Tarih:
24.10.2017
Ömer Faruk Eminağaoğlu: AKP’de metal yorgunluğu…
Ömer Faruk Eminağaoğlu: Metal yorgunluğu kavramı, bu kavramın kim tarafından ve de kimler için kullandığı gözetildiğinde, bir anlayışı da yansıtmaktadır.
Erdoğan, AKP’de metal yorgunluğu başladığını açıkladı.Metal yorgunluğu içinde olanların, bulundukları görevlerden ayrılmalarını da ifade etti.
Açıklamadaki işaretler nedeniyle, açıklama sonrası gözler yerel yönetimlerdeki ve parti örgütlerindeki başkanlara çevrildi.
Parti örgütlerinin, bu anlayış ve böyle bir yöntemle görevden alınmaları veya görevden ayrılmak durumunda bırakılmaları kuşkusuz parti içi demokrasi kurallarına aykırı.
Bazı yerel yönetim başkanlarının bu açıklama sonrası görevden ayrılmaları veya ayrılmak durumunda bırakılmaları, yerel yönetimler üzerinde vesayet yaratıcı uygulamalar da ayrıca gözetildiğinde, hukuk ve demokrasi ilkelerine aykırı.
Konunun hukuk ve demokrasiye aykırılığı tartışmasız.
Metal yorgunluğu kavramı, bu kavramın kim tarafından ve de kimler için kullandığı gözetildiğinde, bir anlayışı da yansıtmaktadır.
Bu kavramı kullanan, o sisteme dahil ettiklerini, asla örgütlülüğün bir gereği, sistemin bir unsuru, parçası olarak değil, işi biter bitmez hatta işi bitmeden söküp atacağı bir araç olarak gördüğünü ortaya koyuyor.
Kuşkusuz, ilgili kişiler yönünden, görevdekiler yönünden bir sorun yaşanıyorsa, demokratik çerçevede yapılacak olan, o kişilerin bir dahaki seçimlerde aday olmamasıdır.
Yoksa yapılacak olan böyle elense çekercesine görevden alınmak değildir.
Bu açıklamadan sonra insan hangi çağdayız diye düşünmeden edemiyor.
AKP hangi çağda, AKP hangi çağı yaşıyor…
AKP çağımızdan ne kadar uzakta…
AKP, bir parti mi, bir örgüt mü…
Bu nasıl bir örgüt ki, hiç kimseye söz hakkı yok
AKP, maden çağında mı, tarih öncesi çağda mı…
Metal yorgunluğundan söz eden Erdoğan, bu yolla bir çok kişiyi dışarda bırakıyor.
Herkesi, metal, maden olarak görüyor ve o madeni, o metali kullanır kullanmaz, daha fazla değerlendirmemek, ona bağlanmamak için, hemen devre dışı bırakıp, yeni madenler aramaya, bu arada eldeki madenleri kullanmaya koyuluyor.
Ancak bu partide nasıl bir metal kodlaması var ise, Erdoğan’da bulunan, onda keşfedilen cevher konusunda bir metal yorgunluğu asla söz konusu olmuyor…
O, başka bir cevher…
Ondaki cevher başka bir cevher…
Erdoğan, başka bir maden…
Onda asla metal yorgunluğu söz konusu olmuyor…
Diğer madenler devre dışı bırakılarak, bu cevherden daha fazla değerlenmelerine de izin verilmiyor…
O cevher ise, işledikçe, işliyor…
Kullandıkça, kullanıldıkça daha elverişli biçimde kullanıma sunuluyor ve tedavülde kalıyor…
Böyle bir cevheri de her kullanan istiyor…
Onu keşfedenler böyle olduğu için keşfedip getirip buralara taşımış durumda…
Keşfedip, kullanıp, buralara taşıyan herkes, buralarda kalmasını istiyor.
Bu cevherle çatışma içindeymiş gibi görüntü yaratılarak, bu görüntünden beslenen bu cevher yine kullanımda, iktidarda tutuluyor..
O da, tedavülden kalkarsa hükmünün de sona ereceğini bildiği için, kural tanımadan, tedavülde kalmak için yapmadık şey bırakmıyor…
AKP, demokratik ve laik cumhuriyete aykırı nitelikte olan, bu niteliğini daha da artıran, buna rağmen iktidar gücünü daha da denetimsiz kullanan bir parti…
Demokrasi karşıtı bir partinden demokrasi beklenemeyeceğine göre…
Laik Cumhuriyet karşıtı bir partiden laiklik beklenemeyeceğine göre, daha fazla aykırı uygulamalarla karşılaşılacağı ortada…
Böyle bir partinin hangi çağdan kaldığını da zaten ifade etmeye gerek bulunmamakta…
Yerel yönetimlerin seçimle iş başına gelmeleri, yerinden yönetim ilkeleri hep birlikte gözetildiğinde, belediye başkanlarının görevden alınmalarını, görevden ayrılmak durumunda bırakılmalarını demokrasi ile bağdaştırmak kuşkusuz söz konusu olamaz.
Görevden ayrılmaları istenen belediye başkanlarından, görevden ayrılmama sinyali verenler için, İçişleri Bakanlığı sopası gösteriliyor.
Bakanlık yoluyla görevden alınacakları ifade ediliyor.
Bakanlık ne zaman görevden alabilir...
Soruşturmalık bir konu var ise elbette görevden alabilir.
O zaman, bu çatışma anına kadar, Bakanlık böyle bir durumu neden bekledi sorusu ortaya çıkmaktadır.
Bu durum Bakanlığın şimdiye kadar ki kollaması nedeniyle Bakanlığın da sorumluluğunu ortaya çıkarmaktadır.
Böyle bir durumda kuşkusuz konu kendisine, iktidar partisine bulaşmasın diye Bakanlığın gündeme taşıyacağı dosyalar içi boş dosyalar olacaktır.
İçi boş olmayan dosyalar ortaya dökülmeyecektir.
Çünkü öyle bir durumda taraflar kucağındaki herşeyi ortaya dökerse, bu durum iki tarafı da yıpratacaktır.
O nedenle bu sopa da geçici bir sopa olacaktır.
Eğer soruşturmalık bir konu olmamasına rağmen Bakanlık görevden alıyor ise...
O zaman bu hukuk devleti ilkesine, demokratik devlete aykırı olmak bir yana, iktidar gücü hukuk dışına çıkılarak kullanıldığından, anayasa dışına çıkılarak hareket edildiğinden, ortada hem siyasi partinin sorumluluğunu gerektiren bir anayasayı ihlal, hem de bunu gerçekleştiren iktidar gücü yönünden anayasayı ihlal söz konusu olmaktadır.
Anayasayı ihlal, yine demokratik ve hukuk devleti kurallarına aykırılık nedenleri, bir siyasi parti için temelli kapatma nedenlerindendir.
Bu temelli kapatma nedeni de, partinin bu aykırı uygulamalarına yol açanlar için siyasi yasaklılık ta öngörmektedir.
Öte yandan sözü edilen anayasayı ihlal, aynı zamanda suç ta oluşturmaktadır. Burada, hukukun, anayasanın dışına çıkılarak iktidar gücü kullanılması karşısında, bu iktidar gücü, zor unsuru, cebir unsuru niteliğindedir.
Böyle bir durum da, anayasayı ihlal suçu yönünden sorumluluk gerektirmekle, bu da ilgililer hakkında soruşturma yapılmasını zorunlu kılmaktadır.
Burada yine muhalefete büyük bir iş düşmektedir.
Her durumda ortada bir suç vardır.
Ya görevden alanlar ya da alınanlar ya da her ikisi yönünden.
Bu tabloda hukuksal olarak sorumlu bir eylemin bulunmadığı asla düşünülemez.
Konu eleştiri ile geçiştirilemez.
Eleştiri ve olması gerekenler elbette söylenecektir.
Ancak konu hakkında dosyalar oluşturulmalı ve en etkin biçimde muhalefet yapılması yoluna gidilmelidir.
Hizbuttahrir terör örgütünün 2017 yılında İstanbul’da izin verilen, yer tahsis edilen ancak henüz gerçekleştirmeden konunun basına yansıması üzerine, gerçekleştirilecek bu hilafet toplantısını da konu ederek başvuru yaptığımda, soruşturma açıldı ve 300 kişi göz altına alındı.
Aynı örgütün Ankara’da, 2015 ve 2016 yıllarında hilafet toplantıları yaptığını, bu toplantılardan sonra öğrenmiş, bu nedenle bu toplantılara yer tahsis eden Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Gökçek hakkında anılan örgüte yardım ve yataklık suçu ile görevi kötüye kullanmak suçuna yönelik o tarihte yapmış olduğum başvuru ise hala beklemektedir.
Gökçek, daha nicelerini saymakla bitmez, örneğin böyle bir suç konusunda bile kollandı.
Gökçek kollanırken, anılan örgüt Ankara eylemleri nedeniyle de kollandı, işlem yapılmadı.
Terör eylemi iddiası karşısında ülkenin doğusundaki belediye başkanları görevden alınıp kayyım atanması yoluna gidilirken, hukuk birliği var ise, bu işlemin Gökçek yönünden de yapılması konusundaki başvurum da hala bekletiliyor…
Böyle bir konuda bile Gökçek korunuyor kollanıyor.
Arada bir çatışma olmadıkça, iktidar her türlü kadrosunu koruyor, kolluyor.
İşte sadece Gökçek hakkındaki bir örnekle konu ortada.
FETÖ hakkında da böyle olmadı mı…
Nereye kadar…
Açıklamadaki işaretler nedeniyle, açıklama sonrası gözler yerel yönetimlerdeki ve parti örgütlerindeki başkanlara çevrildi.
Parti örgütlerinin, bu anlayış ve böyle bir yöntemle görevden alınmaları veya görevden ayrılmak durumunda bırakılmaları kuşkusuz parti içi demokrasi kurallarına aykırı.
Bazı yerel yönetim başkanlarının bu açıklama sonrası görevden ayrılmaları veya ayrılmak durumunda bırakılmaları, yerel yönetimler üzerinde vesayet yaratıcı uygulamalar da ayrıca gözetildiğinde, hukuk ve demokrasi ilkelerine aykırı.
Konunun hukuk ve demokrasiye aykırılığı tartışmasız.
Metal yorgunluğu kavramı, bu kavramın kim tarafından ve de kimler için kullandığı gözetildiğinde, bir anlayışı da yansıtmaktadır.
Bu kavramı kullanan, o sisteme dahil ettiklerini, asla örgütlülüğün bir gereği, sistemin bir unsuru, parçası olarak değil, işi biter bitmez hatta işi bitmeden söküp atacağı bir araç olarak gördüğünü ortaya koyuyor.
Kuşkusuz, ilgili kişiler yönünden, görevdekiler yönünden bir sorun yaşanıyorsa, demokratik çerçevede yapılacak olan, o kişilerin bir dahaki seçimlerde aday olmamasıdır.
Yoksa yapılacak olan böyle elense çekercesine görevden alınmak değildir.
Bu açıklamadan sonra insan hangi çağdayız diye düşünmeden edemiyor.
AKP hangi çağda, AKP hangi çağı yaşıyor…
AKP çağımızdan ne kadar uzakta…
AKP, bir parti mi, bir örgüt mü…
Bu nasıl bir örgüt ki, hiç kimseye söz hakkı yok
AKP, maden çağında mı, tarih öncesi çağda mı…
Metal yorgunluğundan söz eden Erdoğan, bu yolla bir çok kişiyi dışarda bırakıyor.
Herkesi, metal, maden olarak görüyor ve o madeni, o metali kullanır kullanmaz, daha fazla değerlendirmemek, ona bağlanmamak için, hemen devre dışı bırakıp, yeni madenler aramaya, bu arada eldeki madenleri kullanmaya koyuluyor.
Ancak bu partide nasıl bir metal kodlaması var ise, Erdoğan’da bulunan, onda keşfedilen cevher konusunda bir metal yorgunluğu asla söz konusu olmuyor…
O, başka bir cevher…
Ondaki cevher başka bir cevher…
Erdoğan, başka bir maden…
Onda asla metal yorgunluğu söz konusu olmuyor…
Diğer madenler devre dışı bırakılarak, bu cevherden daha fazla değerlenmelerine de izin verilmiyor…
O cevher ise, işledikçe, işliyor…
Kullandıkça, kullanıldıkça daha elverişli biçimde kullanıma sunuluyor ve tedavülde kalıyor…
Böyle bir cevheri de her kullanan istiyor…
Onu keşfedenler böyle olduğu için keşfedip getirip buralara taşımış durumda…
Keşfedip, kullanıp, buralara taşıyan herkes, buralarda kalmasını istiyor.
Bu cevherle çatışma içindeymiş gibi görüntü yaratılarak, bu görüntünden beslenen bu cevher yine kullanımda, iktidarda tutuluyor..
O da, tedavülden kalkarsa hükmünün de sona ereceğini bildiği için, kural tanımadan, tedavülde kalmak için yapmadık şey bırakmıyor…
AKP, demokratik ve laik cumhuriyete aykırı nitelikte olan, bu niteliğini daha da artıran, buna rağmen iktidar gücünü daha da denetimsiz kullanan bir parti…
Demokrasi karşıtı bir partinden demokrasi beklenemeyeceğine göre…
Laik Cumhuriyet karşıtı bir partiden laiklik beklenemeyeceğine göre, daha fazla aykırı uygulamalarla karşılaşılacağı ortada…
Böyle bir partinin hangi çağdan kaldığını da zaten ifade etmeye gerek bulunmamakta…
Yerel yönetimlerin seçimle iş başına gelmeleri, yerinden yönetim ilkeleri hep birlikte gözetildiğinde, belediye başkanlarının görevden alınmalarını, görevden ayrılmak durumunda bırakılmalarını demokrasi ile bağdaştırmak kuşkusuz söz konusu olamaz.
Görevden ayrılmaları istenen belediye başkanlarından, görevden ayrılmama sinyali verenler için, İçişleri Bakanlığı sopası gösteriliyor.
Bakanlık yoluyla görevden alınacakları ifade ediliyor.
Bakanlık ne zaman görevden alabilir...
Soruşturmalık bir konu var ise elbette görevden alabilir.
O zaman, bu çatışma anına kadar, Bakanlık böyle bir durumu neden bekledi sorusu ortaya çıkmaktadır.
Bu durum Bakanlığın şimdiye kadar ki kollaması nedeniyle Bakanlığın da sorumluluğunu ortaya çıkarmaktadır.
Böyle bir durumda kuşkusuz konu kendisine, iktidar partisine bulaşmasın diye Bakanlığın gündeme taşıyacağı dosyalar içi boş dosyalar olacaktır.
İçi boş olmayan dosyalar ortaya dökülmeyecektir.
Çünkü öyle bir durumda taraflar kucağındaki herşeyi ortaya dökerse, bu durum iki tarafı da yıpratacaktır.
O nedenle bu sopa da geçici bir sopa olacaktır.
Eğer soruşturmalık bir konu olmamasına rağmen Bakanlık görevden alıyor ise...
O zaman bu hukuk devleti ilkesine, demokratik devlete aykırı olmak bir yana, iktidar gücü hukuk dışına çıkılarak kullanıldığından, anayasa dışına çıkılarak hareket edildiğinden, ortada hem siyasi partinin sorumluluğunu gerektiren bir anayasayı ihlal, hem de bunu gerçekleştiren iktidar gücü yönünden anayasayı ihlal söz konusu olmaktadır.
Anayasayı ihlal, yine demokratik ve hukuk devleti kurallarına aykırılık nedenleri, bir siyasi parti için temelli kapatma nedenlerindendir.
Bu temelli kapatma nedeni de, partinin bu aykırı uygulamalarına yol açanlar için siyasi yasaklılık ta öngörmektedir.
Öte yandan sözü edilen anayasayı ihlal, aynı zamanda suç ta oluşturmaktadır. Burada, hukukun, anayasanın dışına çıkılarak iktidar gücü kullanılması karşısında, bu iktidar gücü, zor unsuru, cebir unsuru niteliğindedir.
Böyle bir durum da, anayasayı ihlal suçu yönünden sorumluluk gerektirmekle, bu da ilgililer hakkında soruşturma yapılmasını zorunlu kılmaktadır.
Burada yine muhalefete büyük bir iş düşmektedir.
Her durumda ortada bir suç vardır.
Ya görevden alanlar ya da alınanlar ya da her ikisi yönünden.
Bu tabloda hukuksal olarak sorumlu bir eylemin bulunmadığı asla düşünülemez.
Konu eleştiri ile geçiştirilemez.
Eleştiri ve olması gerekenler elbette söylenecektir.
Ancak konu hakkında dosyalar oluşturulmalı ve en etkin biçimde muhalefet yapılması yoluna gidilmelidir.
Hizbuttahrir terör örgütünün 2017 yılında İstanbul’da izin verilen, yer tahsis edilen ancak henüz gerçekleştirmeden konunun basına yansıması üzerine, gerçekleştirilecek bu hilafet toplantısını da konu ederek başvuru yaptığımda, soruşturma açıldı ve 300 kişi göz altına alındı.
Aynı örgütün Ankara’da, 2015 ve 2016 yıllarında hilafet toplantıları yaptığını, bu toplantılardan sonra öğrenmiş, bu nedenle bu toplantılara yer tahsis eden Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Gökçek hakkında anılan örgüte yardım ve yataklık suçu ile görevi kötüye kullanmak suçuna yönelik o tarihte yapmış olduğum başvuru ise hala beklemektedir.
Gökçek, daha nicelerini saymakla bitmez, örneğin böyle bir suç konusunda bile kollandı.
Gökçek kollanırken, anılan örgüt Ankara eylemleri nedeniyle de kollandı, işlem yapılmadı.
Terör eylemi iddiası karşısında ülkenin doğusundaki belediye başkanları görevden alınıp kayyım atanması yoluna gidilirken, hukuk birliği var ise, bu işlemin Gökçek yönünden de yapılması konusundaki başvurum da hala bekletiliyor…
Böyle bir konuda bile Gökçek korunuyor kollanıyor.
Arada bir çatışma olmadıkça, iktidar her türlü kadrosunu koruyor, kolluyor.
İşte sadece Gökçek hakkındaki bir örnekle konu ortada.
FETÖ hakkında da böyle olmadı mı…
Nereye kadar…
Ömer Faruk Eminağaoğlu
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları
DİĞER YAZILARI