Tarih:
20.11.2014
Sansürde iktidar ile cemaat koalisyonu!
Mustafa Mutlu; İşte; Başlangıç’ı yapan ekip bu kez kolları sıvadı ve Türkiye’nin son 30 yılına damgayı vuran Gülen hareketini mercek altına yatırdı...
Başlangıç belgeselini hatırlıyor olmalısınız... Hani, Gezi Direnişi’ni başından sonuna dek, “tek kelime söylemeden” belleklerimize kazıyan o müthiş belgesel...İşte; Başlangıç’ı yapan ekip bu kez kolları sıvadı ve Türkiye’nin son 30 yılına damgayı vuran Gülen hareketini mercek altına yatırdı.
Fethullah Gülen’in 16 yaşında müezzinliğe başladığı ve derin devletle ilk temas ettiği yıllardan bugüne kadar yaşadıklarını biraraya getirdi. Kamuoyunun bilmediği birçok gerçeği gün ışığına çıkardı.
Belgeselde, AKP ile Fethullah Gülen Hareketi’nin başımıza birlikte ördüğü çoraplar tek tek anlatıldı.
Gülen’in, kendisini besleyen ve büyüten CIA’yle ilişkisi tanıklarla gözönüne serildi. CIA ve AKP iktidarı desteğiyle Türkiye’deki gladyoya yani devlet içindeki devlete hükmetmesi sergilendi.
***
Usta yönetmen Serkan Koç ve arkadaşları tüm bunları 75 dakikalık bir belgesele sığdırmayı başardı.
Ancak ekip; daha filmin fragmanını Facebook’ta paylaşmaya başladıkları andan itibaren ölüm tehdidi almaya başladı.
İş, belgeseli vizyona sürmeye yani bandrol almaya gelince...
Devreye yine “gladyo” girdi!
Fethullah Gülen Hareketi’ni ve AKP iktidarını koruyan ve kollayan güçler, bu belgesele bandrol verilmesini engelledi.
***
Yasalar ve yönetmelikler açık:
Eser İşletme Belgesi alan tüm filmlere on gün içinde bandrol verilmek, eğer verilmiyorsa da bunun nedenini anlatan bir belge sunulmak zorunda...
Ancak Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul Telif Hakları ve Sinema Müdürlüğü, tam bir aydır ne bandrol talebine olumlu yanıt veriyor, ne de vermemesinin gerekçesini açıklıyor.
Bu da Türkiye’nin yakın tarihine ışık tutan bir belgesele “açık sansür” anlamını taşıyor.
***
Şimdi... Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik’e soruyorum:
“The Gulen”e neden bandrol vermiyorsunuz?
Bu tavrınızla, kimi ya da kimleri kolluyorsunuz?
Yaptığınız bu engellemenin dünyada yaratacağı tepkiyi tahmin edebiliyor musunuz?
***
Dün filmin yönetmeni sevgili kardeşim Serkan Koç’la konuştum. Söyledikleri aynen şöyle:
“Sanırım Kültür Bakanlığı’ndan Pensilvanya’ya ‘paralel’ bir hat kurulmuş... Filmimizde anlattığımız hücrelerden biri de burada oluşturulmuş... Fethulla Gülen’le yapılan bir filme, onunla kavga halindeki iktidarın sansür koyması; ikisinin de gladyonun unsurları olduğunun kanıtıdır. Konu; suç ortaklığına gelince, aralarında yaşanan husumet rafa kalkmaktadır. Bugünden itibaren yasal hakarımızı aramaya başlayacağız. Kültür Bakanlığı yetkilileri hakkında dava açacağız. Filmimizi ne pahasına olursa olsun halkla buluşturacağız! İlk gösterimini de Pensilvanya’da yapacağız. Türkiye’deki yasal süreç bitinceye kadar, filmi dünyanın tüm başkentlerine götereceğiz...”
***
Eğer konu sıradan bir “sansür” meselesi olsa; emin olun lafı bu kadar
uzatmazdım.
Ama konu sansürden de öte...
Konu; devleti yiyip bitiren bir örgütün deşifre edilmesinin önlenmesi konusu!
Panik bu yüzden, yasak bu yüzden!
Takdirlerinize!
HUBER! (27)
Bunlar demokrattı değil mi; liboş arkadaşlar?
Bunlar şeffaftı, özgürlükçüydü...
Hadi oradan, “Yetmez ama evet”çi omurgasızlar!
Bakın; önünde yerlere eğildiğiniz insan, bu devletin 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, görevden ayrılmasının üzerinden üç aya yakın bir zaman geçmesine karşın, Cumhurbaşkanlığı’na ait Tarabya’daki Huber Köşkü’nü boşaltmıyor.
Tüm masraflarını da devlete, dolayısıyla halka ödetiyor.
Neredeyse bir aydır her gün bıkıp usanmadan bu işgalin nedenini soruyorum; duymazdan geliyor.
Adamsanız demiyorum; çünkü olmadığınızı biliyorum...
Tamını, yarımını bırakın, çeyrek aydınsanız; bu haklı soruyu sadece bir kez olsun siz de sorabilir misiniz?
Hadi; utandırın beni!
GÜNÜN SORUSU
CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik’e, “Müzelerden Kaçak Saray’a, Dolmabahçe’ye ve Vahdettin Köşkü’ne gönderilen eserlerin tam listesi nedir? Önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e yedi yılda gönderilen eserlerin tamamı iade edildi mi?” diye sormuş... Ben de kendisine soruyorum:
Sen hiç taklitleri yapılıp, asılları sırra kadem basan resimleri duymadın mı Umut?
HABİBE’NİN ELİNDEKİ YAZI!
Önceki gün Ankara’da 155 tesisin açılışına katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve eşi Emine Hanım, duygulu anlar yaşamış...
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın kızı Habibe, çiftin yanına yaklaşıp kırmızı boyayla eline yazdığı yazıları göstermiş...
Emine Hanım’ın dikkatle incelediği kızcağın elinde ve parmaklarında “RTE”, “Recep”, “Tayyip”, “Erdoğan” yazıyormuş...
Recep Tayyip Erdoğan da dayanamamış, 13-14 yaşlarındaki kızın elini öpmüş...
***
Sözüm Erdoğan çiftine:
Habibe, elbette size hayrandır... Ne de olsa, eline yüzlerce işçinin kanı bulaşan babasının tek hamisisiniz siz...
Bir de babaları “kayıp” çocuklara ulaşın... Onların ellerinde yazı yok...
Yazı alınlarında!
Ama siz göremez, okuyamazsınız ki!
GÜNÜN İSYANI
Eski Üsküdar Müftüsü, CHP Milletvekili İhsan Özkes, 2015’teki genel seçimler öncesinde CHP’li vekil ve belediye başkanlarıyla birlikte Umre’ye gideceklerini açıklamış... İsyanım kendisine:
Her fırsatta “dinin sömürmesine” isyan eden biri olarak sen bari yapma İhsan Bey... Diyelim ki hareketiniz “seçim kampanyası”na yönelik değil; tamamen samimisiniz... O zaman bunu dünyaya ilan etmenizin anlamı ne?
Mustafa Mutlu - Aydınlık
Her fırsatta “dinin sömürmesine” isyan eden biri olarak sen bari yapma İhsan Bey... Diyelim ki hareketiniz “seçim kampanyası”na yönelik değil; tamamen samimisiniz... O zaman bunu dünyaya ilan etmenizin anlamı ne?
Mustafa Mutlu - Aydınlık
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları