Tarih:
23.01.2016
Yalancı senaristler!
Mustafa Mutlu; Abdullah Gül’e sormaya devam ediyoruz. Söz sırası Ayşen Sönmez’de...
Orduyu, askeri sevmeyebilirsiniz. Hatta düşman bile olabilirsiniz!CHP’den nefret edebilirsiniz...
Hatta sütünüz bozuksa Atatürk’ü “diktatör”, “veled-i zina” ya da “deccal” ilan edebilirsiniz.
Laikliğin kaldırılmasını...
İsmet İnönü’nün adının tarihten silinmesini bile isteyebilirsiniz!
Pantolon yerine şalvardan...
Palto yerine cübbeden...
Şapka yerine sarıktan...
Başörtüsü yerine kara çarşaftan...
Latin harfi yerine Arap harfinden...
İngilizce yerine Arapçadan...
Miladi takvim yerine Hicri takvimden...
Pazar tatili yerine, cuma tatilinden...
Karma eğitim yerine, kız-erkek ayrı eğitimden...
Köşk yerine saraydan...
Çitlik yerine betondan...
Ağaç yerine AVM’den...
Liyakat yerine sadakatten...
Bilim yerine hurafeden...
Akıl yerine delilikten...
Fabrika yerine camiden...
İşçi yerine ameleden...
Millet yerine ümmetten...
Vatandaş yerine kuldan...
Çağdaşlık yerine kölelikten...
Fen lisesi yerine imam hatipten...
Fikri hür, irfanı hür bir nesil yerine dindar ve kindar bir nesilden...
Aydın yerine cahilden...
İş kadını yerine ev kadınından...
Yana da olabilirsiniz...
***
“Bunlar sizin görüşünüzdür” der; kınayıp geçerim...
Tabii; yüzünüze bakmam; o ayrı mesele!
Ama...
“Yalan” söylüyorsanız...
“Tarihi gerçekleri” çarpıtıp, yeni kuşakları kandırıyorsanız...
Atalarınızın, dedelerinizin, babalarınızın hakkını yiyor; günahlarını alıyorsanız...
Hadi; daha açık söyleyeyim:
“Bugünkü Cumhurbaşkanı”nın hayatını konu alan bir filmde, “Peygamber Ocağı” diye anılan Türk Ordusu’nu, “din düşmanı” olarak gösteriyorsanız...
Buna belki bugünün ya da dünün Genelkurmay Başkanları seslerini çıkarmayabilir; ama...
Bir “anti-militarist” olarak ben suratınızın tam ortasına...
Tükürür gibi haykırırım; “Yalan söylüyorsunuz, pabucumun senaristleri” diye...
Sizden, bu filmin senaryosunu böyle yazmanızı isteyenler de yalan söylüyor!
Bu ülkenin askeri, tarihinin hiçbir döneminde cami basmadı, basmaz!
Dindar vatandaşları dipçiklemedi; dipçiklemez...
***
Şimdi yazın o iğrenç senaryonuza:
Bu ülkede hiç kimse...
Hiçbir zaman...
Dini ve dindarları sizin kadar yıpratmadı; yıpratamaz!
156+221!
Abdullah Gül’e sormaya devam ediyoruz. Söz sırası Ayşen Sönmez’de... Sizin de Abdullah Gül’e söyleyecekleriniz varsa mustafa0mutlu@gmail.com adresine gönderebilirsiniz:
“Abdullah Bey...
Mustafa Mutlu’nun Huber köşkü ile ilgili yazdığı mektuplara cevap vermediniz... Benim sorum Huber Köşkü ile ilgili değil; bu yüzden belki yazıma yanıt alırım düşüncesindeyim.
Babam emekli devlet memuruydu. Bir gün bile boğazımızdan haram lokma geçmedi. Babamızın bizlere bıraktığı en büyük miras onur ve gururumuz.
ABD’de okuyan oğlunuzun diploma törenine devletin uçağı ile mi gittiniz? Kaldığınız otelin masraflarını siz mi ödediniz yoksa bizlerin vergisi ile oluşan devlet bütçesinden mi karşılandı?”
GÜNÜN SORUSU
Bugün dünden farklı olmayabilir... Ancak her an farklı bir yarına hazır olması gerekebilir insanın... Sorum kendime:
Hazır mısın Mustafa?
Bir yılda 225 yaş birden yaşlanan zeytin ağacı...
İzmir’den sökülen ve “775 yaşında” diye Bakan Faruk Çelik’e Antalya’da diktirilen zeytin ağacı, “Bin yaşında” denilerek önceki gün Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir kez daha diktirilmiş...
İşte; yaşadığımız dönemin özeti bu!
Bizi kandırmışlar, kazıklamışlar; ne ki? Cumhurbaşkanı’nı bile kandırmaya kalkışıyorlar!
Çünkü hayatları “yalan dolan ve abartı” üzerine kurulu...
Yalan söyleyemedikleri gün, uyku tutmuyor bu arkadaşları...
Sözüm Cumhurbaşkanı’na:
Ben size hiç hakaret etmedim.
Hiç ama hiç; yalan söylemedim!
Sadece bu ülkeye dayattığınız politikaları ve “kader”i kabul etmedim.
Bu yüzden işimden attırdınız, hakkımda onlarca suç duyurusunda bulundunuz.
Şimdi... Ben kötüyüm; sizi ayaküstü kandıran bu adamlar “iyi”; öyle mi?
***
Tamamen ayrı dünyaların insanları olabiliriz ama...
Vicdanınızın, bu büyük adaletsizliğe “Dur” diyeceğine ve sizi kandıranlardan hesap soracağınıza inanmak istiyorum!
GÜNÜN İSYANI!
2002 yılından bu yana aralıksız konuşarak irili ufaklı bir çok krize imza atan eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç; nihayet parlamento dışında... Ama konuşmaya ve kriz çıkarmaya devam ediyor. Dün de “Yeni bir çözüm sürecine ihtiyaç var. Şüphesiz bu süreçte de Öcalan ve İmralı olacaktır ve olmalıdır” demiş... İsyanım kendisine:
Sussan ölür müsün?
Mustafa Mutlu - Aydınlık
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları