Tarih:
15.01.2016
Yine terör saldırısı ve bir kıyaslama...
Mustafa Mutlu; François Hollande gibi biri bizde cumhurbaşkanlığına aday olsun; oyların yüzde 20’sini bile alamaz!
İstanbul’un göbeğindeki Sultanahmet Meydanı’nda dün gerçekleştirilen bombalı saldırıda, ilk açıklamalara göre 10 kişi öldü, 15 kişi ise yaralandı.Peki; olaydan sonra ne gibi önlemler alındı?
Bir: Saldırının meydana geldiği alan birkaç polis tarafından bantlarla çevrildi.
İki: Polis, olay yerini görüntülemeye çalışan kameramanları kovaladı.
Üç: Yayın yasağı konuldu!
***
Peki; böyle bir durumda vatandaşının hayatını önemseyen çağdaş devletler nasıl davranır?
Bu sorunun yanıtını artık biliyoruz.
Çünkü Fransa, tam 2 ay önce, yani 13 Kasım 2015’te Paris’te yaşanan saldırılardan sonra bu dersi tüm dünyaya verdi:
Bir: Cumhurbaşkanı Hollande olağanüstü hâl ilan etti.
İki: Bakanlar Kurulu bir saat içinde toplanarak Cumhurbaşkanı’nın bu kararını onayladı ve yürürlüğe soktu.
Üç: Sınırlar kapatıldı.
Dört: Paris’te oturanlardan, zorunlu olmadıkça evlerinden dışarıya çıkmamaları istendi.
Beş: Paris Emniyeti’ndeki tüm izinler kaldırıldı, kente çevre illerden emniyet güçleri sevk edildi.
Altı: Polislere ek olarak bin 500 ilave asker güvenliğin sağlanması için görevlendirildi.
Yedi: Tüm okul gezileri iptal edildi.
Sekiz: Okullar bir gün tatil edildi.
Dokuz: Tüm konser ve diğer gösteriler ertelendi.
On: Mahkemelere ve polise ekstra yetkiler verildi.
***
Onlar vatandaşlarını yeni bir saldırıdan korumak için ellerinden geleni yaptı.
Biz yine her zamanki gibi sadece gazeteci kovalayıp basın özgürlüğünü sınırlayıcı önlemlerle yetindik...
Sonuç:
O ülke, bu yüzden Fransa!
Biz ne yazık ki vatandaşının hayatını kendi siyasi kariyerinden değersiz gören siyasetçilerin yönetimindeki “Yeni Türkiye”yiz!
***
Ha; şunu da söyleyeyim:
François Hollande gibi biri bizde cumhurbaşkanlığına aday olsun; oyların yüzde 20’sini bile alamaz!
ZEYNEP Mİ?
CHP günlerdir “Artık yeni şeyler söyleme zamanı” diyerek, Meclis’teki odasından Atatürk posterini indiren milletvekilini konuşuyor.
Olayın tanığı CHP Milletvekili Aylin Nazlıaka ser verip sır vermiyor!
Kendince haklı; ispiyoncu durumuna düşmek istemiyor.
CHP kulislerinde bu işi yaptığı söylenen kişi İzmir Milletvekili Zeynep Altınok... Sivas’ta gericiler tarafından yakılarak öldürülen şair Metin Altınok’un kızı... Adı günlerdir yazılıp çiziliyor ama nedense o yalanlamaya bile gerek duymuyor.
Bak Zeynep... Sen bize çok saygı duyduğumuz bir şairin emanetisin...
Söyle; aranan o vekil sen misin?
Sen mi indirmeye kalktın Atatürk posterini odanın duvarından?
Hadi Zeynep, soyadına layık ol:
Çık ve mertçe açıkla!
GÜNÜN SORUSU
Sorum bunca hayhuy arasında kendisinden söz ettirmek için çırpınan ve İkinci Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü’ye “Türkiye’nin ilk faşist lideridir” diyen AKP Milletvekili Mehmet Metiner’e:
Neden? Saray mı yaptı kendine? Yoksa binlerce vatandaşı hakkında kendisini eleştirdiği için dava mı açtı?
Rahmetli Oktay Akbal gazeteci değil miydi?
Günlerdir uğraştığımız saçma sapan bir konu da Cumhurbaşkanı’nın Suudi Arabistan gezisinde ölen Yeni Akit yazarı Hasan Karakaya ile ilgili taziye tartışması!
Önce Yeni Akit’in yayımladığı ve Genelkurmay’a ait olduğu belirtilen taziyedeki “dik duruş” ifadesinin, gazete tarafından uydurulduğu ortaya çıktı.
Şimdi ise Genelkurmay’ın Atatürk düşmanı bir yazar için taziyede bulunmasının ne kadar doğru olduğu tartışılıyor.
Genelkurmay yeni bir açıklama yaptı ve “Biz ölen birçok gazeteci için taziye yayınladık” diyerek kendini savundu.
Bazı eski subaylar televizyonlara çıkıp Genelkurmay’ı eleştiren herkesi azarlayarak susturuyor. Neymiş; eleştiri sahipleri kötü niyetliymiş... Amaçları Genelkurmay’ı yıpratmakmış! Yoksa Genelkurmay, ölen “bütün gazeteciler” için ailelerine taziyede bulunurmuş...
***
Bu koca bir yalan! Yalan değilse, cahillik!
Çünkü Genelkurmay bu konuda kafasına göre davranıyor... Örneğin daha bu yaz kaybettiğimiz Cumhuriyet yazarı Oktay Akbal gazeteci değil miydi?
Onun gazeteciliği, Hasan Karakaya ile kıyas kabul eder miydi?
Peki; Genelkurmay neden onun ailesini arayıp taziyelerini iletmedi?
***
Bırakın taziyeyi... Oktay Akbal sağlığında, Osmanlı’nın en önde gelen valilerinden olan dedesi Ebubekir Hâzım Tepeyran’a ait bir bavul dolusu resmi belgeyi Askeri Müze’ye bağışladı. Genelkurmay’a soruyorum:
Araştırın bakalım; Oktay Akbal’a tek satırlık “Teşekkür” mektubu gönderdiniz mi?
***
Asker hepimizin askeri... Ordu hepimizin ordusu...
Ancak bu değerli kurumu yıpratan birileri varsa, bunlar kurum içinde aranmalı!
156+214!
“Önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e mektuplar”a devam ediyoruz. Sıra Sadıka Kurşundöken’de. Sizin de Gül’e söyleyecekleriniz varsa mustafa0mutlu@gmail.com adresine gönderebilirsiniz...
***
“Sayın Gül...
Her gün bu sütunlarda sizi görmekten bıktım. Sıkıldım. Usandım. Daraldım. Bunaldım. Artık ne adınıza ne fotoğrafınıza tahammülüm var. Konuşmak zorundasınız. Hesap vermek zorundasınız. Açıklamak zorundasınız. Ama Afyon mermeri gibi geleni gideni üzerinizde kaydırıp maşallah tertemiz kalıyorsunuz! Sizi protesto ediyorum beye-fendi. Ve bu ülkeye cumhurbaşkanlığı yaptığınıza inanamıyorum!”
GÜNÜN İSYANI
Türkiye Spor Yazarları Derneği yönetimi, üyelerine haber vermeye bile tenezzül etmeden tarihi logosunu değiştirmiş... Eski logodaki olimpizm vurgusu kaldırılmış, yerine doğrudan futbol topu konulmuş... Ayrıca küçük (!) bir değişiklik daha yapılmış... Türk Bayrağı çıkarılmış!
İsyanım TSYD Başkanı Oğuz Tongsir’e:
O bayraktan neden rahatsız oldunuz? Derneğinizin adının başındaki “Türkiye”yi de kaldırmayı düşünüyor musunuz?
Mustafa Mutlu - Aydınlık
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları