Henüz 23'ündeydi!

Mustafa Mutlu; Emre As, henüz 23'ündeydi. Günah bile işlememişti belki...

Dünkü Sabah'a bakıyorum; tek satır yok...

Star'a bakıyorum; yok...

Diğer yandaş gazetelerin tamamında ya tek sütuna birkaç santim haberi girmiş; ya da hiç girmemiş...

Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay'ın, "Kandil'le bile görüşürüz" dediği PKK'nın,. Van'da şehit ettiği Piyade Teğmen Emre As'dan söz ediyorum.

Henüz 23 yaşındaymış ve sadece 20 günlük askermiş!

Van'ın Saray ilçesindeki Yamanlar Sınır Karakolu'nda görev yapıyormuş...

35-40 kişilik atlı bir grubun İran sınırından giriş yaptığı belirlenmiş ve onun timine görev verilmiş:

"Gidin bir bakın bakalım, bunlar neyin nesidir!"

***

Neyin nesi olacak; Allah'ın belasıymış onlar...

Bölgeyi avuçlarının içi gibi bilen PKK'lı teröristlermiş...

Kendilerine yaklaştıklarını gördükleri askeri time pusu kurmuşlar. Sonra da ortalarına alıp uzun namlulu silahlar kurşun yağdırmaya başlamışlar.

Teğmen Emre As oracıkta can vermiş!

***

Babası, belediyeden işçi emeklisi...

Annesi; hepimizin annesi gibi vatanına, milletine, ailesine bağlı bir kadın...

Hayatları boyunca sadece oğulları için uğraşıp didinmişler.

Yememiş yedirmiş, giymemiş giydirmişler.

Peki; sonra... Sonrası ortada:

AKP'nin utanıp sıkılmadan pazarlık yaptığı PKK'lılar, sadece Emre'yi değil; onunla beraber annesinin emeklerini, babasının umutlarını, yaşama sevinçlerini, geleceklerini de öldürmüş!

***

"Vatan sağ olsun. Takdir-i ilahi... Ömrü o kadarmış demek ki" demiş baba; oğlunun vurulduğunu duyduğunda...

Sonra da gözlerinden akar birkaç damla yaşı gömleğinin koluyla silivermiş...

Böyle öğrenmiş çünkü...

"Oğlunu asker yapıyorsan, tabutuna örteceğin bayrağı hazır tutacaksın... Başına bir şey gelince ağlayıp yıkılmayacaksın" demiş komşuları...

O da bu yüzden, "Yıllardır pazarlık yaptığınız bu alçaklar benim oğlumu öldürdü, o katillerle aynı masaya oturmaya utanmıyor musunuz?" diye isyan etmeyi aklına bile getirmemiş...

Hatta bunu, ayıp, günah olarak görmüş belli ki...

***

Emre As, henüz 23'ündeydi...

Günah bile işlememişti belki... Belki, henüz sevmeye bile zamanı olmamıştı.

Öğrendiği tek şey, vatanı için şehit olması gerektiğinde, bunu gözünü kırpmadan yapmasıydı.

O da öğrendiğini yaptı.

Okulunu bitirdi; üniformasını giydi; daha ilk görev yerinde şehit oldu.

***

Dünkü yandaş gazetelere bakın; Emre'nin adı bile yok birinci sayfalarında...

Nasıl olsun ki?

AKP iktidarı, açılıma devam ediyor hâlâ!

HESAP!

Lice'de PKK mezarlığına dikilen Mahsum Korkmaz heykelinin kaldırılmasının ardından çıkan olaylarda, Mardin'den gelen uzman çavuş Uğur İnal, silahını doldur boşalt yaparken karnından vurularak öldü.

Henüz bu ölümün şokunu atlatamamıştık ki Van'ın İran sınırındaki Saray ilçesine giden askeri time PKK'lılar tarafından pusu kurulup ateş açılması sonucu Teğmen Emre As'ın şehit düştüğü haberini aldık.

İçişleri Bakanı Efkan Ala, önceki akşam yandaş bir kanala çıkmış ve bu iki şehidin hesabını, PKK'nın mezarlığa heykel diktiğini haberleştiren gazetelere ve gazetecilere yıkmış...

Mahsum Korkmaz'ın o heykeli, aslında heykel değilmiş... Plastikten yapılmış basit bir şeymiş ama biz gazeteciler abartmışız bunu!

Çünkü terörden besleniyormuşuz!

Bunları sıraladıktan sonra sormuş Bakan Bey:

"İki şehidimizin hesabını kim verecek?"

Bunun adı pişkinliktir.

İktidarda ben oturuyorum ya, İçişleri Bakanı da benim ya... Ben vereceğim anasını satayım!

Hemen istifa edeceğim ki; gözler İçişleri Bakanı görsün...

Vatandaş, Efkan Ala gibilerin asla devlet adamı falan olmadığını anlasın!

GÜNÜN SORUSU

Sayın Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel...

Yıllardır iktidarla aranızı bozmamak için sözde "açılım"a destek verdiniz. Karakollarımızı yakan terör örgütü üyeleriyle bile çatışmaya girmediniz. Türk bayrağının indirilip, PKK çaputunun asılmasına seyirci kaldınız. Şimdi o örgüt, 23 yaşında bir evladımızı katletti. Sorum basit:

Bu ölümden sorumlu olduğunuzu düşünüyor musunuz?

İLERİ DEMOKRASİ, BUYMUŞ!

AKP ne diyordu?

"Biz bu ülkeye ileri demokrasiyi getireceğiz..."

AKP Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan, cumhurbaşkanı seçildi; şimdi acil olarak bir genel başkanla başbakan lazım!

Demokrasiyi savunan partilerde ne yapılır?

Parti kurultayı toplanır ve demokratik yarışla bir isim seçilir.

Ama "ileri demokrat" AKP de yeni Genel Başkan'ın, dolayısıyla Başbakan'ın kim olacağına parti kurultayı değil, bizzat Recep Tayyip Erdoğan karar verdi. Yani padişah, sadrazamını belirledi. AKP tabanına da bunu alkışlamak düştü...

Son bir soru daha:

Böyle bir şey CHP'de olsa, parti dağılır. Peki; neden AKP'de kimseden en küçük bir itiraz gelmiyor?

Basit; AKP'de itiraz eden yanar!

***

Sevsinler böyle ileri demokrasiyi...

GÜNÜN İSYANI

Cumhurbaşkanı Gül'ün, isim vermeden kendisine saygısızlık yapmakla suçladığı AKP Milletvekili Şamil Tayyar, yanıtı Erdoğanlar üzerinden vermiş: "12. Cumhurbaşkanımız (Recep Tayyip Erdoğan) ve eşi hanımefendiye saygım daha da arttı."

İsyanım Şamil Tayyar'a:

Onların da sonlarının geldiğini gör; ilk çamuru atan sen olursun!

Mustafa Mutlu - Aydınlık