Tarih:
17.03.2012
“Karşıt görüş” Yine Hortladı
12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde en çok kullanılan tanımlardan biri 'karşıt görüşlü öğrenciler'di.
12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde en çok kullanılan tanımlardan biri “karşıt görüşlü öğrenciler”di.Üniversitelerdeki olaylar gazetelere “karşıt görüşlü öğrencilerin çatışması” olarak yansırdı.
Oysa o tarihlerde bu çatışmaların pek çoğu, aslında “ülkücü” olarak tanımlanan MHP’lilerin solcu öğrencilere saldırısıydı.
Ülkücüler dönemin güvenlik güçleri tarafından korunup kollanırdı.
Ülkücüler sol görüşle mücadelelerinin “vatanseverlik” olduğuna inanırlar, bunu bir devlet görevi olarak da algılarlardı.
Hemen her çatışmadan sonra güvenlik güçlerinin ülkücüleri kolladığı, aslında saldırıya uğrayan solcuların suçlu gibi gösterilerek gözaltına alındığı haberleri duyulurdu. 12 Eylül darbecileri, üzerlerine düşeni yaptıklarını ve görevlerinin sona erdiğini düşündükleri ülkücüleri de tıpkı solcular gibi hapse atınca, bu kesim büyük bir travma yaşamıştı.
Ülkücüler devlete hizmet etmenin bedelini bir kenara atılmakla ödediklerini düşünüyorlardı.
İşte o dönemden bu yana birkaç kez dışında duymaya pek alışık olmadığımız “karşıt görüşlü öğrenciler” haberleri yine hortladı.
İstanbul Üniversitesi’nde önceki gün çıkan olaylar medyanın yandaş kesiminde bu tanımla anıldı.
30 yıl önceki “karşıt görüş” sağ-sol için kullanılırdı.
Oysa şimdiki “karşıt görüş” tanımı çok farklı.
Çünkü İstanbul Üniversitesi’ndeki olay “Sivas’ta insanların yakılmasını” protesto edenlerle “yakılmasını doğru bulanlar” arasında yaşandı.
Bir grup öğrenci Sivas’taki katliam davasının zaman aşımına uğramasını protesto etmek istediler.
Aynı anda bir başka gurup “Ya Müslümanız ya hiç” diye bağırarak ellerindeki sopalarla saldırdılar.
Araya önce özel güvenlik sonra da çevik kuvvet girdi. Öğrenciler birbirinden ayrıldı, çıkışta ise katliamı protesto edenlerden bazıları gözaltına alındı, katliamı savunanlara ise hiç dokunulmadı. İşte “karşıt görüş yine hortladı” dediğim bu.
Anlaşılan 12 Eylül’de “devleti savunmak” amacıyla solculara saldıran ve korunup kollanan ülkücülerin yerini şimdi “insanların yakılmasını savunan” dinci gruplar aldı.
Peki şimdi kalkıp da buna “karşıt görüş” diyebilir miyiz? İnsanların yakılmasını savunmak, bunu protesto edenlerin üzerine tekbir getirerek saldırmak “karşıt görüş” olabilir mi?
*****
CHP Anayasa Mahkemesi’ne başvurmamış
Cumhurbaşkanı’nın görev süresi ile ilgili yasa çıkarılırken CHP şiddetle karşı çıkmış ve Abdullah Gül’ün 5 yıl Çankaya’da oturabileceğini, bu sürenin sonunda seçime gidilmesi gerektiğini savunmuştu.
Ancak AKP Gül’ün süresinin 7 yıl olduğuna karar verdi ve yasayı meclisten geçirdi.
CHP ise Anayasa Mahkemesi’ne gideceğini açıklamıştı.
Geçen pazar Kılıçdaroğlu’nun eğitim konusunda görüşlerini açıklamak için verdiği davete gittim. Gerçi durumu görünce son anda salona girmedim, ama Kılıçdaroğlu’nu beklerken bazı CHP’lilerle sohbet etme imkânı buldum.
Gürsel Tekin’e “Gül’ün görev süresi konusundaki yasa için Anayasa Mahkemesi’ne başvurdunuz mu?” diye sordum
Tekin “Tabii başvurduk” cevabını verdi.
(Ara bilgi: Gürsel Tekin CHP Genel Başkan Yardımcısı)
Hafta içinde konuyla ilgili bir yazı yazmak üzere CHP’nin hangi tarihte Anayasa Mahkemesi’ne başvurduğunu öğrenmek için araştırma yaptım.
Çok ilginç, CHP Genel Başkan Yardımcısı “Tabii ki başvurduk” demişti bana ama, ortada böyle bir başvurunun olmadığını gördüm.
CHP henüz başvurup başvurmamayı düşünüyormuş.
Karar verirlerse başvuracaklarmış, ya da gerek görmeyeceklermiş.
*****
Sivas’ı aklama çabaları
İktidar ve yandaşları Sivas’ta 34 aydının yakılarak öldürülmesine hep sessiz kaldı. Sonunda zaman aşımı imdada yetişti.
Ancak yükselen protestolar ister istemez rahatsızlık yaratıyor. İktidar ve yandaşları açıkça bu katliamı destekleme cesareti gösteremiyor, buna karşın dolaylı yollar kullanarak aklama propagandası yapıyor.
Son günlerde güya yaşanan ölümlerden üzüntü duyuluyormuş gibi davranarak “Bu olayda kusuru olan kamu görevlileri de yargılanmalı” propagandası yapıyorlar.
“Kamu görevlisi” tanımından kasıt dönemin Sivas Valisi, jandarma komutanı, garnizon komutanı ve ondan sonra da dönemin DYP- SHP iktidarı.
O sırada Başbakanlığa vekalet eden Erdal İnönü 8 saat boyunca olaya müdahale edememiş, asker olayları yatıştırmamış, Vali yetki tartışması çıkararak olayların büyümesine neden olmuş.
Ortalığı kana bulayan, insanları yakanlar ise neredeyse zavallı biçareler olarak sunulacak.
Bu arada “Olayın her tarafı soruşturulmadı, olaylar nasıl başladı, kimin amacına hizmet ediyordu” türü açıklamalarla, Sivas katliamı darbe ortamı hazırlamaya çalışan güçlerin oyunu gibi gösterilmeye çalışılıyor.
Sonunda Sivas’ta bir dinci kalkışmanın hiç yaşanmadığı, bunun tamamen darbecilerin eseri olduğu, insanları askerin ve işbirlikçilerinin yaktığı, toplanan kalabalığın ise meraklı kitle olduğu söylenirse kimse şaşırmasın.
Dönem o dönem çünkü.
*****
Başbakan, 4+4+4 düzenlemesi için, “Zorbalıkla geleni Meclis düzeltiyor” demiş. Peki bu düzeltmenin en hayırlı tarafı ne oldu? Meclis’in de zorbalık yapabileceğini gördük. (Gani Yıldız)
*****
Küçük adımlarla büyük işler başarılabilir
Bugün sizlere üç idealist arkadaşın yürüttüğü başarılı bir sosyal sorumluluk projesinden söz etmek istiyorum.
Elif Kartal 5 yıl okuduğu Sabancı Üniversitesi’nde katıldığı sosyal sorumluluk projelerini sürdürdükten sonra iki arkadaşıyla kendi projelerini hayata geçirmişler.
İstanbul’da 1000 parça kullanılmış giyim eşyası toplamışlar ve bunları çok ucuz fiyata Düzce Üniversitesi’ndeki öğrencilere satmışlar. Kazandıkları para ile birçok üniversite öğrencisine bir yıllık burs sağlamışlar.
Geçen Ramazan’da iftar düzenlemişler ve 75 kişiden topladıkları parayla Hatay’daki bir köy ilkokulunun tüm kırtasiye malzemelerini almışlar.
Şimdi 21 Mart’ta hazırladıkları bir belgeseli Caddebostan Kültür Merkezi’nde sunacaklar. Davetiyeleri 25 liradan satıyorlar. Buradan sağlanacak para ile Küçükyalı Rehabilitasyon Merkezi’ndeki çocuklara yardım edilecekmiş.
Elif Kartal “Hiç kimseye bağlı değiliz. Bağımsız çalışıyoruz, çok yeniyiz ve büyümek istiyoruz” diyerek bu projeye destek istiyor.
Attıkları adım şimdilik çok küçük gibi görünüyor, ama büyük başarılara giden yollar bu küçük adımlarla başlamıyor mu?
21 Mart’taki gösteriye destek verin diyorum.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları