Tarih:
22.06.2013
Orantısız zekâyla ‘çakma zekâ’nın tarihi hesaplaşması!
Musatafa Mutlu, ''Türkiye, Gezi Parkı direnişi nedeniyle üç haftayı 'ayakta' geçirdi.''
Türkiye, Gezi Parkı direnişi nedeniyle üç haftayı “ayakta” geçirdi.Halkın önemli bir kesimi, iktidarın dayatmalarına, baskılarına “birikmiş” bir tepki gösterdi. Örneği görülmemiş bir “kararlılıkla” ve eşsiz bir “cesaretle” polis şiddetine karşı “pasif direniş” sergiledi.
Şiddete karşı mizah silahıyla yanıt verildi!
İktidarın yapması gereken tek şey vardı:
Alanları, caddeleri, sokakları dolduran bu insanların ne istediğini sormak, onlardan gelen sese kulak vermek!
Bu yapılmadı... Tam tersine, “Biz yüzde 50’yiz. Ne dersek o olur” tavrı sergilendi.
Sonuçta da önce polis şiddetiyle direnişçilerin üzerine gidildi. Eylemler, meydanlardan parklara kaydırıldıktan sonra da “psikolojik savaş” başlatıldı...
Ancak “orantısız zekâ”yla mücadele etmek, “psikolojik savaş”la görevlendirilen “AKP birlikleri” için çok kolay değildi.
Bu yüzden kestirme bir yol bulundu:
“Onlar ne yapıyorsa, sen de onlara karşı aynısını yap... Yani ‘çakma’sını üret!”
‘Bayrak as’ talimatı!
Bu politikanın ilk örneği geçen pazar günkü Kazlıçeşme mitinginde bizzat Başbakan’dan geldi.
Haftalardır ellerinde bayraklarla sokaklara dökülen, evlerini, iş yerlerini bayraklarla donatanların sayısal çokluğu anlaşılmasın diye partililerine, “Siz de evlerinizi, iş yerlerinizi bayraklarla donatın” talimatını verdi.
Böylece iktidarı protesto edenlerle, destek verenlerin karışmasını amaçladı.
Aydın (!) polis!
Sonra benzer bir operasyonu polis hayata geçirdi:
Kendisine karşı şiddete başvurmayıp kitap okumayı seçen direnişçileri bile biber gazıyla püskürten, coplayan, ıslatan ve üç vatandaşın ölümüne, binlercesinin yaralanmasına neden olan polis; birdenbire Taksim’de kitap okur gibi yapmaya başladı!
Böylece, polisin “zalimleşen” imajı, aslında yine tamamen “orantısız zekâ ürünü” olan bir buluş taklit edilerek düzeltilmeye çalışıldı.
Karşı duran adam!
Bunu tek tip tişört giyen ,“Hiçbir örgüte bağlı değiliz” dedikleri halde AKP’li oldukları yüzlerindeki ifadeye yansıyan sekiz kişinin “Duran Adama Karşı Duran Adam” eylemi izledi.
Böylece, bir dansçının bir anda sadece yurda değil, tüm dünyaya yayılan “Duran Adam” eylemi, aynı yöntemle etkisizleştirilmeye çalışıldı.
İşin ilginci ‘Duran Adam’ın yüzü AKM’deki Atatürk posterine ve Türk bayraklarına dönükken; Duran Adamlara Karşı Duran Adamlar, Atatürk’e ve bayrağa arkalarını dönmeyi tercih ettiler.
Bağıran kadınlar!
Son olarak da “bağıran türbanlı kadınlar” çıktı ortaya...
İnadına direnişçilerin arasına girip onları kışkırtmaya, hakaret etmeye başladılar!
Örneğin Bağdat Caddesi’nde düdük çalanların burunlarının dibine kadar girip, “Allah belanızı versin” dediler.
Taksim’deki “Duran Adamlar”ın yanına gidip onları kışkırtmaya çalıştılar.
Böylece meydanlara hâkim olan “sabır bardağı taştı” görüntüsünü, “iktidardaki yüzde 50” adına sahiplenmeye çalıştılar!
Yani direnişçilerdeki öfkeyi bile taklit ettiler!
Ve sonuç!
Tüm bunlar gösteriyor ki direnişin ilk iki haftasında evine kapanıp olan biteni izlemeyi tercih eden AKP yandaşları, iktidarlarının devam edeceğine kanaat getirince “aslan” kesildiler!
Çok yakında park eylemleri düzenleyip tencere tava çalmaya başlarlarsa şaşırmayın!
Peki; halkın iktidar tarafından böylesine tehlikeli bir şekilde karşı karşıya getirilmesinin kime ne faydası olacak?
Bu sorunun yanıtı belli:
Elbette kimseye bir faydası olmayacak...
Hatta belki iki kesim arasında çatışmalar bile çıkacak!
Bugün “çakma eylemciler”i kullanarak, psikolojik harp yöntemini seçen iktidar, yanıldığını anladığında umarım vakit çok geç olmaz...
GÜNÜN SORUSU
Bizi yönetenler, ortalık biraz yatıştı diye acaba Türkiye’de değişen hiçbir şey olmadığını mı sanıyor?
Faiz lobisini açıklayın!
Ekonomiyle uğraşanlar iyi bilir ki; çalışmayıp, üretmeyip sadece paradan para kazanarak geçinenleri en çok koruyan iktidar, bu iktidar oldu!
Asgari ücretten alınan vergiyi bile artırırken, faiz kazançlarından alınan vergiyi indirdi.
Defalarca “vergi barışı” ilan ederek, bu insanların vergi ödemek yerine faizden para kazanmalarını teşvik etti.
Kara ve kayıt dışı parayı defalarca akladı.
Ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en yüksek borç stoku rakamlarına; hem de “yüksek reel faiz”le bu hükümet ulaştı.
Başbakan ilk günden bugüne kadar Gezi Parkı eylemlerinin arkasında “faiz lobisi”nin olduğunu söylüyor.
Eylemler duruldu; ortalık nispeten yatıştı; kendisine seslenmek istiyorum:
Tam zamanıdır; şu “faiz lobisi” dediğiniz şey neyse, söz verdiğiniz gibi hesap sorun!
Haksız para kazananların sadece tezgâhlarını değil, kimliklerini de açıklayın.
Ve ekmekten, peynirden, benzinden, domatesten vergi alacağınıza, faizden vergi alın!
Eğer bunu yapamazsanız; size hep kuşkuyla bakmaya devam edeceğiz!
Mustafa Mutlu - Vatan
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları