Tarih:
28.03.2013
Korku!
Mustafa Mutlu, ''BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak, İmralı’daki teröristbaşıyla yapılan görüşmelerin suç olarak nitelendirilebileceğini belirtti''
BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak önceki gün tarihi bir itirafta bulundu. İmralı’daki teröristbaşıyla yapılan görüşmelerin suç olarak nitelendirilebileceğini belirterek, şöyle konuştu:“Oslo görüşmelerinde MİT Müsteşarı’na ve bu kurumun yöneticilerine soruşturma açıldı. Bizim hakkımızda fezlekeler hazırlandı. Bir savcı da çıkıp İmralı’da yürütülen görüşmeler için dava açabilir. Çünkü mevcut yasalarda Öcalan yasa dışı bir örgüt lideri olarak görülüyor. ‘Bununla kim, niye görüşüyor?’ diye bir savcı çıkıp dava açarsa ne yapacağız? Bunun için yasal güvence istiyoruz, sürecin yürümesi için bu çok önemli...”
Tek korkan onlar mı?
Herkesin barış çığlıkları attığı bir dönemde Gültan Kışanak bu sözlerle, bugün yapılan birçok şeyin yasalara ve anayasaya aykırı olduğunu itiraf ediyor!
Yani, “Biz suç işliyoruz. Yaptığımız şeyi suç olmaktan çıkarın” diyor...
Peki; onlarınki suç ise...
Aynı “süreç”te masanın diğer tarafında oturanların yaptığı da “suç” değil mi?
Sorumu ben yanıtlayayım: Suçun babası!
İşin komiği Cumhuriyet’i yıkmak isteyen teröriste aracılık eden vekiller bunu biliyor ve başlarına bir şey gelmesinden korkuyor ama...
Cumhuriyet’in savcılarından ses çıkmıyor! Binlerce savcıdan biri bile, yasaları uygulamaya kalkışamıyor...
Peki; hepsi “tarikatçı” mı oldu?
Ya da tamamı iktidarın emrine mi girdi?
Elbette hayır... Ama tablo gösteriyor ki; hepsi korkuyor... Çoğu tırsıyor... Önemli bir bölümü cesur meslektaşlarının başlarına daha önce gelenleri bildiği için “görmezden” geliyor!
Yani birçoğu Cumhuriyet’in değil, koltuklarının savcılığını yapıyor...
Gelelim olayın diğer boyutuna:
Ortada bir yasa dışılık var ama yasaları çiğneyen sadece teröristbaşının yandaşları değil... Onlarla birlikte, masanın karşı tarafına oturanlar... Yani yasaları çiğneyerek açılanlar, saçılanlar, teröristlerin sınırdan ellerini kollarını sağlayarak geçmesine göz yumanlar... Suçluyu suçsuz, suçsuzu suçlu kılmak için kafalarına göre yasa değiştirip duranlar...
Kısacası... Ak yakalılar, yeşil üniformalılar, kara cüppeliler, şapkasız fötr’lüler...
Hepsi suçlu, hepsi aynı yasaları çiğniyor!
Beklemeyin boşuna; isim yazmam! Herkes korkacak kadar akıllı da bir enayi ben miyim?
Zaten saksıyı biraz çalıştıran, biraz da okuması yazması olan herkes biliyor onları...
Nasıl; sizin de aklınıza gelmeye başladı değil mi isimleri?
İşte; onlar!
Şimdilik güçlüler, bu yüzden korkmuyorlar ama...
Bugün olmasa bile elbette bir gün onları da “korkutan” birileri çıkacak...
Bu da böyle biline!
Silah-kitap!
Olayı duymuşsunuzdur: Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP) üyesi yaklaşık 25 genç, Tekirdağ F Tipi Cezaevi’nde başlatılan kitap sınırlamasını protesto için eylem yapmak istedi.
Beşiktaş’taki Başbakanlık Çalışma Ofisi’nin önünde yere oturan bu gençlere polis müdahale etti. Hepsi dövüldü, altısı gözaltına alındı.
Bu durumda iktidarın “terör mantığını” şöyle özetleyebiliriz:
“Eli silahlı katillere göz yumulması, buna karşın eli pankartlı gençlerin dövülmesi son derece normaldir!”
Demek ki neymiş?
Silahlananla barışılır, kitap okuma derdinde olanla savaşılırmış!
GÜNÜN SORUSU
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, BDP’li Gültan Kışanak’ın kaygılarına dün NTV’de yanıt verdi ve “Bir savcı çıkıp, ‘Siz niye Türkiye’ye barışı getirmeye çalışıyorsunuz?’ diye hesap mı soracaktır? Bu suçsa, ben bu suçu işliyorum” dedi... Sorum kendisine:
Suçun barışı getirmek değil de yasayı çiğnemek olduğunu gerçekten anlamadınız mı? Yoksa anladınız da bunu söylemek işinize mi gelmedi?
Uyan Türkiye (25)
Devlet yönetimi, hasta Ergenekon sanıklarına mahkemenin gösterdiği duyarsızlığı umursamıyor... Deniz Feneri sanıklarını defalarca cezaevinde ziyaret eden iktidar partisinin yöneticileri ve milletvekilleri kansere yakalan Fatih Hilmioğlu’nu ve “Fatih Hilmioğlu tahliye edilene kadar hastaneye gitmeyeceğim” diyerek tedaviyi reddeden ölümcül uyku apnesi hastası Em. Üsteğmen Serdar Öztürk’ü görmezden geliyor.
Onlar ne kadar ilgisiz ve duyarsız kalsa da bu gerçeği gözlerine sokmak, insanlık görevi... İşte bu nedenle her gün mektuplar yazıp, devlet protokolünde yer alan farklı isimlere gönderiyoruz. Bugün sıra Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’da... Eğer siz de mahkemenin bu tavrını insan haklarına aykırı buluyorsanız, tepkinizi gösterin... İşte Binali Bey’e yazacağınız mektubu gönderebileceğiniz faks numarası ve e-posta adresi:
Faks: (0312) 212 49 30
E-Posta: bakan@ubak.gov.tr
Mustafa Mutlu - Vatan
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları