loading
close
SON DAKİKALAR

Teğmen Çelebi’nin başına gelenlerin peşi bırakılmamalı!

Mustafa Mutlu
Tarih: 11.02.2012

'Ergenekon davası sanığı Teğmen Mehmet Ali Çelebi’yi hatırlıyor olmalısınız...'

Ergenekon davası sanığı Teğmen Mehmet Ali Çelebi’yi hatırlıyor olmalısınız: Gözaltındayken Emniyet Müdürlüğü’nde inceleme altında bulunan telefonuna 139 adet telefon numarasının yüklendiği ortaya çıkınca salıverilmişti.

Çelebi’nin avukatı 26 Ocak 2011 tarihinde bir suç duyurusu ile Fatih Cumhuriyet Savcılığı Memur Suçları Araştırma Bürosu’na başvurarak, o yüklemeyi yapanların bulunmasını ve hesap sorulmasını istedi.

Bugün itibariyle o suç duyurusunun üzerinden tam bir yıl geçti.

Bu bir yılda neler olduğunu da anlatalım:

İçişleri Bakanlığı müfettişleri geçen yıl şubat ayının ilk haftasında olayda adı geçen tüm polis memurlarının ve olayın mağduru olan Mehmet Ali Çelebi’nin ifadesini aldı.

İfadesi alınan beş polisten dördü teknik incelemenin altında imzası bulunan bir polisin ismini vererek durum ile ilgili bilgiyi ondan aldıklarını, bu nedenle‘sehven yüklenmiş olabilir’ şeklinde bir ifade verdiklerini söyledi.

Bu ifadelerin muhatabı olan kişi ise telefonlara ait rehber bilgilerinin Microsoft Outlook programına aktarıldığını, bu program içerisindeki bilgilerin karışmış olabileceğini, bu nedenle Çelebi’nin rehber bilgilerinin içinde M. Oğuz Kazancı’ya ait 139 adet telefon bilgisinin görünüyor olabileceğini söyledi.

Ama TÜBİTAK’ın ilk incelemesinde Çelebi’nin telefon ekranının görüntüsüne bakıldığında, numaraların sadece tutanaklarda değil telefon içerisine sokulduğunun da anlaşıldığı belirtildi.

Bu ifadeler üzerine İçişleri Bakanlığı elindeki bilgileri göndererek topu savcılığa attı.

Peki; aradan geçen bir senede savcılık ne yaptı?

Hiçbir şey yapamadı...

Çünkü soruşturmaya bakan savcılar üç kez değiştirildi.

İçişleri Bakanlığı’nın idari soruşturması da kendisine gönderildikten sonra savcılık, 24 Mayıs 2011 tarihinde TÜBİTAK’a yazı yazdı. Söz konusu yükleme olayıyla ilgili tekrar bir bilirkişi incelemesine ihtiyaç duyulduğunu belirterek, bu nedenle kendilerine cep telefonu konusunda uzman bilirkişi isim listesi yollanmasını istedi.

Ancak TÜBİTAK, “Kurumda görev yapan uzmanların süregelen başka davalarda bilirkişilik yaptığını ve bu iş yoğunluğu nedeniyle ilgili talebe cevap verilemediğini” belirtti.

Ancak savcı, incelemenin TÜBİTAK’ta yapılmasını ısrar etti...

TÜBİTAK bu kez beş kişilik bilgisayar bilirkişisi ile bir cep telefonu uzmanının isim ve iletişim bilgilerini savcılığa gönderdi...

Savcılık, bu isimlerden üçünü seçip TÜBİTAK’a bildirdi...

Ancak gerekli inceleme raporu hâlen savcılığa gönderilmedi.

***


Her şey ortada:

Teğmen Çelebi’nin telefonuna 139 adet telefon numarasının ‘sehven’ yüklenmiş olması ile ilgili süreç, sadece o teğmene yapılan haksızlık açısından değil; aynı zamanda Ergenekon davasındaki delil toplama yöntemlerinin sakatlığını göstermesi açısından da önemli...

Umarım savcılık, bu çok önemli soruşturmanın “zaman aşımına kurban gitmesine” izin vermez ve sorumluları bulup yargılanmalarını sağlar.

Aksi halde bu yargılamaya düşen “sehven” gölgesi, verilecek her türlü kararı tartışılır hale getirir.

*****


GÜNÜN SORUSU


CHP Genel Başkan Kılıçdaroğlu CNN Türk’ün canlı yayınına katıldı ve Hande Fırat’ın sorularını yanıtlarken, “Önümüzdeki günlerde göreceksiniz, özel yetkili savcı, CHP’yle ilgili gene bir dosya çıkaracaktır. Ortalık gene birbirine girecektir. Büyük bir ihtimalle bu olacaktır” dedi... Sorum kendisine:

Bu doysa ne ve kimle ilgili?

*****


TSK, o fotoğrafları hiçbir zaman talep etmemiş...

Dünkü yazımda vizyona yeni giren Zenne filminde dile getirilen iddialardan söz etmiştim ve “cip” olayı yüzünden benden özür dilememi isteyen ancak istediği yanıtı alamayan Genelkurmay İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Baki Kavun’a bazı sorular sormuştum...

Bu yazımda, “Askere gitmek istemeyen eşcinseller ya da transseksüellerin çürüğe” ayrılabilmeleri için, cinsel eğilimlerini kanıtlamaları gerekiyormuş... Bunun için de askeri hastanelerdeki doktor heyeti tarafından, ilişki sırasında çekilmiş bir fotoğraf talep ediliyormuş... Ve bu fotoğraflar, askerlikten muaf tutulan kişilerin dosyalarına konularak saklanıyormuş... Bu yüzden de dünyadaki en büyük porno fotoğraf koleksiyonu Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeymiş... Bu iddialar doğru mu” demiştim.

***


Baki Bey, benimle “küs” ya... Sanırım gazetelerde de bir emir-komuta zinciri olduğunu düşünüyor olmalı... Bu yüzden benim sorduğum sorulara yanıtı, bana değil, gazetemizin Başyazarı Güngör Mengi’ye göndermiş...

Ve özetle, hiçbir zaman böyle bir fotoğraf istenmediğini... Eşcinsellerin fotoğraf değil, rapor getirdiklerini...

Türk Ordusu’nun dünyanın en büyük porno arşivine sahip olduğu iddiasının geçen yıl Der Spiegel dergisinde gündeme getirildiğini...

Ve bu dergi için Alman Basın Konseyi’ne suç duyurusunda bulunduklarını söylemiş...

***


İsimleri bende gizli olan ve askeri hastanelerdeki bu heyetlerde görev yaptıklarını söyleyen çok sayıda doktordan dün aldığım e-postalar ise; Baki Bey’in bu açıklamasını yalanlar nitelikte...

Eğer kendisi, doğrudan benden talep ederse, o e-postaları kendisiyle paylaşırım...

Çünkü Baki Bey belki bilmiyor ama... Gazetelerde emir-komuta zinciri yoktur ve her yazar kendi yazısının hesabını kendisi verir.

Mustafa Mutlu-Vatan

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları