loading
close
SON DAKİKALAR

Merdiven!

Mustafa Mutlu
Tarih: 03.08.2013

Mustafa Mutlu, 'Yani ona göre bütün öğrenciler, potansiyel sapık...'

Haber Cumhuriyet’te yayınlandı... Trabzon Milli Eğitim İl Müdürü Tamer Kırbaç, Sosyal Bilimler Lisesi’nin, Esiroğlu beldesindeki Yatılı İlköğretim Bölge Okulu’na taşınma gerekçesini açıklamış:

“Erkek öğrenciler ile kız öğrencilerin aynı merdivenleri kullanarak uyumaya gitmeleri beni rahatsız ediyor. İki yıldır diken üstündeyim!”

Aklı, fikri!

Düşünün; bu adam, eğitim sistemimizin en önemli koltuklarından birinde oturuyor. Ama aklı fikri; en iyi şekilde eğitilmelerinden sorumlu olduğu öğrencilerinin bacak arasında!

Çocukların dersi boş geçiyormuş, yemekler kaliteli değilmiş, yurtlarda soğuk kış günlerinde bile kalorifer yanmıyormuş; umurunda bile değil...

Onu diken üstünde oturtan şey, merdivenler!

Ya erkek öğrencilerden biri merdivenden çıkarken, kız öğrencilerden birine tecavüz ederse...

İşte bu yüzden rahatsız oluyormuş!

Yani ona göre bütün öğrenciler, potansiyel sapık...

Hiçbirine güven olmaz...

O yüzden merdivenlerini bile ayıracaksın!

Sürgün edin!

Aldığınız önlem bana göre yetersiz Sayın Milli İl Eğitim Müdürü...

İyisi mi siz bu iki cinsten birini toptan sürgün edin kentinizden...

Örneğin Rize’deki meslektaşınızla anlaşın; kızlar onun kentinde okusun, erkekler Trabzon’da... Bu sayede araya en az 100 kilometre mesafe koymuş olursunuz...

Hatta örneğin kızları hiç okutmayın; Allah göstermesin ya birisi onlara merdivenlerde, duraklarda, yolda tecavüz ederse...

Küçük detay!

İşin en garip yanı ne biliyor musunuz?

O çocukların velileri önceki gün bir basın açıklaması yapmış...

Meğer Milli Eğitim Müdürü’nün endişelenmesine neden olan merdivenleri, kız ve erkek öğrenciler zaten birlikte kullanmıyormuş...

Erkek ve kız pansiyonlarının bulunduğu iki ayrı kata, iki ayrı merdivenle ulaşılabiliyormuş...

Yani, Milli Eğitim Müdürü, “Diken üstünde oturuyorum” dediği ve cinsiyet ayrımcılığı yaptığı konuda bile ya yalan söylüyor ya da o binaya bir kez bile olsun gitmemiş!

Önce insan!

Eğitim, bir ulusun “geleceğini” şekillendirir...

Ne ekerseniz, onu biçersiniz...

Sorarım size; bu tür “eğitmenler” çocuklarımızı ve ulusumuzu nasıl bir geleceğe taşır?

Yan yana, arkadaşça, paylaşarak, birlikte üreterek, sorunları beraber aşarak değil; birbirine hep “kız” ya da “erkek” olarak bakan ve sürekli bu konuya odaklanan çocuklar, büyüdüklerinde nasıl birer insan olur?

Birbirlerine nasıl anlayış gösterir, nasıl dayanışır?

Pedagoji eğitimi almış bir “öğretmen”, nasıl olur da eğitimlerinden ve geleceklerinden sorumlu olduğu gençlerin her şeyden önce birer “insan” olduğunu unutur?

İmza attığı bu tür uygulamalarla, gençlerin geleceğini karartacağını nasıl görmez?

Eğitim ve siyaset!

Yazın bir kenara: Beyefendinin adı, Tamer Kırbaç...

Koskoca Trabzon kentinin Milli Eğitim İl Müdürü...

Göreceksiniz, ilk fırsatta bu “icraatı”nın karşılığını fazlasıyla alacak ve milletvekili olacak!

Çünkü yaptığı şey eğitime değil, din üzerinden siyasete yatırım!

O belki vekil, belki de bakan olacak ama bugün onun “potansiyel sapık” olarak gördüğü gençler, bu toplumu oluşturacak...

Yazık o gençlere...

Yazık bu topluma...

Yazık bu ülkeye!

Slogan!

Biliyorsunuz; statlarda siyasi slogan atmak ve pankart açmak yasaklandı...

Liberal Demokrat Parti Genel Başkanı Cem Toker ilginç bir detay yakalamış... Diyor ki:

“Hükümeti öven, hükümet lehine atılan sloganlara da kanuni soruşturma açılacak mı? Örneğin, ‘En büyük Erdoğan, başka büyük yok” sloganı atan taraftarları polisiniz yaka paça stattan çıkartacak ve işlem yapacak mı? Yoksa sadece hükümet aleyhtarı tezahürat mı siyasi slogan kabul edilecek?”

Hadi bakalım; bu soruya yanıt bekliyoruz!

GÜNÜN SORUSU

Gezi Direnişi’nde polis tarafından öldürülen Ethem Sarısülük’ün Ankara’daki cenazesine katılan 35 kişi hakkında üç yıla kadar hapis istemiyle dava açılmış... Sorum bu davayı açan savcıya:

Üç yıl az değil mi? Neden müebbet hapis istemediniz ?

Dondurmalı siyaset!


Bodrum’a gidenlerin en sevdiği şeylerden biri de ünlü Bitez Dondurmacısı’na uğramaktır.

Ben bir kez bile yemedim ama en revaçta olan “özel çeşidi” de, konyaklı olandır!

Bu dondurmacı, bir iki ay önce İstanbul’un gözde semtlerinden Bağdat Caddesi’nde bir şube açtı. Meraklıları akın etti...

Çeşitler arasında “konyaklı” olan, yine revaçtaydı!

Ancak ne olduysa, bu çeşidin adı geçenlerde değişti ve “kuru üzümlü-çikolatalı” oldu...

Nedeni, “konyaklı” isminin, birilerini rahatsız etmesi... Beğenmezsen yemezsin olur biter kardeşim... Ama dondurmacıya da “Bu ismi değiştir” diye baskı yapmazsın!

Hani birileri her fırsatta, “Biz halkımızın yaşam tarzına kesinlikle müdahale etmiyoruz” diyor ya...

Dondurmaya bile karışmaya başladınız; daha ne yapacaksınız?

Mustafa Mutlu - Vatan

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları