Tarih:
03.07.2012
Şike davasında inanılmaz hız!
Şike davası sekiz ayda bitirilirken; Birinci Ergenekon Davası’nın altı yıl önce gözaltına alınan sanıkları deyim yerindeyse içeride unutuldu...
Futboldaki şike skandalları, geçen yıl bugün yapılan şok operasyonlarla hayatımıza girdi... İddianame Türk yargı tarihinde görülmemiş bir hızla hazırlandı, kasımda duruşmalar başladı ve dün de bitti!Binlerce kanıt incelendi, 90’dan fazla sanık yargılandı, yüzlerce tanık dinlendi...
Ve böylesine “dev” bir yargılama, sadece sekiz ay sürdü; en fazla “tutuklu” kalan dört sanık, içeride sadece bir yıl yattı.
Mahkemeden çıkan karar hoşunuza gider ya gitmez; ama olması gereken budur!
Çünkü yargılamaların uzaması ve “bir tür cezalandırmaya” dönüşmesi yargıyı yıpratır ve hukuka duyulan güveni sarsar.
Bu yüzden kendi ifadeleriyle “çok yoğun çalışarak” bu davayı bu kadar kısa bir sürede sonuçlandıran mahkeme heyetini yürekten kutlarım.
***
Ne yazık ki yargı, aynı duyarlılığı diğer davalar için gösteremedi.
Futbol dünyasını ilgilendiren şike davası sekiz ayda bitirilirken; örneğin Birinci Ergenekon Davası’nın altı yıl önce gözaltına alınan sanıkları deyim yerindeyse içeride unutuldu...
Bu dava 25 Temmuz 2008’de açıldı, ilk duruşması 20 Ekim 2008’de görüldü.
Ve bugüne kadar tam 196 duruşma gerçekleştirildi...
Yani adli tatilleri saymazsanız, ayda ortalama 6 duruşma...
Evet; bu da Türk yargısı için bir rekor ama yetmiyor...
Çünkü sonuç ortada:
Sıfıra sıfır, elde var sıfır!
Peki; neden bitmiyor bu dava?
Tutuklu sanıklar hücrelerinde yıllanırken dava durmadan dal budak salıyor; ana dava neredeyse iki ayda bir, bir başka davayla birleştiriliyor da ondan...
Böyle olunca da bırakın davanın sonuçlanmasını; 196 duruşma sonunda, yargılama sürecinin yarısına bile ulaşılamıyor...
En iyimser yaklaşımla davanın en az 150-160 duruşma daha sürmesi bekleniyor.
Bu da; bugünkü yargılama hızıyla en az üç buçuk sene demek!
***
Yanlış anlamayın; Şike Davası’nı ve yargılanan sanıkları küçümsemiyorum.
Ama diğer davalar da en az bu dava kadar önemli...
Örneğin sözünü ettiğimiz Ergenekon Davası’nda tutuklu bulunan sanıklar arasında milletvekilleri, gazeteciler, yazarlar, parti liderleri, üniversite rektörleri, dernek başkanları, akademisyenler, hukukçular var...
Ve çoğu sağlığını kaybetmiş durumda...
Avukatları, “Tutuksuz yargılama” talep ediyor; mahkeme her defasında bu talebi “sanıkların delilleri karartması ve kaçma ihtimallerinin olması” nedeniyle reddediyor.
“Bunca yıldır ortada karartılacak delil mi kaldı? Kaldıysa zaten, bulamamanız ayıp değil mi? Takın ayaklarına elektronik kelepçe, evlerine gönderin” diyorsunuz, duyan olmuyor.
***
Bizim gençliğimizde, “Ne sağcıyım, ne solcu... Futbolcuyum futbolcu” diye hayli moda olan bir tekerleme vardı...
Sözüm ona “apolitize gençliği” eleştirirdik bu tekerlemeyle...
Meğer asıl doğru olanı onlar yapmışlar:
Baksanıza; altı yıldan fazla hapis cezası alıyorlar; yattıkları bir yıl yeterli görülüyor ve serbest kalıyorlar...
Altı yıldır içeride tutulan aydınların ise henüz altı gün ceza alıp almayacakları bile belli değil ama tahliyelerine yönelik en küçük bir umut bile yok!
***
Tamam; futbolcunun yargılanması bile bir başka oluyor da... Hani bu eşitsizlik; insan olan insanın da vicdanını kanatıyor be kardeşim!
*****
Gariplik!
Özel Yetkili Mahkemeler’in kapatılmasını öngören yasal düzenleme, AKP’nin önayak olmasıyla hafta sonunda Meclis’ten geçti...
AKP’nin, bu mahkemelerin kapatılmasını isterken ortaya koyduğu gerekçe son derece yerinde:
“Bu mahkemeler çağdaş yargılama usullerine uygun yargılama yapmıyor...”
Garip olan ise; yasayla kaldırılan bu mahkemelerin, görülmekte olan davalar sona erinceye kadar görev yapacak olması...
***
Bir kişi ya da kurum; ya çağ dışıdır ya da değildir...
Yeni açılacak davalar için “çağ dışı”, süren davalar için “çağdaş” olmaz...
Bu; hukukun ruhuna aykırıdır!
Umarım yanlış, Anayasa Mahkemesi’nden döner!
*****
Günün sorusu
Dün 2 Temmuz’du... Madımak Oteli’nde “35 can”ın cayır cayır yakıldığı günün yıldönümü... Ne acıdır ki doksan sanıklı şike davasını rekor bir hızla sekiz ayda karara bağlayan Türk yargısı, bu yılın başlarında, “35 can”ın katillerinin zaman aşımından yararlanmasını engelleyemedi... Sorum size:
Bu adalet anlayışıyla Madımak’ın alevi söner mi?
*****
İDO’dan tuvaletli ‘toplum mühendisliği’ projesi!’
İstanbul Deniz Otobüsleri’nin Yenikapı’daki terminalinden her gün on binlerce kişi geçiyor.
Yolcu salonuna girişin hemen sağ tarafında tuvaletler var. Kadınlar bölümünü bilmiyorum; ama erkeklere ayrılan kısımda dört kabin bulunuyor.
Bu dört kabinin üçü alaturka...
Yani; işinizi “çömelerek” görüyorsunuz!
Ha bir de plastik kap koymayı unutmamışlar.
Yaşlılar, hastalar geliyor; tuvaleti görünce vazgeçip dönüyorlar... Çünkü otursalar; kalkamayacaklar!
Biliyorsunuz İDO özelleştirildi!
Sahiplerine soruyorum:
Sizin evinizdeki tuvaletiniz alaturka mı beyler?
Ya da hiç düşündünüz mü; İstanbul’daki 5 milyona yakın konutun kaçında “alaturka tuvalet” kaldı?
***
“Canım alt tarafı tuvalet, ne kadar büyütüyorsun böyle?” demeyin... Çünkü bu konunun üst tarafı da tuvalet!
Üst tarafında; sadece kendilerini kurnaz tilki sanan zavallıların akıllarına gelebilecek bir “toplum mühendisliği” projesi yatıyor...
Bu beylere söyleyecek tek sözüm var:
Bize dayattığınız kuburlara düşersiniz inşallah!
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları