Suriye de devrilmek üzere; Arap Baharı’nda sırada hangi ülke var?
Muftafa Mutlu yazı, Operasyon; Muhammed Buazizi isimli bir muhalifin 18 Aralık 2010’da Tunus’ta kendisini yakmasıyla başladı...
İsmi meşhur “Prag Baharı”ndan esinlenerek Arap Baharı konuldu ama o Projenin asıl adı belli:
Büyük Ortadoğu Projesi...
Amaç görünürde, ‘Radikal İslam’la ya da Batılı egemenlere direnen diktatörlükler tarafından yönetilen Ortadoğu ülkelerine “demokrasi” götürmek
Asıl amaç ise bu ülkeleri uluslararası sermayeye pazar yapmak, doğal zenginliklerini kontrol altına almak
Projenin fikir babası ve uygulayıcısı ABD, İngiltere ve İspanya başta olmak üzere Batılı ülkeler Tabii; bu arada hem Ortadoğulu kabul edilen hem de Batı’ya yakınlığıyla bilinen Türkiye’nin ağzına da bir parmak bal çalındı ve “Sen bu projenin eş başkanısın. Yeter ki bize yardım et” denildi.
Ve elbette; asıl amacı hayata geçirmek için; Ortadoğu ülkelerindeki baskılar, yoksulluk, açlık, işsizlik gibi kavramlar kullanıldı.
Örgütsüz muhalif güçler silahlandırılarak ciddi tehdit haline getirildi.
Operasyon; Muhammed Buazizi isimli bir muhalifin 18 Aralık 2010’da Tunus’ta kendisini yakmasıyla başladı.
Ülke bir anda kan gölüne döndü ve 23 yıldır yönetimde olan Zeynel Abidin Bin Ali görevini bırakmak zorunda kaldı.
Sonra bunu sırasıyla Cezayir’deki, Libya’daki, Ürdün’deki, Umman’daki, Fas’taki, Cibuti’deki, Bahreyn’deki, Irak’taki ve Mısır’daki küçük ya da büyük çaplı isyanlar izledi.
Irak’ta Nuri El Maliki siyaset dışına itildi.
Mısır’da Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek istifa etti.
Libya’da ise işler diğerlerindeki kadar kolay gitmedi Batılı ülkeler Kaddafi güçleriyle sıcak savaşa girmek zorunda kaldı. Sonuçta bu ülkede de amaca ulaşıldı.
2012’nin gündeminde ise Suriye ve “Asla devrilmez” denilen Esad yönetimi vardı:
Görünen o ki; Esad yönetimi de en geç bir iki haftaya kadar yolcu!
***
Türkiye, Arap Baharı’na kadar yukarıda sıraladığım bütün ülkelerin yönetimleriyle “dost ve kardeş”ti
O ülkelerdeki, baskı, zulüm, özgürlüklerin kısıtlanması, açlık, yoksulluk, işsizlik; AKP Hükümeti’nin umurunda bile değildi.
Ne zaman ki Arap Baharı başladı; AKP iktidarı, kardeşlerini yalnız bıraktı. Hatta Libya’da ve Suriye’de isyancılara açık destek verdi.
***
Şimdi gelelim asıl soruya:
Suriye’de Esad yönetimi devrilince, sıra hangi ülkeye gelecek?
“Zalimliği” şu ana kadar uluslararası arenada gündeme getirilmeyen hangi yönetim, Batılı rejim ihracatçılarının hedef tahtasına oturtulacak?
Bu sorunun yanıtı çok önemli!
Karışmaya elverişli, halkının diktatör gördüğü en uygun ülkede olacak sıraÖ
Sahi; sizce neresi olabilir bu ülke?
*****
İSİMLER!
Önceki gün ilginç bir iddiada bulundum:
“Ayda 4 bin 500 lira kazanan Türk uçak teknisyenlerini kapı önüne koyan THY, 12 bin 700 liraya Romanya’dan ve Yunanistan’dan sekiz teknisyen transfer etti.”
Tahmin edebileceğiniz gibi THY bu iddiam karşısında dut yemiş bülbüle döndü!
Şimdi ise o sekiz yabancı işçinin adlarını yayınlıyorum:
Ivan Constantin, Nicolae Crangureanu, Paul Oprea, Cristian Cristache, Simantırakis Kallergis, Adreas Tsiakalos, Michael Garth ve Mohamed BalluzaÖ
Ey THY yönetimiÖ Yunan ve Romen vatandaşlarının ..kunda boncuk mu var ki bizimkileri açlığa terk edip onları alıyorsunuz?
VeÖ Siz nasıl bir “ulusal” şirketsiniz?
*****
GÜNÜN SORUSU
Kanal 7 Televizyonu, sahur programında Başakşehir Belediyesi’nin AKP’li Başkanı Mevlüt Uysal’ı konuk etmişÖ AKP’liliğiyle bilinen arabeskçi Nihat Doğan bile buna tepki göstermiş ve “Lütfen dini siyasete malzeme ettirmeyin. Ettirecekseniz o zaman adaletli davranın; yarın da Beşiktaş’ın, Kadıköy’ün CHP’li belediye başkanlarını konuk alın” demişÖ Sorum ortaya:
Eğer Nihat Doğan CHP’ye geçmiyorsa (!); bu haklı tepkiyi, “Duran saat bile günde iki kez doğru gösterir vak’ası” olarak mı görmeliyiz?
*****
SEVDA’NIN KÖY İZLENİMLERİ (2)
Kayısı toplayan köylülere yardım etmek için Malatya’nın bir köyüne giden Türkiye Gençlik Birliği üyesi üniversite öğrencilerinden biri de İstanbullu Sevda Gül TuncerÖ Sevda’nın köye ve tarım işçiliğine yönelik deneyimlerini aktarmaya devam ediyorum:
2. GÜN
Sabah 05:30’da kalktık. Hayatımda ilk defa bu saatte kalktım. Oysa köylüler her gün bu saatlerde kalkıyormuşÖ
Kahvaltı yapacağımızı zannederken bizi hemen kayısı toplamaya götürdüler. Güneş görmeden toplanmaları gerekiyormuş.
Hemen kayısı silkelemeye geçtik. Bir ağaç, iki ağaç... Salladıkça sallıyoruz... Bir arkadaş saati söylediğinde şok olmuştum. Dokuzdu! Şehirde bir günde yaptığımdan çok daha fazla iş yapmıştım, ter akıtmıştım ama saat henüz dokuzdu.
12:00’de mola verdik. Mercimek çorbası, ekmek... Köylüyü, ırgatı anlayacağız ya, onlar gibi yiyip onlar gibi içiyoruz. Öğlen tatili iki saat... Yemeğini yiyen hemen uyuyor. Güneş de mayıştırıyor zaten. “Haydin, işbaşı” haykırışıyla uyanıyoruz ve yeniden ağaçların arasına karışıyoruzÖ
Akşam oluyor son kasaları da sergiye seriyoruz ve akşam yemeğine geçiyoruz. Yemek sonrası misafirlerimiz var. Köyden ağabeyler ve ablalar. Muhabbet ediyoruz. Hepsi toprak sahibi, ırgat çalıştırıyorlar. Hepsinin derdi, ırgatlarının parasını çıkarabilmek... Kâr etmekten çoktan vazgeçmişler! Bir ağabey şöyle diyor:
“Köylü hiçbir şey kazanmıyor. Geçmişten getirdiği birikimle dayanıyor ve şehri besliyor. Bu işin sonu hiç iyi değil...”
DEVAM EDECEK
Vatan/Mustafa Mutlu
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları