Tarih:
11.05.2016
‘Haşmetlü’nün gözlerine bakarak ‘diktatör’ dedi!
Mustafa Mutlu; Her önüne gelene hakaret davası açan, yaklaşık iki bin kişiyi zindanlarda çürütmek için avukat ordusu tutan Erdoğan; ya bu sözlerin geldiği anlamı o anda anlayamamış ya da anlamazdan gelmiş...
Recep Tayyip Erdoğan, dün sabah Malatya’ya gitmek için Tarabya’daki Huber Köşkü’nden çıkmış... Makam aracını Tarabya Meydanı’nda durdurmuş... Gördüğü sokak simitçisinden simit aldırmış... Bu sırada bazı vatandaşlar da yanına giderek bağlılıklarını (!) bildirmiş...Vatandaşlardan biri, aracının camını açarak iltifatları dinleyen Erdoğan’a, “Reis, beni Başbakan yapar mısın? Benden daha sadık dost bulamazsın!” diye seslenmiş...
O da bu sözlere, gülümseyerek yanıt vermiş...
***
Oysa o vatandaş aslında kendisine hakaret etmiş...
Üstü kapalı şekilde, “Sen bir diktatörsün” demiş...
Her önüne gelene hakaret davası açan, yaklaşık iki bin kişiyi zindanlarda çürütmek için avukat ordusu tutan Erdoğan; ya bu sözlerin geldiği anlamı o anda anlayamamış ya da anlamazdan gelmiş...
Neden mi?
Anlatayım:
***
Bir: Demokrasilerde başbakanlar birileri tarafından “başbakan yapılmaz”, halk tarafından seçilir.
Ancak padişahlıklarda, ya da krallıklarda... Yani diktatörlüklerde... Padişah ya da kral istediği kişiyi “başbakan” yapar ya da yaptırır.
Dünkü yurttaş işte bu sözleri söyleyerek “seçilmiş cumhurbaşkanı”na, diktatör imasında bulunmuş!
***
İki: Yine demokrasilerde devlet kademelerine yapılacak atamalarda “sadakat” değil, “liyakat” esas alınır. Yani padişaha en çok yaranacak kişi değil; o görevi en layıkıyla yapacak kişi göreve getirilir.
Vatandaş, “sadakat”i öne çıkararak, “diktatör vurgusu”nu daha da güçlendirmiş!
***
Kısacası bu sözleri dün Erdoğan’a söyleyen vatandaş “şirinlik” maskesi altında aslında “haşmetlü”ye hakaret etmiş...
“Sen diktatörsün”ü, “IQ’su yüksek insanların dili”yle söylemiş...
Kendisine tavsiyem; hemen toz olması...
Bir daha da Tarabya civarında dolaşmaması; mümkünse kendisine ıssız bir ada bulması...
Çünkü gerçeği deşifre ettiğim (!) bu yazıdan sonra “haşmetlü” onu elbette “başbakan” yapar ama... Türkiye’ye değil, Silivri Zindan Cumhuriyeti’ne...
***
Son sözü “Yunus Emre’ce” söyleyelim:
Demokrasi, demokrasi dedikleri...
Birkaç oyla, birkaç deli!
DERS!
“Düşük Ahmet Bey”, son resmi ziyareson resmi ziyareti için dün Bosna Hersek’e gitti. Ancak bütün ziyaretlerinde kullandığı TC ANA uçağı ile değil... Çünkü TC ANA birileri tarafından (!) “Yeni Anayasa’da laikliğin yer almasına karşı çıkan” Meclis Başkanı İsmail Kahraman’ın hizmetine verilmişti.
Düşük Başbakan da bu yüzden THY’den kiralanan bir uçağı kullanmak zorunda kaldı.
***
Yaşananlar, kendisini güçlü gören herkese ders olmalı:
Demokrasinin tecavüze uğramasına göz yumarsan...
Günün birinde tecavüze uğrayan sen olursun.
Hadi; hayırlı pazarlar!
GÜNÜN SORUSU
Bugün Anneler Günü... Şehit anneleri başta olmak üzere tüm annelerin günü kutlu olsun. Sorum, bir yerlerden beni seyreden anneme:
Çok özledim... Nerdesin?
Saldırganın asıl amacı...
Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Müdürü Can Dündar önceki gün hem silahlı saldırıya uğradı, hem de 5 küsur yıl hapis cezasına mahkûm oldu.
Bu yüzden kendisine iki kez “Geçmiş olsun” diyorum.
Saldırının video kaydını seyreden herkes, saldırganın üzerine atlayarak yakalayan Can’ın eşi Dilek Dündar’ın cesaretini konuşuyor.
Bazı AKP’liler de silahı görür görmez kaçmaya başlayan Can’ın “korkaklığını” dillerine dolamaya çalışıyor.
Ancak hiç kimse o saldırganın çok değil, birkaç yıl içinde iktidar partisi tarafından nasıl ödüllendirileceğini, hangi makama oturtulacağını konuşmuyor!
İşte; bu saldırının da... Atatürk’e, İnönü’ye, cumhuriyete, laikliğe sövenlerin de tek amaçları budur:
Dikkat çekip göze girmek ve hızla yükselmek!
***
O videoyu tekrar seyredin:
Saldırgan, Can’ı öldürmek istemiyor; bacaklarına doğru ateş ediyor...
Öldürse, “yükselemeyeceğini, hayatının bir bölümünün zindanda geçeceğini” biliyor!
***
AKP’nin sayın yöneticileri:
Hadi; beni yalanlayın da böyle yapa yapa yükselmiş onlarca kişiyi gözünüze sokayım!
156+305!
Abdullah Gül’e sormaya devam ediyoruz. Söz sırası Levent Seçkin’de... Sizin de sorunuz ya da söyleyecekleriniz varsa mustafa0mutlu@gmail.com adresine gönderebilirsiniz:
“Abdullah Bey...
Sizin ‘yüce’’ bir insan olarak halkın sorularına genelde yanıt vermeye tenezzül etmediğinizi bilmekle birlikte, belki bunu yanıtlarsınız ümidiyle yazıyorum.
Malum siz de cumhurbaşkanlığı yaptınız ve yanlış bilmiyorsam cumhurbaşkanı aynı zamanda başkomutandır.
Şimdi sorum şu:
Aynı zamanda başkomutan da olan cumhurbaşkanı, halkın seçtiği başbakanı görevden ayrılmaya mecbur bırakırsa; bu, sivil darbe mi, yoksa askeri darbe mi olur?”
GÜNÜN İSYANI
Bir deli, doktorlar tarafından kontrol altına alınırsa adı sadece “deli”, alınmazsa “bela”, alınmayıp bir de pohpohlanırsa “diktatör” olur! Dünya tarihi bunun örnekleriyle doludur. Psikiyatrlar; isyanım size:
Görevinizi eksik yapmanız ya da yapmamanız yüzünden neler çektiğimizin farkında mısınız?
Mustafa Mutlu - Aydınlık
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları