Tarih:
05.03.2012
Üstlendiğimiz Rollerin Yüzümüze Vurulması!
Daha ismini okuyunca ilgimi çekti bu kitap.. Çünkü, yıllardır benim de gözlediğim buydu..
Daha ismini okuyunca ilgimi çekti bu kitap... Çünkü, yıllardır benim de gözlediğim buydu...Kim bilir; belki de “yaş alma”nın etkisiyle çevremdeki herkesin, üstlenmek zorunda kaldığı bir “rol”ü oynadığını düşünüyorum ben de...
Kimi gönüllü bu işte, kimi gönülsüz...
Kimine zengin rolü düşmüş, kimine yoksul...
Ama ortak payda:
Tüm hayatlar fazlaca plastik kokuyor!
Fazlasıyla “yabancılaştırma efekti”yle dolu hayatlarımız...
Tıpkı epik bir oyundaki oyuncular gibi yönetmen sanki, “Role fazla girme, ‘giriyormuş’ gibi yap” demiş...
Bu yüzden ne aşklar; eski aşklar kadar sahici, ne gözyaşları...
En ciddi yenilgilerde bile ‘üzülüyormuş’ gibi yapıyoruz ama en fazla on dakika sürüyor üzerimizdeki etkisi...
Kaybettiklerimizin, bizi bekleyenlerin yanında çok da önemli olmaması (!) etkili mi bu “hızlı duygu değişimi”nde bilmiyorum; ama...
Ben uzun zamandır gerçek duyguyu bir tek evladının tenini okşayan annelerin gözlerinde görüyorum!
Gerisi...
Ne yazık ki plastik!
Ölüm bile plastik... Cinayetler ya da kazalar hariç; eskiden olduğu gibi “pat” diye olmuyor ölümler...
“Ölmeye yatan” da biliyor hangi amaçla orada olduğunu; başında bekleyen de...
Ama... “Modern tıp” ve “ilaç firmaları” bir türlü izin vermiyorlar ölüme...
Ölüden farkınız olmadan yıllar boyunca yaşatıyorlar sizi...
“Yaşatıyorlar” dediğime bakmayın; “yaşamak” bir yatakta uzanıp, bilinçsiz bir şekilde nefes alıp vermek değil çünkü!
Her şeyin sonu, başından belli...
Herkes; her şeyin en güzelini kendisine yaraştıracak kadar bencil... Bu yüzden “mucize”lere yer yok hayatımızda...
Bol kumpaslı, iyinin ve kötünün kesin çizgilerle birbirinden ayrıldığı, sürekli “geriye dönüş”lerle yinelenip duran; buna karşın en büyük acının bile on dakika sürdüğü hayatlar, yaşadıklarımız...
Yalanla, sırlarla, bencillikle, yabancılaşmayla, umursamazlıkla dolu; “mış” gibi geçen hayatlarımız...
Çokça duyduğunuz, “Bugün böyle varlık içindeysem, yarın simit satarak da yaşarım ben” böbürlenmeleri bile, aslında bu “kötü piyes”in bir itirafı...
Oynanan rollerin ve “rol” gibi yaşanan ömürlerin itirafı...
***
Aşkın Akkuş; hayatı boyunca yazma hevesiyle yanıp kavrulmuş ama “mış gibi yaşanan hayatlar”a örnek olarak; iktisat okumuş, bankacılık yapmış genç bir yazar... Ve hâlâ bir şirkette yönetici...
Bu ilk kitabı, belki de biraz “öz yaşamsal” bir öykü ekseninde, kapıldığımız “varoluşçu” yaşam tarzı hakkında ipuçları veriyor...
Dili temiz ve akıcı, fazlaca yazım hatası olmayan, baştan sona merak uyandıran bir kitap, “Mış” Gibi Yaşamak...
“Mış gibi yaşanmış” yıllardan uyanmanın açlığıyla, “Karşımda çift haneli rakamlarla ifade edilen adetlerde kitap yazmış birini görmek istiyorum” diyor Aşkın Akkuş, önsözde...
Umarım dilediğini yapar ama... Bu kitabın, belki de “beğenmediğim” tek cümlesi bu...
Çünkü öyle yazarlar var ki bırakın çift haneli rakamları, üç haneli rakamlarla ifade edilen adetlerde kitap yazmış; ama yazdıkları “bir şey” değil...
Öyle yazarlar var ki; tek kitapta kalmış... Ama o tek kitap unutulur gibi değil...
Örnek mi istiyorsunuz?
Ahmed Arif, Hasretinden Prangalar Eskittim...
Böyle bir “tek kitap” yazan yazarın, şairin; ille de “iki haneli kitap sayısı” diye tutturmasına gerek var mı?
***
“MIŞ” GİBİ YAŞAMAK ***
Türü: Roman
Yazarı: Aşkın Akkuş
Yayınevi: Truva Yayınları
Baskı tarihi: Şubat 2012
Sayfa sayısı: 351
Fiyatı: 15 lira
İnternet (D&R) fiyatı:
10.99 lira
Kişisel not: Yazarı tanımıyorum.
*****
Bir Ergenekon eseri daha...
Bekir Öztürk, iddia olunan Ergenekon Örgütü Davası sanıklarından... Sahibi olduğu kuvvaimilliye sitesi nedeniyle bu örgütün üyesi olduğu öne sürülüyor.
Yirmi iki ay tutuklu kaldıktan sonra 9 Mayıs 2009’da tahliye edildi. Hâlen tutuksuz olarak yargılanıyor. Şu anda da bhaber.net sitesini yönetiyor.
Tuncay Özkan son kitabında, “mapushaneye düşeceklere öğütler”de bulunmuştu; Bekir Öztürk de F Tipi cezaevlerinde yaşamanın püf noktalarını anlatıyor.
İlginç bir kişilik; Bekir Öztürk...
“İçeride” olmayı kendisine ve yakınlarına yapılmış büyük bir haksızlık olarak görmesine karşın, bir kez bile tahliyesini istememiş...
Uduyla ve şarkılarıyla koğuş arkadaşlarının “yaşamdan kopmamalarını” sağlamış...
Ceza İnfaz Kanunu‘nu yüzlerce okumuş ve bu sayede bir tutuklu olarak haklarını öyle ısrarlı ve bilinçli olarak savunmuş ki; sadece kendisinin değil, arkadaşlarının yaşam standartlarını da yükseltmiş... Ve tüm bunları bağırıp, çağırmadan; cezaevi yönetiminin saygısını kazanarak yapmış...
“İçerdekiler”in yaşamı hakkında bilgi sahibi olmak istiyorsanız, “tarihe not düşecek” bir kitap...
Eleştirilerim de var elbette:
Yazım kuralları ciddiye alınmamış... Başkalarına ait ifadelerin tırnak içine alınmamış olması kimin ne dediğinin zor anlaşılmasına neden oluyor.
Bu konuda TOGAN Yayınları’nın sahibi İsmail Arlı’ya da bir çift sözüm olacak:
Böyle bir dönemde büyük bir cesaretle çok fazla kitap yayınlıyor ve gerçeklerin anlaşılmasına katkıda bulunuyorsunuz... Ama lütfen artık iyi bir “editör” kadrosu oluşturun da Türkçenin bozulmasına neden olanlar arasına girmeyin!
F TİPİ REHBERİ ***
Türü: Anı, deneme
Yazan: Bekir Öztürk
Yayınevi: TOGAN Yayıncılık
Baskı tarihi: Ocak 2012
Sayfa sayısı: 244
Fiyatı: 15 lira
İnternet (İdefix) fiyatı: 12.75 lira
Kişisel not: Yazarı tanımıyorum.
Mustafa Mutlu
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları