loading
close
SON DAKİKALAR

O trafik kazasını diyelim ki Bülent Arınç geçirseydi...

Mustafa Mutlu
Tarih: 29.05.2013

Mustafa Mutlu, ''Gelin bir fikir jimnastiği yapalım''...

Burdur’daki temaslarını tamamladıktan sonra kara yoluyla Ankara’ya dönmekte olan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun içinde bulunduğu makam otomobili çok ciddi bir kaza geçirdi. Araç, İscehisar’da mermer ocaklarından gelen ve tali yoldan çıkan beton yüklü bir TIR tarafından sıkıştırıldı.

Makam aracının sürücüsü ustaca bir manevra yaptı ama tali yoldan gelen hafif ticari araca arkadan çarpmaktan kurtulamadı.

İşin ilginci, TIR sürücüsünün ehliyetsiz olduğu anlaşıldı!

‘Kozmik oda’ aranmalı!

Gelin bir fikir jimnastiği yapalım:

O makam aracında Kemal Kılıçdaroğlu değil de iktidardan biri, örneğin “pireyi deveyi yapmakta üstat” olan Bülent Arınç olsaydı... Bu olay yine bu kadar basite alınır mıydı?

Yandaş basın, haberi yine dün yaptığı gibi on sekizinci sayfaya tek sütuna mı koyardı; yoksa manşete mi taşırdı?

Ve evinin bulunduğu sokakta iki sivil askerin dolaştığını görünce, konuyu “Genelkurmay’ın Kozmik Odası”nın aranmasına kadar götüren Bülent Arınç, acaba nasıl tepki verirdi?

Öküzün altında buzağı falan aramıyorum; sadece herkesi “akıl penceresi”nden bakmaya davet ediyorum:

Bu ülkenin ana muhalefet partisi liderinin aracı, ehliyetsiz bir sürücünün kullandığı TIR tarafından “sıkıştırılıyor” ve bire bir “Susurluk olayı”nı çağrıştıran bu olay “basit bir kaza” olarak geçiştiriliyor...

Fakat Başbakan Yardımcısı’nın evinin sokağında iki sivil askerin dolaştığı tespit edilince; ülke yangın yerine çevriliyor...

Ve sonuçta yapılan onca baskından da hiçbir şey çıkmıyor!

Ya ölseydi?

Tamam; Kılıçdaroğlu’nun başına gelen, büyük bir olasılıkla gerçekten “basit bir kaza...”

Peki; (Allah göstermesin ama) ya Kılıçdaroğlu ve yanındaki usta siyasetçiler o kazada hayatlarını kaybetselerdi; bu olay yine “basit bir kaza” olarak kapatılacak mıydı; yoksa ülke siyasetinde bütün dengeleri değiştirecek yeni bir dönem mi başlayacaktı?

Bu soruları kime mi soruyorum?

Amaaaaan boş verin; nasıl olsa yanıtlayan çıkmayacak ki...

Yeter ki Allah hiçbir sivil askerin yolunu kazayla Bay Arınç’ın evinin sokağına düşürmesin!

Tekin’e iki soru

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, iktidar yandaşı bir partiye demeç vermiş ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı’na adaylık için yeşil ışık yakmış:

“Ben aday olursam AK Parti’nin işi zor. Hatta iddia ediyorum, ‘Aday olursak alırız’ diyorum.”

Kendisine iki sorum var:

Bir: Kemal Kılıçdaroğlu dâhil bütün partililerinizin “AKP” dediği bir partiye “AK Parti” demenizin özel bir nedeni mi var?

İki: Diyelim ki aday oldunuz ve bütün iddianıza karşın seçimi kaybettiniz! Ne yapacaksınız?


GÜNÜN SORUSU


Başbakan, içki yasaklarını eleştirenlere kızmış ve “İki tane ayyaşın yaptığı yasa sizin için muteber oluyor da inancın emrettiği gerçek, niçin reddedilmesi gereken bir olay hâline geliyor?” diye sormuş. Sorum kendisine:

O iki ayyaş kim ve anayasada “laik” olduğu yazan devletimiz ne zamandan beri “inancın emrettiği gerçekler”e göre yönetiliyor? Bu durumda faizi de yasaklamayı düşünüyor musunuz?


Uyan Türkiye, tam üç ay oldu... (65)

Ergenekon tutuklusu Fatih Hilmioğlu, kanser... Ancak mahkeme tedavisi için gereken tahliye kararını bir türlü vermiyor. O tahliye edilmediği için, ölümcül uyku apnesi hastalığına yakalanan Emekli Üsteğmen Avukat Serdar Öztürk de tedaviyi reddediyor. Biz de bu insanlık dramı konusundaki duygu ve düşüncelerimizi 27 Şubat 2013’ten beri devleti yönetenlere her gün mektup yazarak anlatmaya çalışıyoruz.

Ve ne acıdır ki devleti yönetenlerin duyarsızlığı yüzünden hep birlikte bir “dünya rekoru”na koşuyoruz. Çünkü “hafta sonları hariç her gün mektup yazma maratonu”nda üçüncü ayı bitirdik!

Bu maratonda şu anda tahminen beş bin kişiyiz! Beş bin kişi, her sabah güne Hilmioğlu ve Öztürk için mektup yazarak başlıyoruz! Ve emin olun; hem Hilmioğlu’nun, hem de Öztürk’ün itirazlarına karşın yapıyoruz bunu...

Serdar bu yüzden bana küsmüş; mahkemede karşılaştık, elini kolunu sallayıp gitti... Ve ben arkasından bağırdım:

“Senin ölüp gitmene, sana rağmen izin vermeyeceğim Serdar. Sessiz kalıp katillerinden biri olmayacağım.”

Bilirsiniz; inadım inattır! Hele hele söz konusu olan hayatsa, ölürüm ama dönmem...

Eğer bugüne kadar bu konuya duyarsız kaldıysanız lütfen artık siz de harekete geçin ve her gün verdiğim e-posta adreslerine sadece şunu yazın:

“Tutuklular Fatih Hilmioğlu ve Serdar Öztürk’ün en temel insan haklarından olan tedavi haklarını kullanabilmeleri için tahliyelerinin önündeki engelin kaldırılmasını talep ediyorum.”

Bugün protokol listesinin en başına dönüyoruz ve yeniden Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e yazıyoruz:

Faks: (0312) 470 13 16

E-posta: cumhurbaskanligi@tcbb.gov.tr

Vatan/Mustafa Mutlu

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları