Tarih:
06.07.2012
Oğlum, bak git!
Mustafa Mutlu yazıyor, 'Halkın, “Oğlum, bak git” demediği demokrasilerde; iktidarlar “dediğim dedik, çaldığım düdük”çü olur!...'
Bu sözleri önce internette izlenme rekorları kıran bir videoda duyduk:Kocaeli‘nin Gölcük ilçesinde bir grup çocuk, konuşmakta zorluk çeken bir temizlik işçisi ile dalga geçiyordu.
Çocuklardan biri inatçıydı; adamın sabrını sınıyordu...
Çaresiz adam her defasında, “Oğlum, bak git” diyebiliyordu sadece...
Sonuçta da bardak taşıyor ve adam, alayda sınırı aşan çocuğa tokadı aşkediyordu.
***
Canik‘teki yoksul halkın evlerine zorla el konuldu ve “Size TOKİ’nin evlerinden vereceğiz” diyerek yıllardır oturdukları arsalara göz dikildi.
Halk, “Oğlum, bak git” demedi.
Evlerini boşaltmayanların elektriklerini kestiler...
Halk, “Oğlum, bak git” demedi.
Belediye Başkanı, evlerini terk etmeyenlerin kapısına iki günde bir zabıta yolladı.
TOKİ, toplu konut yapacağı alanı genişletmek için Yılandere‘nin yatağından çaldı, binaları dere yatağına yaptı.
Sonuçta evlerini aldılar ellerinden; TOKİ konutlarından birer küçük daire verdiler.
Kimilerinin şansına kapıcı dairesi düştü, yerin iki metre altındaydı, rutubetten oturulmaz haldeydi.
Belediye Başkanı yeni dairelerini beğenmeyenleri, “Biz onlara saray verdik, yine de beğenmiyorlar” diye fırçaladı.
TOKİ’nin müdürüne çıktılar; “Bu evlerde inek bile yaşamaz” dediler... TOKİ müdürü aldırmadı!
Yıllardır yaşadıkları müstakil, bahçeli evleri ellerinden alındığı gibi bir de borçlandılar...
Yağmur yağdı, sel suları evlerini doldurdu, dokuz kişi öldü.
Halk, “Oğlum, bak git” demedi.
Eski TOKİ Başkanı, şimdinin bakanı; felaketten sonra karşılarına geçmiş, “Bizim bir suçumuz yok, Allah’ın gazabı” diyor; halk yine “Oğlum, bak git” diyemiyor!
***
Halkın, “Oğlum, bak git” demediği demokrasilerde; iktidarlar “dediğim dedik, çaldığım düdük”çü olur!
Yoksullar sömürülür, sadakaya muhtaç bırakılır.
Yağmur bile bereket değil, felaket getirir.
Yönetenler şımarır.
Devlet zalim, vatandaş kul olur!
***
Yani... Samsun‘un Canik‘inde azıcık yağmur yağınca TOKİ konutlarında dokuz can gittiyse...
Suç ne iktidarın, ne belediyenin, ne TOKİ‘nin, ne müteahhidindir!
Suç, “Bak, git oğlum” demeyi bilmeyenlerindir!
Ne yazık ki...
Bunu diyemedikleri için de tokadı yiyen, hep onlar olmaktadır!
*****
Af!
Meclis’te kabul edilen üçüncü yargı paketinde, ‘elektrik hırsızlığı’ yaptığı gerekçesiyle yargılanan ya da kovuşturma aşamasında bulunan 227 bin aboneye af yolu açılmış...
Bu aboneler borçlarını ödedikleri takdirde iki ile beş yıl arasında hapis cezası çekmekten kurtulacakmış...
Hatırlarsınız; Başbakan, her seçim döneminde “fakir fukaranın, garip gurebanın hakkını yedirmemek”ten söz eder...
Oysa devlete elektrik parasını ödemeyenlerin arasında, lüks konutlarda oturup, kocaman ciplere binenler de var...
Ve şimdi hepsinin işledikleri suç yanlarına kâr kalıyor...
Fakir fukara edebiyatı yapıp, hırsızlara sahip çıkmak aynı anda nasıl oluyor; doğrusu anlamak pek mümkün değil!
*****
Günün sorusu
AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, iki gün önce biraz da gündemi değiştirmek için sürpriz bir açıklama yaptı ve 1995‘te Van 100. Yıl Üniversitesi‘nde öğretim üyesiyken, dönemin Van Valisi Mahmut Yılbaş‘ın, kendisinin odasına bomba koydurduğunu, bunu da dönemin Emniyet Müdürü İsmail Karaman‘ın söylediğini iddia etti. Bu iddiayı önce eski vali, sonra da eski emniyet müdürü yalanladı. Sorum Hüseyin Çelik‘e:
İddiasını kanıtlayamayana ne denildiğini biliyor musunuz?
*****
Gazeteciden sırdaş olmaz!
Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım‘ı tahliye edildiği günün hemen ertesinde evinde ziyaret etti.
Hem o “ilk sabah”a tanıklık etti, hem de Aziz Yıldırım‘la oldukça ayrıntılı bir röportaja imza attı.
Sonra da Aziz Yıldırım‘ın, “Fethullah Gülen’e karşı savaşacağım” dediğini yazdı.
Ne ilginçtir ki Aziz Yıldırım dün bu habere büyük bir tepki gösterdi ve “Dost sohbeti şeklinde geçen diyalogların, iradem ve bilgim dışında, ‘haber’ adı altında yazılı ve görsel medyaya taşındığını üzülerek görmekteyim” dedi.
Aziz Bey; yıllardır Fenerbahçe‘nin başkanlığını yapıyor.
Yani gazetecilere de gazeteciliğe de asla yabancı değil.
Eğer bir kulüp başkanı, bir yıl tutuklu kaldıktan sonra, tahliye edilmesinin üzerinden 24 saat bile geçmeden bir gazeteciyi evinde, çok özel bir kahvaltıda ağırlıyorsa; bu, sadece “dost sohbeti” olarak açıklanamaz.
Unutmasın ki Ertuğrul Özkök, asker arkadaşı değil; deneyimli bir gazeteci...
Aziz Yıldırım‘ın evine de “gazeteci” olarak gitmiş...
Aziz Bey, eğer “Hayır, ben bunları söylemedim” diyorsa; yakınmakta haklı...
Ama açıklamasından anladığımız üzere, “Söyledim ama yazılması için söylemedim” diyorsa kesinlikle haksız!
Çünkü gündemin ilk sırasındaki bir kişi, bir gazeteciye söylediği her şeyin, “yayınlanacağını” bilir...
Gazeteci, kimsenin dostu, sırdaşı olmaz!
Ve hiçbir gazeteciye “yayınlanmamak üzere bir şey” söylenmez!
Çünkü; duyduğunu yazmayan gazeteci, mesleğine ihanet etmiş olur...
***
Kısacası burada yanlış yapan Aziz Başkan...
Bilmeli ki Ertuğrul Özkök‘ün yerinde kim olsa, o sözleri yazardı!
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları