Tarih:
01.04.2016
İstanbul Emniyeti terörle mücadelenin kolay yolunu buldu!
Mustafa Mutlu; İstanbul Emniyet Müdürlüğü 15 Mart’ta bir karar almış ve bir ay boyunca İstanbul’da toplantı ve gösteri yürüyüşü yapmayı... Basın açıklamalarını... Miting düzenlemeyi ve stant açmayı yasaklamış.
Ne diyorlardı iktidara geldiklerinde?“Tüm yasakları kaldıracağız, özgürlükleri getireceğiz, gerçek anlamda hukuk devletini kuracağız.”
Böyle diyerek tüm kavramlarımızın içini boşalttılar, kurumları geleneklerinden kopardılar, toplumu dayanaksız ve güçsüz bıraktılar.
Sadece kendileri için her türlü özgürlüğü getirdiler.
Öyle ki; sözüm ona bir öğretmen sendikasının başkan yardımcısı artık açıkça, “Müfredattan Kemalizm’i çıkaralım” bile diyebiliyor.
Bunu söylemek özgürlük oluyor!
Ama kendilerini azıcık eleştiren herkesi dövüyorlar, içeri atıyorlar, mahkemelerde süründürüyorlar, işsiz bırakıyorlar.
Düdük çalan, tencereyle kapağı birbirine vuran, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye bağıran kodese tıkılıyor; IŞİD’in ülkemizdeki lideri serbest bırakılıyor!
***
Durun; bitmedi:
Bundan sonra işimiz daha da zorlaşıyor!
Çünkü şimdi de patlayan bombaları gerekçe göstererek, “polis devleti”ni açıkça ilan ediyorlar...
İstanbul Emniyet Müdürlüğü 15 Mart’ta bir karar almış ve bir ay boyunca İstanbul’da toplantı ve gösteri yürüyüşü yapmayı... Basın açıklamalarını... Miting düzenlemeyi ve stant açmayı yasaklamış.
***
Anayasa ne diyor?
“Herkes önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüş düzenleme hakkına sahiptir.”
Bunlar ne yapıyor?
Kamu düzenini sağlamayı ve suçu önlemeyi gerekçe göstererek resmen sıkıyönetim ilan ediyor!
İyi de bizim suçumuz ne?
O canlı bombaları biz mi yakalayıp adalete teslim edeceğiz?
Neden bize yasaklıyorsun hayatı?
Bunun adı, demokrasinin iflasını, dünya aleme ilan etmektir!
Beceriksizliktir!
***
İşinizi daha da kolaylaştıralım beyler:
Sokağa çıkmayalım!
İşe, okula, hatta hastaneye gitmeyelim!
Seyahat etmeyelim!
Alışveriş yapmayalım.
Tiyatrodan, sinemadan, maçtan vazgeçelim.
Kahvehaneleri kapatıp restoranların kapısına kilit vuralım!
Siz de istediğiniz gibi kamu düzenini sağlayın!
***
Yalnız bir şeyi unutmayın:
Sokağa çıkamayacağımız ve çalışamayacağımız için vergi de ödeyemeyeceğiz.
Dolayısıyla sizin maaşlarınızı da ödeyemeyeceğiz.
Zaten böyle bir ortamda size de ihtiyaç kalmayacağı için hepinizi “işvereniniz” olarak, kapının önüne koyacağız...
***
Tövbe tövbe...
İnsana neler söyletiyorlar!
BRAVO!
İstanbul 43. Asliye Ceza Mahkemesi, çok sayıda hakimin ve savcının, iktidarın emrine girdiği bir dönemde tarihi bir karar vermiş...
İstanbul Üniversitesi’nde okuyan iki öğrenci aleyhine “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçuyla açılan davaya bakan Mahkeme, ilgili yasa maddesinin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuş...
Mahkeme, “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçunu düzenleyen Türk Ceza Kanunu’nun 299’uncu maddesinin hem Anayasa’ya, hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olduğunu belirtmiş...
***
Böyle yürekli hakimlerin hâlâ görevde olması, umudumu artırıyor.
Eğer bu hakim bir şekilde cezalandırılırsa, bütün halkımızı şimdiden ona sahip çıkmaya davet ediyorum.
GÜNÜN SORUSU
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Reza Zarrab’ın tutuklanması ile ilgili olarak, “Soruşturmayı yapan ABD yargısının Türkiye’den bir talebi yok ama ‘paralel alçaklar’ Türkiye’ye bir operasyon iftirası uyduruyorlar” dedi. Yani, daha üç yıl öncesine kadar kol kola oldukları Fethullahçılara “Alçak” dedi... Sorum kendisine:
Alçağın suç, eylem ve kâr ortağına ne ad verilir?
Bizi ilgilendirmiyormuş!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün ABD’ye hareket etmeden önce Atatürk Havalimanı’nda yaptığı basın toplantısında Reza Zarrab’ın ABD’de tutuklanmasını şöyle değerlendirmiş...
“Rıza Bey’in avukatları gerekli cevabı verecektir. Bu zaten ülkemizle alakalı bir konu değildir.”
***
Reza Zarrab’ın ABD’de tutuklanmasının “Türkiye ile alakalı olmadığını” düşünen tek kişi o olmalı!
Oysa adam, Türkiye’deki ilişkileri ve bizim ülkemizde gerçekleştirdiği “kara para aklama” operasyonları nedeniyle tutuklandı.
Bu suçlamalarda adı geçen kişiler ise AKP iktidarının en önemli siyasetçileri ve bürokratları...
Cumhurbaşkanı’nın böyle bir konuyu önemsemeyerek, “Ülkemizle alakalı bir konu değil” demesini ise... Yadırgamadım!
Çünkü onun her dediğinin tam tersini çıktığını çok iyi biliyorum.
O, “Sorun yok” diyorsa; bilin ki sorunların en büyüğü bizi bekliyor!
Bu arada...
Reza Zarrab’a “Rıza Bey” demesini ise takdir ettim!
Ne kadar kibar bir Cumhurbaşkanımız var; değil mi?
156+273!
Fox TV’de yayınlanan evlendirme programına katılan türbanlı bir kadın, evlenmek istediği erkeği şöyle tarif etmiş:
“Ilımlı birini istiyorum ben, sakin birini istiyorum. Yani ben söyleyeyim de yasak yoksa... Yani Ben Abdullah Gül gibi birini istiyorum... Sakin...”
***
Kadın, işi biliyor!
Abdullah Bey öylesine “sakin” ki; başka ülkelerde siyasetçilerin daha ilk gün yanıtlayacağı soruları tam 429 yazıdır yanıtsız bırakıyor. Ne ilginçtir ki onun bu özelliği bazı kadınlara fazlasıyla “seksi” geliyor!
Ne diyeyim; sözün bittiği yerdeyim!
GÜNÜN İSYANI
Kemal Kılıçdaroğlu, Karaman’daki gibi yasadışı evlerden Türkiye’de 10 binin üzerinde olduğunu belirtmiş ve “O evlere giden çocuklara ne ders veriliyor? Cumhuriyet düşmanlığı mı öğretiliyor? Bunun üzerine sonuna kadar gideceğiz” demiş. İsyanım kendisine:
Bu evler yaklaşık 30 yıldır faaliyet gösteriyor; üzerlerine gitmek şimdi mi aklınıza geldi?
Mustafa Mutlu - Aydınlık
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları