Tarih:
09.07.2013
Pala ve karanfil!
Mustafa Mutlu, 'Taksim’de ellerinde palalarla sokağa çıkan ve esnaf olduklarını söyleyen dört kişi, Gezi direnişçilerine saldırdı.'
Taksim’de ellerinde palalarla sokağa çıkan ve esnaf olduklarını söyleyen dört kişi, Gezi direnişçilerine saldırdı.İçlerinden Sabri Çelebi isimli şahsın, palayla genç bir kadına vurduğu ve sonra da beline tekme attığı anlar amatör bir kamera tarafından görüntülendi.
Bu arada 47 yaşındaki Kaan Polat, aynı saldırganın pala darbeleriyle kulağından ve boynundan yaralandı.
İşin ilginci görgü tanıklarının ve mağdurların verdiği ifadelere göre, bu caniler göstericilere saldırırken, hemen yanlarında duran polisler olup bitenleri izlemekle yetinmişti.
Vatandaşların yoğun tepkisi üzerine bu dört saldırgan lütfen (!) gözaltına alındı ve savcı tarafından “tutuklanmaları” talebiyle hâkim karşısına çıkartıldı.
Peki, ne oldu?
Hâkim, “gösteriler nedeniyle zarara uğradıkları” gerekçesiyle dört saldırganı da tutuksuz yargılamak üzere serbest bıraktı.
Karanfile ceza!
Daha iki hafta önce Taksim Meydanı’na ellerinde karanfille giden ve hatta polise çiçek veren göstericiler, basınçlı suyla ıslatıldı.
Yetmedi, biber gazlı saldırıya uğradı.
O da yetmedi; aralarından bazıları kadın, çocuk, yaşlı ayrımı yapılmaksızın gözaltına alındı.
Ve çoğu çıkarıldıkları mahkemede tutuklandı.
Yani...
Karanfil tutuklandı.
Barışçı eylem tutuklandı.
Slogan tutuklandı.
Şiddet karşıtlığı tutuklandı.
Ancak pala, öfke, kin, küfür, hakaret, tekme, tokat serbest bırakıldı!
İyi de neden?
Çünkü ellerinde “pala”yla eylemci kovalayanların “gösteriler yüzünden zarar etmiş olma olasılıkları” vardı!
Alınacak dersler!
Demek ki neymiş?
Zarara uğradığını öne sürerek, istediğinizin üzerine “pala”yla yürüyebilir, orasını burasını kesebilir, sırtına tekme atabilir, ana avrat küfredebilirmişsiniz...
Ancak... Kesinlikle karanfille dolaşmayacakmışsınız!
Bu; ne yazık ki Türk yargısının ilk skandal kararı değil; belli ki son da olmayacak...
İyi de gerçek hakkı ve hukuku arayan bizler ne yapacağız?
Adı şiddetle eş hâle gelen polise bundan sonra nasıl inanacağız ve güveneceğiz?
Polisin ve iktidar yandaşlarının şiddetini “aklayıp”, karanfilli eylemcileri demir parmaklıkların arkasına atan bu yargıya nasıl inanacağız ve güveneceğiz?
Bu emniyete, bu adalete, bu devlete nasıl inanacağız ve güveneceğiz?
Ve en önemlisi:
Vatandaşın önemli bir bölümünün inancını ve güvenini kaybeden bu devlet yapısıyla daha ne kadar yaşayabileceğiz?
Hâkim Bey!
Okur kardeşim Timur Yurtçu’dan eli palalı dört caniyi, “gösteriler nedeniyle zarara uğradıkları” gerekçesiyle serbest bırakan Hâkim Bey’e mektup var... Diyor ki:
“O caniler bir köşe başında senin karının, kızının, oğlunun karşısına çıksaydı ve yaralasaydı Hâkim Bey...
O zaman da onları ‘Canım, zarar etmişler’ diyerek serbest bırakır mıydın?”
Hâkim Bey’e benim de bir sorum var:
Aynı suçu, iktidar yandaşı değil de polis şiddetinden zarara uğrayan göstericilerden biri işleseydi...
Yine de serbest bırakabilir miydin?
GÜNÜN SORUSU
Başbakan tam üç haftadır, bir yakınının başı örtülü gelininin Kabataş İskelesi’nde eylemcilerin saldırısına uğradığını söylüyor... Ancak ne ilginçtir ki bu iddia hiçbir şekilde kanıtlanamıyor. Çünkü ortada MOBESE görüntüsü bile yok! Oysa cumartesi günü eli palalı adamın saldırısına uğrayan kadının görüntüsü internette izlenme rekorları kırıyor. Ancak Başbakan bu konuda tek kelime bile etmiyor... Soru; CHP Milletvekili Aylin Nazlıaka’dan Başbakan’a:
Eğer sık sık söylediğiniz gibi 75 milyon kişinin Başbakanıysanız; Talimhane’de dayak yiyen kadına da sahip çıkmanız gerekmez mi?
Pasaportla mı gireceğiz?
Yirmi üç gün sonra İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu ve Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş tarafından halka açılan Taksim Gezi Parkı iki saat kırk beş dakika sonra yeniden kapatıldı. Taksim Dayanışması’nı oluşturan sivil toplum örgütlerinin yöneticileri de parka girdikleri ve halkı 19.00’da buluşmaya davet ettikleri için gözaltına alındı.
Neymiş; park açılınca bazı gruplar oturmaya başlamış...
Önerim İstanbul Valisi’nin boyunu aşar; o yüzden doğrudan hükümete seslenmek istiyorum:
Siz iyisi mi Gezi Parkı için ayrı bir “statü” ilan edin...
Girişini de “pasaport”a bağlayın!
Girmesini istemediğiniz “sakıncalı” kişilere pasaport vermezsiniz, olur biter!
Şaka bir yana sosyolojide kuraldır: “Halka rağmen yönetimler” demokrasi değildir!
Hele hele “halkla inatlaşan yönetimler” asla demokrasi değildir!
Hükümet; bugüne kadar Gezi Parkı konusunda yaptığı hataların en büyüğünü bana göre dün sivil toplum örgütü yöneticilerinin polis tarafından gözaltına alınmasına izin vererek yaptı...
Bundan sonrası, “Hayırlı geziler!”
Mustafa Mutlu - Vatan
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları