loading
close
SON DAKİKALAR

Sivri şey!

Mustafa Mutlu
Tarih: 30.05.2013

Mustafa Mutlu, 'Meclis’in saygınlığına gölge düşürenler gazeteciler değil, siyasetçilerin ta kendileridir.'

Başbakan, önceki gün partisinin Meclis Grubu’nda alkol satışına getirilen kısıtlamaları savundu ve şu sözleri söyledi:

“İki tane ayyaşın yaptığı yasa sizin için muteber oluyor da inancın emrettiği bir gerçek, niçin reddediliyor?”

Bütün toplum bu sözlerdeki iki “vurgu”ya odaklandı:

Bir: O iki ayyaş kim?

İki: Bir laik devletin Başbakanı, nasıl oluyor da “inancın emrettiği bir gerçekle yasa yapmayı” savunabiliyor?

Başbakan’ın bu sorulara yanıt vereceğini sanmıyorum...

Ama bu sözlerde asıl odaklanmamız gereken bir şey daha var ki; hepimiz onu atladık:

O da her fırsatta “milli egemenlik” vurgusu yapan Başbakan’ın “milli egemenliği” aşağılamasıydı!

Tombaladan mı çıktı?

Bilirsiniz; bütün meclis başkanları, her yasama döneminin ilk günü bir basın toplantısı yapar ve “milli egemenliğin tecelli ettiği yer” olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin saygınlığına gölge düşürecek yayınlardan uzak durulmasını ister!

Ancak Meclis’in saygınlığına gölge düşürenler gazeteciler değil, siyasetçilerin ta kendileridir.

Sadece geride bırakmak üzere olduğumuz şu son yasama yılında o kutsal çatı altında çıkan kavgaları, edilen hakaretleri ve küfürleri hatırlarsanız ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız.

Çok fazla detaya inmeye gerek yok, AKP’li bir vekil CHP’li bir başka vekile “Senin ananı s.....m” dedi de partisi ceza vermeye bile gerek görmedi!

Şimdi de Başbakan, önceki yasama yıllarında yapılan alkolle ilgili düzenlemeleri, “İki tane ayyaşın yaptığı yasa” diye aşağılıyor...

İyi ama... Bugünkü Meclis ve onun içinden çıkan siyasi iktidar milli iradenin ürünü de... Başbakan’ın aşağıladığı o yasaları yapan ve “ayyaş” diye hakaret edilen vekiller tombaladan mı çıkmıştı?

Onlar da bu ülkenin seçmenlerinin özgür iradeleriyle seçilip Meclis çatısı altında görev yapmamış mıydı?

Biz söylesek asarlar!

Dün bütün gün Meclis Başkanı’nın çıkıp, Başbakan’ın Meclis’in saygınlığına gölge düşüren sözlerine tepki vermesini...

Maaş artışları ya da diğer çıkarları için her fırsatta bir araya gelen eski parlamenterlerin, onurlarına sahip çıktıklarını belirten bir açıklama yapmalarını bekledim.

Yanıldım!

Kimseden en ufak bir tepki gelmedi!

Oysa aynı sözleri kazayla ben söylemiş olsam, hakkımda dava açmayan eski ve yeni tek vekil kalmazdı!

Hani her yazıyı akılda kalacak, “sivri” bir sözle bitirmek gibi kötü bir alışkanlığım var ya...

İnanın bu yazı için öyle “sivri” bir söz aramak bile içimden gelmiyor!

Çünkü o “sivri” şey zaten iki gündür beynimizin tam ortasına saplanmış durumda...

Ve ne acıdır ki birkaç gerçek demokrat vatandaşın dışında hâlâ kimsenin canı yanmıyor!

‘Kürdistan’mış!

Diyarbakır’da, bu hafta sonu yapılacak olan Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO) başkanlığı seçimleri için üç liste yarışıyormuş...

Bunlardan biri de BDP‘nin desteklediği ‘Mavi Liste’ymiş...

Mavi Grup tüm kenti “Kürdistan’ın dört parçasının ekonomik birliği için mavi listeyi destekleyelim” ve “Talan edilen Kürdistan kaynaklarını yeniden inşa etmek için tüm yurtsever ve demokratları, Diyarbakırlıları Ticaret ve Sanayi Odası seçimlerinde Mavi Liste’yi desteklemeye çağırıyoruz” yazan pankartlarla donatmış...

Biz hâlâ “açılım”, “barış” masallarıyla oyalanalım; adamlar Kürdistan’ı ilan etti bile!

Aksi hâlde adı Türkiye Cumhuriyeti olan ülkedeki bir oda seçiminde, “Kürdistan”ın ne işi var?

Sahte terörist yaratmaya odaklanan Cumhuriyet Savcıları:

Bu ihanet sürecine sessiz kaldığınız ve görevinizi yapmadığınız için tarih herkesten önce sizi yargılayacak!


GÜNÜN SORUSU

Polisin, önüne gelene sıkmayı alışkanlık hâline getirdiği biber gazından en son nasiplenenler, Taksim’deki asırlık ağaçların kesilmesini engellemek isteyen çevreciler oldu. İşin ilginci bir süredir PKK‘lı teröristlere “aktivist” diyen devlet görevlileri, dün yaptıkları açıklamalarda Taksim’deki çevrecilerden de “aktivist” diye söz etti... Sorum size:

Taksim’deki ağaç dostlarını, 30 bin kişinin katilleriyle aynı kefeye koyan adam, devlet adamı olsa ne olur, olmasa ne olur?


Uyan Türkiye... (66)

Ergenekon tutuklusu Fatih Hilmioğlu, kanser... Ancak mahkeme tedavisi için gereken tahliye kararını bir türlü vermiyor.

O tahliye edilmediği için, ölümcül uyku apnesi hastalığına yakalanan Emekli Üsteğmen Avukat Serdar Öztürk de tedaviyi reddediyor.

Lütfen artık siz de harekete geçin ve her gün verdiğim e-posta adreslerine sadece şunu yazın:

“Fatih Hilmioğlu ve Serdar Öztürk’ün en temel insan haklarından olan tedavi haklarını kullanabilmeleri için tahliyelerinin önündeki engelin kaldırılmasını talep ediyorum.”

Bugün sırada yeniden Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek var:

Faks: (0312) 420 51 65

E-posta: cemil.cicek@tbmm.gov.tr

Mustafa Mutlu - Vatan

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları