Tarih:
21.12.2015
İki yıl önce...
Mustafa Mutlu; Kabak bunlara “Hırsız” diyen gazetecilerin ve vatandaşların başına patladı. Çok sayıda gazeteci ve yurttaş bu yüzden yargılandı; tazminat ya da hapis cezasına çarptırıldı.
Bugün 17 Aralık 2015... Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun yapıldığı tarihin ikinci yıldönümü...17 Aralık 2013 gününe Cumhuriyet Savcısı Celal Kara’nın gözaltı talimatları ve ilgili mahkemelerin arama kararları üzerine başlatılan operasyonlarla uyanmıştık...
Gerçekleştirilen baskınlarda dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler ‘in oğlu Barış Güler, dönemin Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ‘ın oğlu Kaan Çağlayan, dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar ‘ın oğlu Oğuz Bayraktar, işadamı Ali Ağaoğlu , Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan, işadamı Rıza Sarraf ve çok sayıda kamu yöneticisi gözaltına alınmıştı...
Suçlamalar korkunçtu:
Rüşvet, görevi kötüye kullanma, ihaleye fesat karıştırma, kara para aklama, altın kaçakçılığı ...
Yapılan aramalarda bakan çocuklarının evlerinde para sayma makineleri ile çok miktarda para bulundu.
Halk Bankası Genel Müdürü’nün evinde bulunan paraların ise ayakkabı kutularının içine yerleştirildiği ortaya çıktı.
***
Soruşturma kapsamında gözaltına alınan 71 şüpheliden 24’ü tutuklandı; 38’i ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
Şüpheliler arasında bulunan İçişleri Bakanı Muammer Güler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar ve Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış yoğun baskılar sonucunda istifa etmek zorunda kaldı.
***
Soruşturma, 25 Aralık’ta dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ‘ın oğlu Bilal Erdoğan ‘a da sıçradı. Savcı, Erdoğan’ı, “şüpheli” olarak ifade vermeye çağırdı.
Ancak Bilal Erdoğan bu davete gitmedi!
Yeni atanan İçişleri Bakanı Efkan Ala , Erdoğan’ların evinin çevresine özel tim yerleştirerek olası gözaltına almaları engelledi.
Ama hiçbir güç bazı babalarla oğullar arasında geçen telefon konuşmalarının internete sızmasını önleyemedi.
***
Hükümet-cemaat kavgasının doruk noktası sayılan bu operasyonlar, iktidarın karşı atakları ile durduruldu.
Emniyette, yargıda, TRT’de, hatta RTÜK’te binlerce “görevden alma” gerçekleştirildi.
İktidar mensuplarına yönelik yeni soruşturmaları ve operasyonları önlemek için yasalar değiştirildi.
Sosyal paylaşım siteleri, yolsuzluk belgelerini yayınladıkları için kapatıldı.
***
Anımsayacağınız gibi; tutuklanan şüphelilerin tamamı 28 Şubat 2014 ‘te serbest bırakıldı.
Başbakan yine üste çıktı ve bu operasyonları, hükümeti ve ekonomiyi zor duruma düşürmek amacıyla yapılan bir “darbe girişimi” olarak nitelendirdi.
Katıldığı bir mitingde “ihanet edenler”den de söz etti...
Bu sözler aslında geçmişteki “kirli ortaklığın” itirafıydı ancak kimsenin ondan hesap soracak hali yoktu; o yüzden o hesap sorulmadı!
***
Sonuçta bu operasyonlardan sonra
Biri yerel...
İkisi genel...
Biri de cumhurbaşkanlığı olmak üzere tam dört seçime gittik.
Bu seçimlerin tamamını, adı yolsuzluk ve rüşvet iddialarının odağında geçen AKP kazandı.
Bu arada da yolsuzlukla suçlanan bakanlar Meclis Genel Kurulu tarafından aklandı...
Evindeki ayakkabı kutularında para bulunan Halk Bankası Genel Müdürü’ne ise tazminat bile ödendi.
***
Kabak bunlara “Hırsız” diyen gazetecilerin ve vatandaşların başına patladı. Çok sayıda gazeteci ve yurttaş bu yüzden yargılandı; tazminat ya da hapis cezasına çarptırıldı.
***
İşte bu yüzden iki yıldır yönetildiğimiz rejimin adı cumhuriyet değil, “teslimiyet” rejimidir...
Biz; bizi yönetenlere... Onlar da kendilerini yönetenlere teslim oldu.
Bu yüzden artık her şey daha da berbat!
Temizlenme, arınma şansını kaybettik; gırtlağımıza kadar pisliğe boğulduk!
Umutlu muyum?
Elbette... Umut aslanın ekmeği; ama...
Günümüzdeki kasaplar aslanı bile kesip eşeklere yediriyor...
İşte ondan korkuyorum!
156+191!
Önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e sormaya devam ediyoruz... Söz sırası Selman Pekmezci’de:
“Abdullah Bey...
Nasılsınız?
Bir gazetecinin ve okurlarının, aynı konudaki tam 347 yazısından sonra hâlâ ‘İyiyim’ diyebiliyor musunuz?
Bu ‘iyilik’ bile aslında bir ‘kötülüğün’ ifadesi değil midir?
Anlamadınız mı?
Boş verin...”
GÜNÜN SORUSU
MHP Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu, 1935 yılından itibaren müze olarak kullanılan Ayasofya’nın cami olarak ibadete açılması için kanun teklifi vermiş... Sorum kendisine:
Ülke zaten yangın yerine dönmüşken yasa teklifi verecek başka bir konu mu bulamadınız da eski yaraları kaşımayı kendinize görev edindiniz?
Çeyiz yardımı almak isteyenlere 27 yaş şartı!
AKP iktidarı seçimlerden önce verdiği sözü tuttu; evlenecek gençlere “çeyiz yardımı” ile ilgili düzenlemeyi hayata geçirdi.
Dünkü Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelik dört ay sonra yürürlüğe girecek.
Evlenmek isteyen genç, herhangi bir bankada en az üç yıl düzenli ödeme yapacağı bir mevduat hesabı açtıracak... Bu hesaba ayda en az 100, en çok bin lira yatıracak...
Devlet de aynı hesaba üç yıl için 4 bin, beş yıl için de 6 bin lira arasında bir parayı karşılıksız olarak yatıracak...
Ancak bir gencin bu devlet katkısından yararlanabilmesi için 27 yaşını doldurmadan evlenmesi gerekecek...
Peki; 28’inden gün alanların suçu ne?
Bunun yanıtı yok!
Yok; ama ben söyleyeyim:
18 yaşından küçüklerin bile “vekaletname” ile yararlanabileceği bu düzenlemenin amacı, gençleri, özellikle de kızları evliliğe zorlamak...
İyi de... Bu, ne kadar demokratik, ne kadar adil bir uygulama?
Ona da “Yetmez ama evet”çiler yanıt versin!
GÜNÜN İSYANI
Günün isyanı Selah Ömürtaş isimli vatandaştan, dün Mersin’de yürüyüş düzenlemek isteyen HDP’lilere:
“Türkiye’yi karıştırıyorsunuz, polisi, askeri vuruyorsunuz... Sonra buraya geliyorsunuz. Sizi burada istemiyoruz!”
Mustafa Mutlu - Aydınlık
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları