Tarih:
04.10.2014
TSK-PKK Omuz Omuza!
Müyesser Yıldız; Yarın Türk Uçakları Kobani’de Uçamaz Demezler mi?
Başbakan Ahmet Davutoğlu bugün görüşülecek tezkere için,“Kim IŞİD'in yanında, kim karşısında göreceğiz... CHP hayır derse tarihe IŞİD'in yanında yer almış olarak geçecektir” dedi.Bu tezkerede sadece IŞİD yok, PKK ve Esad da var. Evet veya hayırın bunlardan hangisinin yanında yer almak anlamına geleceğini yorumlamadan önce şöyle bir geçmişe, ABD’nin Irak işgâline hazırlık günlerine bakalım.
-Türkiye ABD’nin Cephe Ülkesidir-
Daha 1995’te dönemin ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Richard Holbrooke, Kongre komite toplantısında Türkiye için “cephe ülke” ifadesini kullandı. Holbrooke, “Oturduk ve Soğuk Savaş sonrası dönemde Türkiye’nin bizim için ne anlam ifade ettiğini tartıştık. White House ve Pentagon tarafından tamamen desteklenen yeni bir konsept geliştirdik. Buna göre, Türkiye Batı için yeni cephe ülkeydi ve bu anlamda Soğuk Savaş döneminde Almanya’nın aldığı rolü alıyordu” dedi.
Bugün ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Türkiye'nin IŞİD’le mücadelenin “ön cephesinde” yer alacağını söylüyor.
-Yarın Türk Uçakları Kobani’de Uçamaz Demezler mi?-
ABD Irak’ın kuzeyine 36’ıncı paraleli çekip, “Barzanistan”ın temellerini atarken, merhum Erbakan’ın kurmayı olan Abdullah Gül, hem Çekiç Güç’e, hem “paralele” sert bir biçimde muhalefet edip, Meclis’te şöyle haykırıyordu:
“32’inci ile 36’ıncı paralel nedir? Var mıdır böyle bir Birleşmiş Milletler kararı?.. Yoktur böyle bir şey. Olan şey sadece şudur; Amerikan, İngiliz ve Fransız üçlüsünün, bu bölgeyi bölmek, bu bölgedeki petrol hakimiyetini devam ettirmek, İsrail’in güvenliğini temin edebilmek için bu bölgeye baskı kullanmaktır… Türk Hariciyesi ve Hükümet, çok tehlikeli bir yöne sevk olunmuştur… Eğer siz, BM kararlarıyla hiç ilgisi olmayan, üç ülkenin böyle yaptırımlarını, başınıza taç yaparsanız, yarın aynı şeylerin Türkiye’nin başına gelmeyeceğini kim garanti edebilir? Yarın Türkiye’nin şu bölgesinde, Amerikan ve İngiliz Kuvvetleri, ‘siz uçak uçuramazsınız’ dediğinde, ‘evet’ mi diyeceksiniz?..”
Bugün Suriye’de uçuşa yasak bölgeyi bizzat Gül’ün kurucusu olduğu, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığını yaptığı AKP iktidarı istiyor. Dün AKP’yi Çekiç Güç’ü “defettiği” için AKP’yi öven yandaş medya da Türkiye’nin Suriye’de bir anlamda Çekiç Güç ve 36’ıncı paralel işlevi göreceğini anlatıyor.
-No Kurdish State sözü Var mı?-
Yıl 2002; AKP henüz kurulmuş, ABD de Ecevit hükümetini Irak tezkeresi için zorlamaktadır. Genel Başkan Erdoğan, “Ekonomik bağımlılık yüzünden Irak’ta hazır kuvvet olmayalım” çıkışını yaptı. Ancak 3 Kasım seçimlerinden sonra Başbakan olmadığı halde Washington’da Bush tarafından ağırlandığında, “Bundan sonrasıya ilgili atabileceğimiz bazı adımları, Irak dahil müzakere etmiş olduk. Türkiye’ye dönüşte Başbakan Gül ve AKP yetkilileriyle konuyu müzakere edeceğiz” dedi.
Bugün Erdoğan BM Zirvesi için ABD’ye gitmeden önce başka, gittikten sonra başka konuştu ve Suriye tezkeresi kapımıza dayandı.
1 Mart tezkeresi pazarlıklarında hem Gül, hem Erdoğan, ABD’ye, "Kürdistan kurulması bizim kırmızı çizgimizdir. Irak’ın bölünmesine razı olamayız” resti çektiklerini, ABD’den de “No Kurdish state- Kürt devleti olmayacak” sözü aldıklarını açıkladılar.
Bugün ne AKP iktidarı, ne ABD’nin ajandasında “No Kurdish state” var mı? Aksine Suriye’nin kuzeyindeki “Kürt koridorunun” IŞİD’e karşı korunup, kollanması konuşuluyor.
-İngilizlerin Dönüşü-
Irak’ın işgâlini öngören 1 Mart tezkeresi krizinin çok fazla konuşulmayan noktalarından birisi İngiltere’nin sürece dahliydi. Türkiye, İngiltere’nin bölgeye dönmesini istemiyordu. Nitekim dönemin Başbakanı Abdullah Gül, “İngiliz askerini bölgeye sokmamamızın nedeni tarihi hassasiyetlerden mi?” şeklindeki soruyu şöyle cevapladı:
“Başta böyle bir istek söz konusu oldu. Ama sonra bu mesele kapandı. Herhalde İngiliz askeri konusundaki tarihi hassasiyetimizi algılamış bulundular.”
Bugün İngiltere sessiz-sedasız ama gırtlağına kadar işin içinde. NATO’ya bin uçak ve gemi teklifinde bulundu. Rum kesiminden kalkan uçakları Suriye’yi vuruyor.
İran Meclisi Milli Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu’nun dün yayınladığı bildiride de şu ilginç ifadeler yer aldı:
“Ortadoğu’daki sorunların kaynağı İngiltere'dir. İngiltere, bölgede IŞİD gibi terör örgütlerini destekleyerek, Müslüman halklar arasında mezhebi anlaşmazlıklar çıkarıyor.”
Dün İngiltere Başbakanı Cameron’un Ankara’ya geleceği duyuruldu. Bugün ise ziyaretin ertelendiği. Acaba Cameron’un gelişinin, “tarihi hassasiyetlerimizi hatırlatıp”, tezkereye zarar vermesinden mi endişe edildi?
-Barzani Nerede Duruyor?-
1 Mart tezkeresine hem Barzani-Talabani, hem de PKK karşı çıktı. Hatta Barzani, “Türkiye’nin Kuzey Irak’a girmesi durumunda bölgeyi Türk askerine mezar edeceğiz” tehdidi savurdu.
Bugün tezkere için PKK görünürde kıyameti kopartırken, Barzani’den ses-soluk çıkmıyor. Bu işte bir tuhaflık yok mu?
Geçmiş ve bugün kıyaslamasına dair pek çok konu var da şu son notla bitirelim:
1 Mart tezkeresi kabul edilse, 10 bin ABD askeri Diyarbakır ve civarına yerleşecekti. Sadece muhalefet değil, AKP içindeki tezkere karşıtları ile muhafazakar-yandaş medyanın da en büyük itirazı bunaydı. Öyle ki, dönemin TBMM Başkanı Bülent Arınç, ABD güçlerinin sevkiyatına izin veren ikinci tezkereden sonra bile, İskenderun Limanı’ndaki görüntülere şöyle tepki gösterdi:
“Ortaya çıkan görüntüler insanları rahatsız ediyor. Bu beni de rencide ediyor. Görüntülerden tüylerim diken diken oluyor. Ama bu konuda benim yapacağım birşey yok. Huzursuzluk varsa, denetim mekanizmalarını harekete geçirmek lazım. Bu soru olur, gensoru olur, araştırma olur. Denetim mekanizmalarını çalıştırın. Bu denetimin en kısa zamanda yapılması hem hükümeti, hem Meclis'i güçlendirecektir. Bu konu, mutlaka Meclis tarafından incelenip denetlenmelidir. Bu görüntülerden duyduğum rahatsızlığı Başbakan'a da ilettim. Gül'e, ABD'lilere, ‘Sizin kongreniz varsa, burada da Meclis var’’ demesini söyledim. İngiliz Parlamentosu ile Avusturya Parlamentosu veya başka bir parlamento ile Türk parlamentosu arasında bir seviye düşüklüğü, bir seviye farkı yoktur. Meclis'in itibarı vardır. Bu Meclis, ilk Meclis gibi çalışacak ve tarihe geçecektir. Millet umudunu kesmesin.”
Ya bugün? Arınç’ın sözcüsü olduğu iktidar, “yabancı silahlı kuvvetlerin gelmesini, konuşlanmasını” istiyor. Arınç’ın değil, ama milletin tüyleri diken diken!..
-Peşmerge ve PYD’nin Silahlandırılması-
Suriye tezkeresinde, “terör örgütleri” deniyor, ama IŞİD’in de, PKK’nın uzantısı PYD’nin de adı bir kez geçiyor. Esad rejimiyle mücadele de öngörülüyor.
Peki gerçekten PKK-PYD’yle de mücadele edilecek mi?
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, PYD’nin silahlandırılması konusunda, “Türkiye’nin, silahların terör örgütlerinin eline geçmesine her zaman karşı olduğunu, PYD’nin güçlendirilmesini tehlikeli bulduğunu” anlatıyor, ama Başbakan Davutoğlu, günlerdir PYD’nin Esad’la işbirliği yapmaktan vazgeçmesi halinde, “ittifak” yapabilecekleri mesajını verip durdu. Gelinen nokta için dünkü tabloyu özetleyelim, yeter.
Davutoğlu, aynen PKK tezleriyle tezkereye karşı çıkan, “Kobani”yi “Kürt koridoru” olarak nitelendiren BDP eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ı Başbakanlık’ta ağırladı; “Kobani’ye yardım etmemizi bekliyorsanız, bu tezkereye hayır demememeniz lazım. Bu tezkere Suriye'de IŞİD'e karşı ve benzeri terör örgütlerine karşı, bütün terör örgütlerine karşı çıkartılan bir tezkere” dedi.
“IŞİD ve benzeri terör örgütleri” sözü, PKK-PYD’nin bu kapsamda olmadığını gösteriyor zaten, ama Demirtaş’ın söylediklerine de bakalım. Demirtaş, “Türkiye’nin PYD’ye silah yardımı yapmasını, bu olmadığı takdirde kendi parasıyla alacakları silahların Türkiye’den geçirilmesine izin verilmesini” istedi. Davutoğlu da, “Bu alternatifi düşüneceğiz” karşılığını verdi.
İmralı’daki teröristbaşı da dün kendisini ziyaret eden BDP milletvekilleriyle, “Kobani, çözüm sürecinin bir parçasıdır”, yani “PYD’yi koruyun, kollayın” mesajı gönderdi.
Nasıl bir plan veya tezkereyle karşı karşıya olduğumuzu anlamak için biraz geriye, 14 Temmuz 2014’e gidelim. Mesut Barzani Ankara’ya geldi, tüm devlet ricaliyle görüştü. Birkaç gün sonra Peşmerge Bakanlığı Sözcüsü Cebbar Yaver, “Görüşmelerde, Türkiye’nin gelecekte peşmerge güçlerine destek vermesinin de konuşulduğunu” öne sürdü. Yaver, peşmergenin Kerkük ve Musul’u kontrol etmesinden Ankara’nın memnuniyet duyduğunu ve bunun için kendilerine teşekkür ettiğini de vurguladı.
1 Mart tezkeresi çıkmayınca ABD, Süleymaniye’de TSK’nın başına çuval geçirdi. Çok ağırımıza gitti. Bugün TSK ile PKK-PYD’nin Suriye’de omuz omuza getirilmek istenmesi, kendi ellerimizle ikinci “Kurdish state” kurdurmaları, çuvaldan daha ağır değil mi?
Suriye tezkeresi çıkacağa benziyor. Ama Türkiye, Türk Milleti ve TSK için “hayırlı” olmayacağı o kadar belli ki!..
Mamak, Şirinyer, Eskişehir, Malatya ve Antalya’ya kucak dolusu sevgiler
Müyesser Yıldız
http://www.facebook.com/MuyesserYildiz
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları