Tarih:
28.05.2014
Soma Utancı
Oğul Aktuna; Somada yaşanan insanlık dramı hepimizin içini acıttı ve derinden etkiledi.
Somada yaşanan insanlık dramı hepimizin içini acıttı ve derinden etkiledi. Kaza sonrasında bir hafta boyunca yaşananlar ülke olarak gelişmişlikten ve çağdaşlıktan ne kadar uzak olduğumuzu bize gösterdi. Bu süreç boyunca içinde bulunduğumuz acizlik, bizim dünyadaki yerimizin geri kalmış ülkeler arasında olduğu gerçeğini suratımıza çarptı. Bu aşamadan sonra bize düşen bu gerçeği kabul etmek ve bu durumdan kurtulmanın yollarını bulmaktır.Bu bağlamda ilk önce soma faciasıyla ilgili çok isabetli bir durum tespiti yapmalıyız. Türkiye’de 2002 yılı istatistiklerine bakıldığında 300.000 civarında taşeron işçi çalıştığı görülmektedir. 2014 yılına gelindiğinde ise bu sayı 2.000.000 işçiye ulaşmıştır. Bu kontrolsüz artışın arkasında çok hızlı, kuralsız ve hukuki altyapısı oluşturulmadan yapılan özelleştirmeler, çarpık bir sistemde yürüyen hizmet alımları ve bunları besleyen taşeronluk sistemi yatmaktadır.
2014 yılına kadar yapılmış olan özelleştirmeler ayrı bir tartışma konusu olmakla beraber, Soma faciasında karşılaştığımız model ise rödovans denilen, devletin özel sektörden hizmet alımıdır. Soma madenlerinin sahibi olan TKİ, bu madenlerden kömürün çıkartılması işini hizmet alımı anlaşmasıyla Soma Holdinge vermiştir. Burada TKİ tarafından amaçlanan, Soma madeninin daha verimli bir şekilde çalıştırılmasını, madenden daha düşük maliyetle kömür elde edilmesini ve orada çalışan işçilerin sorumluluklarından kurtulmayı sağlamaktır. İşte bütün olay da burada düğümlenmektedir.
TKİ’den Soma madeninin işletim hakkını alan Soma Holding, devletten satış garantisi de aldığı için stratejisini üretim maliyetlerini düşürmek üstüne kurmuştur. Kömürün üretim ton maliyetini düşürdükçe holdingin kar marjı da artmıştır.
Ne yazık ki burada maliyet düşürmek için kullanılan metotlar bu kazanın olmasına, 301 işçinin ölmesine ve bir çoğunun da yaralanmasına sebep olmuştur. Bu metotlar arasında, 4 değişik taşeron kullanılması, iş güvenliğinin hiçe sayılması, işçi değişiminin sıklığı, eleman kalitesinin düşüklüğü, işçilerin teçhizatlarındaki eksiklikler ve yaşam odası gibi çok önemli ünitelerin kurulmamış olması yer almaktadır. Ayrıca, bu düşük maliyetle çıkarılan kömürden daha fazlası üretilip daha fazla kar edebilmek için kontrolsüz bir kapasite artırımına gidilmiştir. Sonuç olarak, bu maliyet düşürücü önlemler ve kontrolsüz kapasite artırımı bu faciaya sebep olmuştur.
Bu aşamadan sonra neler yapılmalıdır?
1) Çok geniş ve her sorumlu kurumu kapsayıcı bir soruşturma açılmalıdır.
2) Bu faciada payı olan firma yetkilileri ve devlet tarafındaki bürokrat ve müfettişler görevlerinden uzaklaştırılmalıdır.
3) Firmanın lisansı iptal edilmelidir.
4) Faciada mağdur olan taraflara dünyada gelişmiş ülkelerde ödenen tazminat miktarlarına benzer ödemeler yapılmalıdır.
5) Firmaya Türkiye’de ve dünyada yankı uyandıracak bir etkiye sahip maddi ve manevi ceza kesilmelidir.
6) İş güvenliği ile ilgili çok çağdaş, yaptırımları ağır olan ve işçi haklarını kapsayıcı bir yasa tasarısı hazırlanmalı ve acilen meclisten geçirilmelidir.
7) Son olarak, ülkemizde her sektörde uygulanan ve çalışanları her yönden sömüren taşeron sistemine son verilmelidir.
Bütün bu tespitleri ve çözüm önerilerini sıraladıktan sonra, bu facianın manevi boyutuna değinmeden geçemeyeceğim. Bu faciada hayatını kaybeden 301 işçimiz arkalarında 432 yetim çocuk bırakmıştır. Bu çocuklar artık babasız büyüyecekler ve bunun tek sebebi, işçilerimizi bu çağdışı ortamda çalıştıran firma sahibi, yönetimi ve bu duruma göz yuman devlet görevlileridir.
Bu vebalin altından manevi anlamda kalkmaları mümkün değildir. Ne kadar tazminat öderlerse ödesinler, 301 aileye düşürdükleri ateş bir ömür boyu devam edecektir. Bizler de sorumlu Türk vatandaşları olarak bu facianın bir şekilde kapatılmasına ve mağduriyetlerin devamına göz yumarsak, bu utanç tablosunun bir parçası olarak tarihteki yerimizi alacağız.
Oğul Aktuna
Oğul Aktuna
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları
DİĞER YAZILARI