Tarih:
19.01.2016
PKK’nın ‘ayakları!’
Mustafa Mutlu; Baktınız ki bu protestocu grup anlattıklarınıza kulak vermiyor; o zaman bu işin içinde bir iş olduğunu düşünmez misiniz?
Allah göstermesin; bir grup adam evinizi bastı. Eşinizi, çocuklarınızı öldürdü. Sonra da kaçıp gitti.Polis bunları bir yerde sıkıştırdı; aralarında çatışma çıktı.
Eğer başka birileri çatışma sürerken olay yerine gelse ve polise, “İnsan hakları var, demokrasi var. Silah kullanarak barış ortamına zarar veriyorsunuz” diye engel olmaya çalışsa...
Ne hissedersiniz?
Önce durumu anlatırsınız:
“Bakın beyler, hanımlar... Polisin çatıştığı bu adamlar katil! Polis bu yüzden onları yakalamak istiyor!”
Baktınız ki bu protestocu grup anlattıklarınıza kulak vermiyor; o zaman bu işin içinde bir iş olduğunu düşünmez misiniz?
***
Bugün yaşadıklarımız tam da bu...
Yıllardır “barış süreci” aymazlığıyla terör örgütünün şehirlerde yığınak yapmasına göz yuman AKP iktidarı, 7 Haziran’da yediği “sandık dayağı”ndan sonra terörle pazarlık etmekten vazgeçip “katilleri yakalamaya” karar verdi!
Bunun için en az üç yıldır elini kolunu tuttuğu güvenlik güçlerini yetkilendirdi.
Asker ve polis de büyük bir kararlılıkla terör örgütünün üzerine gitti; katilleri özellikle, Cizre’de, Sur’da, Silopi’de köşeye sıkıştırdı.
Buralarda sokağa çıkma yasakları ilan edildi; okullar kapatıldı. Çatışmaların sürdüğü mahallelerde sivil halk tahliye edildi.
SİYASİ AYAK!
İşte; tam bu aşamada devreye önce PKK’nın “siyasi ayağı” olan HDP girdi.
HDP’li vekiller defalarca, yanlarına aldıkları bin-bin beş yüz kadar partiliyle birlikte çatışmaların sürdüğü mahallelere girmeye kalkıştı. Amaçları güvenlik güçlerini oyalamak, çatışan teröristlerin olay yerinden sıvışmalarını sağlamaktı.
Güvenlik güçleri bu tuzağa düşmedi.
DEMOKRATİK AYAK!
Devreye bu kez, yönetimlerini PKK’nın ele geçirdiği “demokratik kitle örgütleri ayağı” girdi.
DİSK, KESK, TMMOB ve Türk Tabipleri Birliği, “terör örgütü sanki hiç yokmuş da güvenlik güçleri durduk yere Güneydoğu’da masum Kürt halkını katlediyormuş” gibi bildiriler yayınlayarak sözde “barış eylemleri” düzenlemeye kalkıştı.
Gerçek barışçıları, barıştan soğuttu!
Ankara’daki eylemde IŞİD bombası patladı, 105 kişi öldü.
Bu eylemlerde tek hedef vardı:
Devlet!
“Ulan iyi de hırsızın hiç mi suçu yok? Sizin yaptığınız iş, üyelerinizden aldığınız temsil yetkisini kötüye kullanıp PKK’ya destek vermektir” dedik; inanmayacaksınız ama daha birkaç ay öncesine kadar AKP’nin “akil adamı” olmayı kendisine yediren KESK’in Başkanı, hakkında suç duyurusunda bulundu.
Kime?
“Katil” dedikleri devletin, cumhuriyet savcısına!
“Barış falan sizin umurunuzda değil; siz terör örgütünü savunuyorsunuz” dediğim için cezaevine atılmamı istedi.
AKADEMİK AYAK!
PKK’nın sözüm ona “demokratik kitle örgütleri ayağı”nın eylemleri işe yaramayınca, bu kez “akademik ayak” hareketlendi. Bildiri yayınlayıp güvenlik güçlerini yerden yere vurdular da katil PKK’ya iğnenin ucunu bile batırmadılar.
Cumhurbaşkanı, nedense bu akademisyenlerin bildirisine çok kızdı. O kızınca, “kraldan çok kralcı” zihniyet devreye girip, akademisyenlere sabah baskınları falan yaptı.
Oysa yapılacak şey, sadece yargı sürecini başlatmak; sonrasını beklemek olmalıydı.
SANATÇI AYAĞI
Dün öğrendik ki bu kez “PKK’nın sinemacılar” ayağı harekete geçmiş...
Sıra yarın, PKK’nın futbolcu ayağına, esnaf ayağına, hatta polis, asker ayaklarına gelirse şaşırmayın!
Sadece bilin ki bu “ayak takımı”nın tek amacı var:
Katilleri köşeye sıkıştıran güvenlik güçlerinin dikkatini dağıtmak!
Tıpkı AKP’liler gibi sadece işlerine geldiğinde “özgürlüklerden ve demokrasiden” söz eden bu ayak takımının, ayak oyunlarına gelmeyin...
Çünkü bu ayaklar artık koktu!
156+218!
“Önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e mektuplar”a devam ediyoruz. Sıra Ayşe Cora’da... Sizin de Gül’e söyleyecekleriniz varsa mustafa0mutlu@gmail.com adresine gönderebilirsiniz...
***
“Abdullah Bey...
Söz gümüşse sükut altındır, deyip hakkınızda yazılan 373 yazıyı umursamıyorsunuz. Galiba, bu soruları size soran Mustafa Mutlu ve Aydınlık okurlarının para toplayıp sizin yerinize Huber’deki masrafları ödemesini bekliyorsunuz. Eğer böyle değilse; neyi beklediğinizi çok merak ediyorum!”
GÜNÜN SORUSU
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in daha bir ay önce “Ekmeğe zam söz konusu değil” sözlerine karşın, ekmeğe yüzde 25 zam yapılmış... Sorum Faruk Bey’e:
Başka neye zam yapmayacaksınız?
Çok korktum Zeynep!
Kemal Kılıçdaroğlu konuyu kapatmaya çalışıyor ama tüm CHP’liler Meclis’teki odasından Atatürk’ün portresini indirmeye çalışan milletvekilini konuşuyor.
İddiayı dile getiren CHP’li bir Milletvekili...
“Ben tanığım” diyen de CHP’li başka bir vekil!
Sosyal medya hedefe, daha önce “soykırım konusundaki paylaşımları” yüzünden bazı CHP’lilerin kuşkuyla baktığı İzmir Milletvekili Zeynep Altıok’u koydu.
İddialar arş-ı âlâya çıkınca ben de Zeynep’e “Sen misin?” diye sordum. Hakaret etmedim, aşağılamadım. Sadece üzerine atılan kiri temizlemesini istedim.
Sorumu, adımı da vererek son derece kaba bir dille yanıtladı. Kabalığına aldırmadım; bana göndermeye tenezzül bile etmediği açıklamasını, bir yerlerden bularak ve teşekkür ederek yayımladım.
Şimdi kızımız açıklama yapmış, “Dava açacağım!”
Aman be Zeynep, bir sen eksik kalmıştın! Açmazsan hatırım kalır!
Suçum neydi; babanın ismine düşürülen gölgeyi kaldırmanı istemek mi?
GÜNÜN İSYANI
İsyanım bilgisayarının başına geçip, “Ey Mustafa Mutlu... Ana muhalefet partisi dün Ankara’da kurultayını topladı. Sen eskiden bu kurultaylara gidip bize uzun, uzun anlatırdın. Şimdi neden tek satır yazmıyorsun?” diye e-posta göndermeye hazırlanan “hizacı” okura:
Ben kurultaylara gidiyorum; şovlara değil!
Mustafa Mutlu - Aydınlık
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları