Tarih:
16.05.2012
Savcı Çağdaş’a, ‘Bahoz’sun dedi, gerçek Bahoz haykırdı: Ben dışarıdayım!
Sorum hayatlarını adalete adayan tüm gerçek hukukçulara: Bu tür iddianameleri okuduktan sonra acaba neler hissediyorsunuz?...
Polis-adliye muhabirimiz Çağdaş Ulus altı ay önce bir sabah ansızın KCK operasyonu kapsamında gözaltına alındı...Neyle suçlandığını bilmeden aylarca cezaevinde yattı hâlâ da yatıyor.
Bu süre içinde gardiyanlar tarafından, tuvalet temizlemeye bile zorlandı.
Hastalandı, doktora gidemedi.
KCK üyesi olmayı bırakın, bu sözcüklerin açılımını bile zor söylerdi ama derdini kimseye anlatamıyordu.
***
Savcılık, önceki gün nihayet KCK iddianamesini sundu.
Meğer bizim temiz, saf, çalışkan Çağdaşımız kimmiş biliyor musunuz?
“Bahoz Deniz” kod adlı üst düzey bir PKK militanı!
“Hoppala” diyorsunuz değil mi?
Ben de dedim!
Ama inanın bir saniyeliğine bile olsa, Çağdaş‘ın masumluğundan kuşku duymadım.
Ve yine haklı çıktım.
Nasıl mı? Anlatayım:
***
Savcı Bey, iddianamenin 688‘inci sayfasından itibaren Çağdaş hakkındaki iddialara yer vermiş. En ciddi suçlama ise Çağdaş‘ın, “Bahoz Deniz” kod adıyla, kısa adı ANF olan Fırat Haber Ajansı‘nda yazılarının yayınlandığı iddiası...
İddianamenin 702‘nci sayfasında bu iddia şu şekilde ifade ediliyor:
“Çağdaş Ulus’un haberlink adlı bir sitede 04. 11. 2011 ve 15. 01. 2012 tarihlerinde iki ayrı habere imza attığı, iki ayrı haberin de alt kısmında
‘BAHOZ DENİZ / ANF’ şeklinde haber yapanın ve çalıştığı kurumun isminin yazdığı tespit edilmiş olmakla... “
Savcı, Çağdaş‘ın bir haber sitesinde takma bir adla 15 Ocak 2012‘de yazı yazdığını söylüyor.
İyi de koskoca Savcı Bey bilmiyor mu ki; Çağdaş, İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 24 Aralık 2011‘de tutuklandı ve o günden bu yana cezaevinde...
Yoksa cezaevinde internetli bilgisayarı var da; bundan savcının ve cezaevi yönetiminin haberi mi yok?
***
Tüm bunlardan daha ilginci ne biliyor musunuz?
KCK iddianamesi yayınlanıp, Çağdaş hakkındaki suçlamalar netleşince, gerçek “Bahoz Deniz” kod isimli kişi dayanamayıp twitter üzerinden mesaj atıyor ve sözü edilen yazıları kendisinin yazdığını, Çağdaş‘ın boş yere suçlandığını haykırıyor!
Sonra da Çağdaş‘ın avukatı Hüseyin Ersöz ile iletişime geçmeye çalışıp, “Bahoz Deniz” kod isimli kişinin kendisi olduğunu söylüyor.
“Çağdaş Ulus tutuklandıktan sonra ANF’de yine haberlerim yayınlandı. Sanırım sizin için en sağlam deliller de bu haberler olacak” şeklinde bir mesaj daha atıyor...
Yani, “Bahoz Deniz” kod isimli kişi, Savcı‘nın iddia ettiği gibi bizim Çağdaş değil...
***
Peki; “suçlama komedisi”, bunlarla mı sınırlı?
Devam edelim de kendiniz verin yanıtı:
Çok daha vahim bir suçlama, iddianamenin 707‘nci sayfasında yer alıyor:
Savcılık, Çağdaş‘ın “Bahoz Deniz” kod ismini Vatan Gazetesi‘nde yayınlanan bazı haberlerde de kullandığını iddia ediyor.
Arkadaşlarımız bu konuda mahkemeye dilekçe vermeye hazırlanıyor.
Çünkü Vatan Gazetesi‘nde, kuruluşundan bu yana “Bahoz” veya “Bahoz Deniz” isimleriyle kaleme alınmış tek bir haber yayınlanmadı.
Savcı‘nın bu iddiasını nasıl kanıtlayacağını doğrusu tüm Vatan ailesi olarak merakla bekliyoruz!
***
Gelelim bir diğer iddiaya:
Savcı diyor ki:
“Çağdaş Ulus, Irak’ın Kuzeyinde gerçekleşen örgüt toplantılarına katılmak amacıyla yurt dışına çıkış yapmıştır ancak yurda giriş kayıtları bulunmamaktadır.”
Bu iddia da gerçek dışı...
Çünkü Avukat Hüseyin Ersöz‘ün İstanbul Emniyet Müdürlüğü Pasaport Şube Müdürlüğü‘nden almış olduğu 27. 12. 2011 tarihli resmi yazı, Çağdaş‘ın tüm yurda giriş ve yurttan çıkış tarihlerini eksiksiz olarak gösteriyor.
Savcılık Çağdaş‘ın 15 Şubat 2005 tarihinde İstanbul Atatürk Havalimanı‘ndan çıkış yaptığını ve 04-14. 06. 2005 tarihlerinde terör örgütünün yurt dışı kampında gerçekleşen 3. Konferans‘a katıldığını iddia ediyor.
Bunu yaparken de küçük bir ayrıntıyı unutuyor:
İstanbul Emniyet Müdürlüğü Pasaport Şube Müdürlüğü‘nün yazısına göre Çağdaş, NC 1891186 numaralı pasaportu ile 15 Şubat 2005’te yurt dışına çıkmış ancak katıldığı iddia olunan toplantıdan bir gün önce yani 3 Haziran 2005 tarihinde yurda İstanbul Atatürk Havalimanı‘ndan tekrar giriş yapmış...
Bundan sonra da 6 Ekim 2005‘e kadar hiçbir yere gitmemiş...
***
Doğrusunu söyleyeyim; şimdilik bu iddianamenin tamamını okumadım.
Sadece Çağdaş‘la ilgili bölümünü ezberledim.
Bu da bana gösterdi ki; eğer iddialar bundan ibaretse (ki iddianameye göre öyle), kim bilir diğer sanıklar ne büyük trajedilerle karşı karşıya...
Çağdaş yaklaşık altı aydır boşu boşuna cezaevinde yatıyor!
***
Mahkemenin, iddianamedeki bu “skandal hataları” bir an önce değerlendirip, arkadaşımızı özgürlüğüne kavuşturacağına yürekten inanıyorum!
*****
Önlem!
Sağlık Bakanlığı, sağlık çalışanlarının uğradığı şiddetin önüne geçebilmek için hastanelerde “personel için alternatif çıkış yolları” oluşturmaya ve “personelin kişisel koruyucu önlemleri almasını” sağlamaya karar vermiş...
Ankara Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Özden Şener diyor ki:
“Silah mı taşıyalım, taşıyamazsak kaçmayı mı düşünelim?”
Doktorların görevi insanları iyileştirmektir, hastanelik etmek değil...
Ama Bakanlık, saldırılara etkin çözüm bulmaktansa, “Siz de size saldırana daha büyük şiddetle tepki gösterin” demeye getiriyor.
Merak ediyorum; tıp fakültelerine “karate ve judo” dersleri koymayı da da düşünüyorlar mı?
*****
Günün sorusu
Çağdaş‘ın tutuklanmasından altı ay sonra hazırlanan iddianame, adalet sistemimizin bugünkü fotoğrafını tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor. Sorum hayatlarını adalete adayan tüm gerçek hukukçulara:
Bu tür iddianameleri okuduktan sonra acaba neler hissediyorsunuz?
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları