Tarih:
13.01.2015
Kim, ne zaman nerede, neden yetiştirdi bunları?
Mustafa Mutlu; Kan döken adamlar esir alıyor dünyayı... Kim, neden, nerede, ne zaman, nasıl yetiştirdi bunları bilmiyorum.
Kan döken adamlar esir alıyor dünyayı... Kim, neden, nerede, ne zaman, nasıl yetiştirdi bunları bilmiyorum.Her yerdeler.
Sadece Irak’ta, Suriye’de, Paris’te, Filistin’de, Diyarbakır’da, Yemen’de değil... Hayatın olduğu her yerdeler!
Simsiyah giyiniyorlar.
Başlarını, yüzlerini kara bir maskeyle örtüyorlar.
Sonra vurdulu-kırdılı bilgisayar oyunlarındaki karakterler gibi can alıyorlar!
Onlar gibi çevikler...
Onlar kadar gaddar, duygusuz ve duyarsızlar...
Onların kullandıkları silahları kullanıyor, onlar gibi dakikada on-on beş can birden alıyorlar...
Yerde kıvranan yaralı bir polisin başına sıkıp kaçabiliyorlar; örneğin!
Ya da gencecik bir kadının kınalı saçlarından tutup, başını gövdesinden ayırabiliyorlar.
Sarı saçlı, mavi gözlü bir adamın kafasını, çocukların önüne atıp top oynatabiliyorlar.
Sonra da dillerinden Allah’ın, peygamberin adını düşürmüyorlar!
***
Bir insan para için canavarlaşamaz bu kadar...
Aşk için...
Koltuk için...
Siyasi güç için böylesine ölüm makinesine dönüşemez.
Öldürdüğü her insanın son nefesinde, onun da bir zamanlar çocuk olduğu aklına gelir, insan olan insanın!
Onun da bir annesi, bir babası, bir kardeşi, idealleri, heyecanları olabileceği gelir...
Belki aynı takımı tuttukları...
Aynı yemeği sevdikleri...
Aynı müzikten hoşlandıkları gelir!
Sonra saçında hafiften bir yelin dolaştığını hisseder, silah tutan eli yumuşar, kini kaybolur; vazgeçer öldürmekten...
***
Oysa bunlar önüne gelen vuruyorlar, parçalıyorlar, doğruyorlar...
Zıplayarak koşmaları, birbirlerine “Haydi gel” işareti yapmaları bile bilgisayar oyunlarındaki katillerle aynı!
Ama kuraldır; o oyunların sonunda mutlaka kötüler kaybeder.
Gerçek hayatta ise iyiler ölüyor sadece...
Bebekler, çocuklar, masum kadınlar, yaşlılar, gazeteciler, yazarlar, çizerler, turistler ölüyor.
***
Benim doğduğumda bugünkü nüfusunun üçte biri kadardı dünya...
Her ölüm, olay olurdu.
Şimdi ise sağ kalmak mucize...
Çünkü doğumlar kadar sıradanlaştı cinayetler...
Fabrikasyon doğuyoruz artık; fabrikasyon ölüyoruz!
“Benim gibi inanmıyorsun” diye öldürüyorlar...
“Benim inandığıma inanmıyorsun” diye öldürüyorlar...
“Benim kadar inanmıyorsun” diye öldürüyorlar...
Allah adına...
Peygamber adına...
Din adına öldürdüklerini söylüyorlar...
Öldürdükçe kutsallardan soğutuyorlar insanı!
Kim bilir; belki bilerek yapıyorlar bunu; belki de tek amaçları bu...
İyi de nasıl bitecek bu oyun?
Ne zaman kapanacak bu aptal bilgisayar?
Karanlık zıbınlara bürünmüş o akrep gibi adamlar ve kadınlar ne zaman öldürmekten vazgeçecekler?
Ve aynı soru:
Kim, neden, nerede, ne zaman, nasıl yetiştirdi bunları?
***
Kısacası...
Durum; tıpkı şarkıdaki gibi dostlar:
Biz büyüdük ve kirlendi dünya!
SİHİRLİ SÖZLER!
Bunca savaşı bitirmenin...
Akan kanı dindirmenin...
Gözyaşlarını durdurmanın...
Çocukların yetim kalmasını önlemenin bir yolu var aslında...
Barış içinde yaşamanın bir yolu var!
İki cümleyi doğru yerde ve zamanda kurabilmek:
“Bana ne!”
“Sana ne!”
Evet, bu kadar basit aslında:
“Senin etnik kökeninden, dininden, ırkından, dilinden bana ne, benimkilerden sana ne?”
Bunu söyleyebilecek bilinç düzeyine bir gelebilsek, cinayetleri kazıyacağız yeryüzünden ama...
Nerede bizde o olgunluk?
GÜNÜN SORUSU
Sizin bu satırları okuduğunuz saatlerde kim bilir hangi katil, kim bilir nerede, hangi masumun canını, hangi aptal gerekçeyle alıyor?
HUBER’İ GÖRMEZDEN GELEN TÜM MİLLETVEKİLLERİNE... (71)
Abdullah Gül, görev süresi dolduğu halde, Cumhurbaşkanlığı’nın İstanbul’daki yerleşkesi olan Huber Köşkü’nü boşaltmıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu konuda ağzını açmıyor; sorulan sorulara yanıt vermiyor...
Vatandaş olarak Bilgi Edinme Hakkı Yasası’ndan yararlanmak istedim; soruyu resmi forma yazıp gönderdim; yine de yanıt alamadım!
Belli ki bir zamanlar dilinden düşürmediği, “Yetim hakkı yedirmeyiz” sözü artık aklına bile gelmiyor.
Kardeşi Abdullah Gül için devletin milyonlarca lirasını sokağa atıyor!
***
CHP’li ve MHP’li milletvekilleri:
Herhangi bir yazımı anında soru önergesine çevirip ilgili hükümet adamının yanıtlaması istemiyle Meclis Başkanlığı’na vermek için birbirinizle yarıştığınız halde...
Neden 71 gündür yazdığım bu skandalı görmezden geliyorsunuz?
Korkuyor musunuz?
Yoksa önemsemiyor musunuz?
Gerekçeniz her neyse...
Hepinizin köküne kibrit suyu!
GÜNÜN İSYANI
İsyanım hayatı boyunca hiçbir şey üretmeyip sadece tüketen... Kötülükten başka bir eseri bulunmayan adama:
Seni kast ettiğimi hemen herkes anında anlıyor! Bu kadar kötü, kindar ve zalim olmak zorunda mısın?
Mustafa Mutlu - Aydınlık
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları