kaldırıp, tüm kuvvetiyle Esra Yelek’in yüzüne vurdu.
Bu tokatla anında bayılıp yere düşen genç kadına olan öfkesi dinmedi “kahraman” polisin...
Bu kez, tekmelemeye ve küfretmeye başladı!
***
Abla Naz Yelek’in ve çevrede bulunan vatandaşların müdahalesi üzerine, kadın döven o kahraman (!) polis, Torunlar Rezidans inşaatına kaçarak gözden kayboldu.
Abla Naz Yelek, polisin peşinden şantiyeye girmek istedi ancak şantiye görevlileri buna izin vermedi.
***
Türkiye’de sıradanlaşan bu olayın, beni bu kadar etkileyen tarafını şimdi anlatıyorum:
Ben bu görüntüleri dün Odatv’de yayınlanan bir görüntü kaydından izledim.
Görüntüler Esra Yelek’in baygınlık geçirip yerde yattığı ve ablasının başka bir polise çaresizlik içinde, “Ne bakıyorsun, ambulans çağır” diye haykırdığı anları yansıtıyordu.
O sırada bir kadınla bir erkek geçti kameranın yakınlarından...
Öfkeli kadın, bilmiş bir ses tonuyla, biraz da çevredeki polisler kendisini duysun da başına bir şey gelmesin diye adeta haykırarak şu sözleri söyledi:
“Eylem yapacakmış... Hak ediyor bunlar!”
***
Özgürlük mü demiştiniz?
Demokrasi mi demiştiniz?
Çağdaşlık mı demiştiniz?
Hak, hukuk mu demiştiniz?
İnsan hakları mı demiştiniz?
Alın size hepsi birden!
***
Haklısınız hanımefendi; böyle bir ülkede “insanca yaşamayı” istediğimiz için gördüğümüz her şiddeti, “şiddetle” hak ediyoruz.
Tek hak etmediğimiz ise; sizsiniz... Ve elbette sizin gibiler!
Sizi ve bu hainliğinizi, zalimliğinizi, umursamazlığınızı, beyhudeliğinizi ve zavallılığınızı gerçekten hak etmiyoruz!
POLİS Mİ?
Dün yine korkulan oldu ve “kimliği belirsiz bazı siviller” ellerindeki bıçaklarla ve sopalarla gösterici avladı!
Şişli’den Taksim’e gitmek isteyen sol görüşlü grubun önünü kesen bu adamlar, bayram kutlamak isteyenleri tehdit etti. İşin ilginci; bunu yaparken, polisin arasına sığındı.
Yani Gezi Direnişi’nde eli palalı adama hoşgörüde sınır tanımayan polis, dün de eli bıçaklı adamları korudu.
İstanbul Valisi’ne net bir şekilde soruyorum:
O adamlar polis mi?
GÜNÜN SORUSU
Ankara Emniyeti dünyada bir ilke imza atmış ve Kızılay’a girmek isteyen göstericileri engellemek için iki metre yüksekliğindeki özel bariyerler kullanmış... Sorum kendilerine:
Siz tarih de mi okumadınız? Her kaleyi fethedecek bir Ulubatlı’nın mutlaka çıkacağını bilmiyor musunuz?
‘ÖZEL GÖREV’ SONA ERDİ!
Balyoz Davası’nda 16 yıl hapis cezasına çarptırılan Albay Murat Özenalp, Mamak Cezaevi’nde geçirdiği beyin kanaması sonucunda öldü...
Balyoz davasının 17 Ocak 2012 tarihli 74. duruşmasında şunları söylemişti:
“Ev adresimin ve kaldığım cezaevinin dahi yanlış yazıldığı bu iddianamede, benimle ilgili tek doğru şey; adım, soyadım ve nüfus kaydıma ait hususlardır. Halen hukuki ve sosyal gerekçelerini anlayamadığım tutukluluğumdan çocuklarımın ve özellikle de 7 yaşındaki kızımın etkilenmemesi için ilk kez yalan söyledim. Onlara çok gizli bir görev için seçildiğimi, burada eğitim aldığımı, görevin ne zaman biteceğini ve eve ne zaman döneceğimi bilmediğimi anlattım. Bana belli etmek istemeseler de onlar da bunun yalan olduğunu biliyor ve kendilerini buna inandırarak başları dik yürüyorlar.”
***
Gizli görev bitti komutan; yalan, iftira, hakaret, zulüm bitti.
Artık rahat uyu...
Çocukların ise baş tacımızdır ve bize emanettir. Kıllarına zarar gelirse, hakların bu millete ve bize haram olsun!
GÜNÜN İSYANI!
İstanbul polisi dün Taksim’e çıkmak isteyen göstericilere; üzerlerinde, “Dikkat! Son kullanma tarihinden sonra kullanmak tehlikelidir” uyarısı bulunan ve son kullanma tarihleri geçen gaz kapsülleri atmış... İsyanım polise:
İnsafınız kurusun!
Mustafa Mutlu - Aydınlık
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları