Tarih:
25.11.2014
İlginç ve hızlı bir değişimin öyküsü!
Mustafa Mutlu; Bugün, AKP iktidarına övgüler düzen Yavuz Bingöl, o gün 'AKP’nin faşist', 'Başbakan’ın da katil' olduğunu benim yanımda, hiç değilse elli kez haykırdı!
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Tunceli’deki, “Alevileri kandırma gezisi”ne türkücü Yavuz Bingöl de katılmış... Hatta Tunceli Üniversitesi’nde bir de konuşma yapmış ve neden “Aleviler’in sevmediği Yavuz” ismini taşıdığını anlatmış...Alevi olan babası, istemeye istemeye oğluna Yavuz adını koymak zorunda kalmış; çünkü baskılardan korunmak için Alevi olduklarını gizlemeye çalışmış...
Yavuz kardeş, bunları anlattıktan sonra devam etmiş:
“Peki, niye buradayım bugün? Ak Parti hükümetinin Türkiye’nin kangrenleşmiş sorunlarıyla ilgili çok ciddi çözüm önerileri vardır. Barış sürecinde çok iyi bir yere geldik. Başbakan’ın dediği gibi çok iyi yere geleceğimize inanıyorum!”
***
Şimdi sizi 1 yıl 5 ay 18 gün önceye, yani 7 Haziran 2013’e götüreceğim:
Gezi Direnişi’nin yedinci günündeydik...
Direniş ateşi bütün yurdu sarmıştı...
Özellikle genç sinema, dizi ve tiyatro oyuncuları ilk günden beri direnişe önderlik edenlerin yanındaydı.
Halkın yakından tanıyıp sevdiği muhalif duruşlu sanatçılar ve aydınlar da zaten bireysel olarak içinde oldukları bu harekete destek vermek için bir araya geldi.
O cumartesi günü Zülfü Livaneli, Edip Akbayram, Volkan Konak, Yavuz Bingöl, Şevval Sam, Kerem Alışık, Berhan Şimşek, Ceyda Düvenci, Zeynep Öden, Işık Öğütçü, yazarlar Ümit Zileli, Can Dündar ve ben, Sadri Alışık Kültür Merkezi’nde buluşup Gezi Parkı’na kadar yürüdük.
Burada muhteşem bir ilgiyle karşılandık.
Fotoğrafta da gördüğünüz gibi Yavuz Bingöl en önde, Zülfü Livaneli ve Volkan Konak’ın arasındaydı...
***
O gün hep birlikte, “Hükümet istifa” diye bağırdık...
“Bu daha başlangıç, mücadeleye devam” dedik...
“Her yer Taksim, her yer direniş” sloganıyla coşup taştık...
Bugün, AKP iktidarına övgüler düzen Yavuz Bingöl, o gün “AKP’nin faşist”, “Başbakan’ın da katil” olduğunu benim yanımda, hiç değilse elli kez haykırdı!
***
Peki; aradan geçen 1 yıl 5 ay 18 günde ne değişti de bu arkadaş birden bire, “AKP”ye, “Ak Parti” demeye başladı?
Ne oldu da birden bire o “faşist iktidar”a umut bağlar oldu?
Hangi güç onu bizim kolumuzdan alıp iktidarın kucağına oturttu? (Hakaret anlamındaki değil, korunup-kollanma anlamındaki ‘kucağa oturmayı’ kast ediyorum.)
Nasıl oldu da düne kadar “Faşist” dediği siyasetçiyle birlikte türkü söylerken kameralara poz vermeye başladı?
Hangi güç onu “sarayın .......sı” yaptı...
(Noktalı yere sanatçı yazmak isterdim ama nedense klavye bir türlü yazmadı! Siz oraya istediğiniz sözcüğü koyabilirsiniz!)
***
Bu soruların yanıtını ben vereyim:
Düne kadar sosyalist geçinen, Gezi eylemlerinde benim yanımda “AKP istifa” diye haykıran bu arkadaşın dönüşü, gazetelerde okuduğumuza göre tamamen “duygusal” nedenlere dayanıyor...
Önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın davetlerini reddetmeyerek göze girdi; sonra bir de birlikte “düet” patlatınca Allah “Yürü ya Yavuz” dedi...
Arka arkaya dizi, reklam ve program teklifleri yağmaya başladı.
AKP’li belediyeler, konser verdirebilmek için sıraya girdi.
***
Bir yukarıdaki fotoğrafa bakıyorum; Türkiye’nin en onurlu, en dik duruşlu sanatçıları kol kola...
Sonra dönüp Yavuz’un bugünkü haline bakıyorum; dudaklarımdan aynen şu sözler dökülüyor:
“Para, gözün kör olsun! İnsanı rezil de yapıyorsun, vezir de!”
HUBER! (31)
On birinci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Cumhurbaşkanlığı’na ait Huber Köşkü’nü üç aydır yasalara ve geleneklere aykırı bir şekilde işgal ediyor.
Bugün 31’inci kez yazmama karşın; lütfedip tek satırlık açıklama bile yapmıyor...
Bazı okurlar diyor ki, “Sana açıklama yapmayıp Köşk’ü boşaltacak, aradan bir süre geçtikten sonra da, ‘Ben orayı çoktan boşalttım’ diye açıklama yapacak ve sözüm ona seni haksız duruma düşürecek...”
Olabilir...
Kamu malını üç ay boyunca işgal eden zihniyetten her şey beklenir.
Ancak ben, açıklama yapılmadığı sürece işgalin devam ettiğini var sayacağım ve yazmaya devam edeceğim.
Gerisi, Gül’ün ve bu işgale göz yuman bugünkü Cumhurbaşkanı’nın sorunu!
GÜNÜN SORUSU
Kemal Kılıçdaroğlu Antalya’da partililerle yaptığı toplantıda, “CHP’nin iktidar olacağına inanmayan parti yöneticileri hemen bugün görevlerinden ayrılsın” demiş... Sorum kendisine:
Partiyi tek başına mı yöneteceksin?
YİNE FITRAT VE YİNE KADINA İKİNCİ SINIF VATANDAŞ TAVRI!
Recep Tayyip Erdoğan, Birinci Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi’nde konuşmuş ve Soma’daki maden kazasında olduğu gibi yine “fıtrat”lı bir cümle kurmuş:
“Kadın-erkek eşitliği diyorlar. Kadın ile erkeği eşit hale getiremezisiniz. Fıtratları farklı... Kadınları erkeklerin yaptığı her işte çalıştıramazsınız... Kadınları eşit değil, adalet karşısında eş değer görmeliyiz.”
Tipik bir laf cambazlığı:
Önce kadınların eşit olmadığını söylüyor; bunu beyinlere yerleştiriyor... Sonra da, “Eşit değil, eş değer görmeliyiz” diyerek gelebilecek tepkileri hafifletmeye çalışıyor!
***
Eğer erkeğin yaptığı her işi kadının yapamaması; kadın erkek eşitliğini önlüyorsa... Böyle düşünen kişi, bazı erkeklerin yaptıkları işi de her erkeğin yapamadığını hatırlamalı!
Örneğin her erkek askere gitmez... Sırtlarını babalarına dayayan bazı oğullar, bunun için çürük raporu bile alır...
Bu durumda onlara ne diyeceğiz?
Bu korkak asker kaçaklarını, sırf “mavi kimlik” taşıdıkları için, mangal yürekli kadınlarımızla “eş değer” mi göreceğiz?
GÜNÜN İSYANI
Gönülleri laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devletinden yana olan, ülkenin bölünmez bütünlüğü düşüncesini ve vatan sevgisini yetiştirdikleri çocuklara aşılayan, hümanist bir nesil yetiştiren tüm öğretmenlerin dünkü Öğretmenler Günü’nü yürekten kutluyorum. İsyanım, bugün ülkeyi bataklığa sürükleyen dincileri ve bölücüleri yetiştiren öğretmenlere:
Ne yani; siz utanmadan bir de kutlama mı bekliyorsunuz?
Mustafa Mutlu - Aydınlık
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları