Tarih:
29.08.2015
Serbest seçimler de sıkıyönetim yoluyla yapılırsa
Ömer Fark Eminağaoğlu; Demokrasi için de, demokratik ortamın varlığı yanında, serbest seçimlerin varlığı da gerekli.
Serbest seçimler de sıkıyönetim yoluyla yapılırsa…
Demokrasi için de, demokratik ortamın varlığı yanında, serbest seçimlerin varlığı da gerekli.
Erdoğan, Anayasa uyarınca 24.8.2015 tarihinde seçimlerin yenilenmesi kararını aldı.
Şimdi gidilen bu seçimden Türkiye, halk ve siyasi partiler ne bekliyor.
Sonuç 7 Haziran’dan farklı olacak mı veya ne kadar farklı olacak.
7 Haziran’dan farklı olması için de, kimler neler yapıyor.
Demokrasiyi; birlikte yaşayabilmek kültürü, çoğulculuk, farklılıkları korumak, farklılıklardan ortaklık yaratabilmek yerine, çoğunluğun mutlak iktidarı, çoğunluğa teslimiyet ve itaat, sandıktan çoğunluk çıkartmak olarak algılayan AKP, 7 Haziran’da kaybettiği çoğunluk iktidarını mutlaka elde edebilmek için, denenmedik yol ve yöntem bırakmadı.
İşte sonuçta da Türkiye yine bir seçime gidiyor.
AKP, iktidarda tek başına olabilmek amacıyla, ülkeyi sürüklediği bu yeni seçim sürecinde, her türlü yola başvurmaktan, her türlü değeri sömürmekten geri durmuyor.
Yeni seçimlerden de beklentisi, kuşkusuz TBMM’de çoğunluğu elde edeceği bir sonucun çıkması.
Çünkü AKP için esas olan, hesap vermemek, denetime tabi olmamak.
Sistemi de, tek başına ve istediği gibi biçimlendirmek ve daha da önemlisi tek başına ve her yönüyle kullanmak!
AKP seçimlerde iktidara tek başına gelemezse, şu an ki duruma göre kaybedeceği bir şey zaten yok.
O nedenle şansını bir daha zorluyor ve elindeki her kozu, önündeki her yolu deniyor.
Bunu yaparken de gerilim ortamını daha çok artırıp, her zaman olduğu gibi yine bu ortamdan da ayrıca beslenme çabası sergiliyor.
Şimdiye kadar kendi tabanında kopma yaşanmaması için bu yola sıklıkla başvurması karşısında da, tabanını gene böyle tutabileceğini düşünüyor.
Kaybetmemek uğruna her yola başvuruyor…
İktidarda olmayan bir AKP’yi kendisi düşünemiyor… Bunu varlık nedeniyle bağdaştıramıyor…
Böyle bir durumun kendi sonu demek olduğunu kuşkusuz çok iyi biliyor…
Demokrasi için, seçimler yanında demokratik ortamın da varlığı da gerekli.
AKP demokrasinin, hak ve özgürlüklerin etkin biçimde yaşandığı sistem olduğu gerçeğini yine umursamadan, yine sadece sandık diye sunuyor.
Demokrasiyi yaşatmak için değil de, kendini var etmek için, şimdi ülkeyi yeniden sandığa götürüyor…
Sandık ta, serbest seçim ortamında değil, sadece görüntü olarak konuluyor…
Bir araya gelemeyen muhalefet partileri yönünden, Türkiye’nin neden seçime gittiği, öncekinden çok farklı olarak bu seçimden ne bekledikleri soruları açık ve net yanıt bulmuyor.
Muhalefetteki partilerin her birinin tek başlarına açıkça iktidar hedefleri de gerçekçi bir biçimde dile getirilemiyor…
O halde Türkiye, çözüm amaçlı değil, sakınamadığı bir seçime götürülüyor.
AKP’yi sevindiren içerikteki açıklanan seçim takvimine de tek bir muhalefet partisinden ses çıkmıyor.
Seçim takvimi 31.8.2015 tarihinde başlayacağı için, daha seçim takvimi ve takvim içindeki işlemler başlamamasına da rağmen, şimdiye kadar resmi gazetede ışıklar hiç sönmüyor.
Her gün sadece normal basımın ötesinde, sürekli mükerrer resmi gazeteler de çıkıyor.
Hatta seçimin yenilenme kararının alındığı 24.8.2015 tarihinden sonra şimdiye kadar ki bu kısa süre içinde iki gün, tam dörder mükerrer resmi gazete çıktığı bile görüldü.
Vatandaş işi gücü bırakacak, saat başı resmi gazeteyi takip edecek.
Onu da nereden ve nasıl takip edebilecekse…
Her resmi gazetede yayımlanarak ilan edilen kararlardaki süreler de, bir, iki günlük süreler.
Süreci sıkı bir biçimde izlemediğinizde, kullanmak istediğiniz haklardan oluyorsunuz.
Kararların resmi gazetede yayımlanması, kuşkusuz bu kararlardan halkın bilgilendirilmesi amacı nedeniyle yapılıyor.
Halk bir günde, dördü mükerrer bir de kendisi olmak üzere, toplam beş ayrı resmi gazeteyi gü içinde ve ne zaman nereden nasıl elde edip de takip edecek.
YSK umursamadan şekilcilik çerçevesinde seçimleri sürdürüyor.
Bu ortamda halkın kararlarını özgürce alması, özgürce uygulaması, haklarını özgürce, bilerek, etki altında kalmadan kullanması ne kadar olanaklı…
Yine her şeyin göstermelik olarak sergilendiği, gerçeklerden uzak durulup, kağıt üzerinde sözde gerçeklerle yetinildiği biçimde bir süreç yürütülüyor.
Zaman aralığı konulmadan alınan ve ilan zorunluluğu nedeniyle habire resmi gazeteye yeni baskılar yaptıran YSK kararlarının ardı arkası kesilmiyor.
Devlet basım evine, resmi gazete matbaasına adeta el konulmuş gibi.
Özgürlük ve demokrasi için yapılması gereken seçimler, tersine sıkıyönetim koşuları içinde başlamış durumda.
Demokrasi koşulları olmadan, her şeyin sözde ve görünürde yenilendiği bir süreç… Halk hangi karardan ne şekilde haberdar…
YSK ben kağıt üzerine her şeyi var göstereyim yeterli anlayışında.
Bu kurumun görevi de, seçimlerin düzen ve dürüstlük için de yönetimi!
Seçimler bu anlayışla düzen ve dürüstlükle yönetiliyorsa başka ne söze gerek var ki…
YSK, durduk yere seçim takvimini kısalttığı için de ayrıca bu tabloyu yarattı.
AKP ve Erdoğan’ın beklediği, hükümetin kurulamaması durumunda derhal bir seçime gitmekti
İşin ilginci YSK’nın aldığı bu karar da o beklentilere uygun bir karar oldu.
YSK kararı seçim sürecini, serbest seçim yerine, sözde seçim durumuna dönüştürdü… İşte somut bir örnek…
YSK, 31 Ağustos’da başlayacak seçim takviminde, görevden çekilme süresi için son günü 31 Ağustos, önseçim günü olarak ise 8 Eylül tarihini belirliyor.
Partilere hangi yöntemle aday belirleyecekleri için de 1 Eylül tarihine kadar süre veriyor.
Oturup hesap yapsalar bu süre içinde ön seçimin gerçekleştirilemeyeceğini göremiyorlar mı.
İşin ilginci bu tablodan CHP memnun!
Her parti kendisi yönünden neyi gerekli görüyorsa, her nasılsa bu konulara uygun bir seçim takvimi ortaya çıkmış ve partiler de bu nedenle sessiz kalmayı tercih eder hale gelmiş.
MHP ve HDP’de ki durumlar bundan ne kadar farklı ki… Çok da farklılık taşımıyor…
AKP’nin, Erdoğan’ın amaçladığı 7 Haziran’da ki yapıyı bozmadan bir seçime girmek.
Ancak kendisi için o seçimde ortaya çıkan çıtayı uygun görmeyen AKP, iktidarı hedeflediğinden, önceki listelerine tam bağımlılık düşüncesini değil, iktidar olma hedefini öne çekiyor.
Hatta bu sıkışık takvimde büyük kongre bile topluyor.
Halk perişan olmuş, bu seçimlerden tek beklentisi, yeni sorunların ortaya çıkmaması…
Seçimleri yöneten YSK, herkesin başını döndürecek hızda kararlar alıp yayımlıyor.
Bakıldığında müthiş görevler yapıyor!
Ancak aldığı kararları, bu kararlara konu işlerin makul sürelerde yerine getirileceği bir zaman dilimine yaymadığı için, her şey sadece kağıt üzerinde gerçekleştiriliyor.
Yeni bir durum yaratılmadan, 7 Haziran koşulları ile, ülke adeta seçim sürecine el konulmuş biçimde, kimin hangi günde hangi işleri yapacağı, hangi sürelerin ne zaman nasıl söz konusu olduğunu gerçekten de bilmeden, her şeyin kağıt üstünde kaldığı bir biçimde, YSK’nın ve öte yandan AKP’nin de seçim için ilan ettiği sıkıyönetimi altında ülke seçime gidiyor.
Tüm kurumların hukuk ve demokrasiden uzak durduğu bir atmosferde, seçimler için adeta sıkıyönetim hali yaratılıp, sıkıyönetim altında bir seçim söz konusu olunca, bu koşullarda hangi demokrasi ve nasıl bir demokrasi... Ülkede niye seçime gidiliyor…
Böyle bir durumun kendi sonu demek olduğunu kuşkusuz çok iyi biliyor…
Demokrasi için, seçimler yanında demokratik ortamın da varlığı da gerekli.
AKP demokrasinin, hak ve özgürlüklerin etkin biçimde yaşandığı sistem olduğu gerçeğini yine umursamadan, yine sadece sandık diye sunuyor.
Demokrasiyi yaşatmak için değil de, kendini var etmek için, şimdi ülkeyi yeniden sandığa götürüyor…
Sandık ta, serbest seçim ortamında değil, sadece görüntü olarak konuluyor…
Bir araya gelemeyen muhalefet partileri yönünden, Türkiye’nin neden seçime gittiği, öncekinden çok farklı olarak bu seçimden ne bekledikleri soruları açık ve net yanıt bulmuyor.
Muhalefetteki partilerin her birinin tek başlarına açıkça iktidar hedefleri de gerçekçi bir biçimde dile getirilemiyor…
O halde Türkiye, çözüm amaçlı değil, sakınamadığı bir seçime götürülüyor.
AKP’yi sevindiren içerikteki açıklanan seçim takvimine de tek bir muhalefet partisinden ses çıkmıyor.
Seçim takvimi 31.8.2015 tarihinde başlayacağı için, daha seçim takvimi ve takvim içindeki işlemler başlamamasına da rağmen, şimdiye kadar resmi gazetede ışıklar hiç sönmüyor.
Her gün sadece normal basımın ötesinde, sürekli mükerrer resmi gazeteler de çıkıyor.
Hatta seçimin yenilenme kararının alındığı 24.8.2015 tarihinden sonra şimdiye kadar ki bu kısa süre içinde iki gün, tam dörder mükerrer resmi gazete çıktığı bile görüldü.
Vatandaş işi gücü bırakacak, saat başı resmi gazeteyi takip edecek.
Onu da nereden ve nasıl takip edebilecekse…
Her resmi gazetede yayımlanarak ilan edilen kararlardaki süreler de, bir, iki günlük süreler.
Süreci sıkı bir biçimde izlemediğinizde, kullanmak istediğiniz haklardan oluyorsunuz.
Kararların resmi gazetede yayımlanması, kuşkusuz bu kararlardan halkın bilgilendirilmesi amacı nedeniyle yapılıyor.
Halk bir günde, dördü mükerrer bir de kendisi olmak üzere, toplam beş ayrı resmi gazeteyi gü içinde ve ne zaman nereden nasıl elde edip de takip edecek.
YSK umursamadan şekilcilik çerçevesinde seçimleri sürdürüyor.
Bu ortamda halkın kararlarını özgürce alması, özgürce uygulaması, haklarını özgürce, bilerek, etki altında kalmadan kullanması ne kadar olanaklı…
Yine her şeyin göstermelik olarak sergilendiği, gerçeklerden uzak durulup, kağıt üzerinde sözde gerçeklerle yetinildiği biçimde bir süreç yürütülüyor.
Zaman aralığı konulmadan alınan ve ilan zorunluluğu nedeniyle habire resmi gazeteye yeni baskılar yaptıran YSK kararlarının ardı arkası kesilmiyor.
Devlet basım evine, resmi gazete matbaasına adeta el konulmuş gibi.
Özgürlük ve demokrasi için yapılması gereken seçimler, tersine sıkıyönetim koşuları içinde başlamış durumda.
Demokrasi koşulları olmadan, her şeyin sözde ve görünürde yenilendiği bir süreç… Halk hangi karardan ne şekilde haberdar…
YSK ben kağıt üzerine her şeyi var göstereyim yeterli anlayışında.
Bu kurumun görevi de, seçimlerin düzen ve dürüstlük için de yönetimi!
Seçimler bu anlayışla düzen ve dürüstlükle yönetiliyorsa başka ne söze gerek var ki…
YSK, durduk yere seçim takvimini kısalttığı için de ayrıca bu tabloyu yarattı.
AKP ve Erdoğan’ın beklediği, hükümetin kurulamaması durumunda derhal bir seçime gitmekti
İşin ilginci YSK’nın aldığı bu karar da o beklentilere uygun bir karar oldu.
YSK kararı seçim sürecini, serbest seçim yerine, sözde seçim durumuna dönüştürdü… İşte somut bir örnek…
YSK, 31 Ağustos’da başlayacak seçim takviminde, görevden çekilme süresi için son günü 31 Ağustos, önseçim günü olarak ise 8 Eylül tarihini belirliyor.
Partilere hangi yöntemle aday belirleyecekleri için de 1 Eylül tarihine kadar süre veriyor.
Oturup hesap yapsalar bu süre içinde ön seçimin gerçekleştirilemeyeceğini göremiyorlar mı.
İşin ilginci bu tablodan CHP memnun!
Her parti kendisi yönünden neyi gerekli görüyorsa, her nasılsa bu konulara uygun bir seçim takvimi ortaya çıkmış ve partiler de bu nedenle sessiz kalmayı tercih eder hale gelmiş.
MHP ve HDP’de ki durumlar bundan ne kadar farklı ki… Çok da farklılık taşımıyor…
AKP’nin, Erdoğan’ın amaçladığı 7 Haziran’da ki yapıyı bozmadan bir seçime girmek.
Ancak kendisi için o seçimde ortaya çıkan çıtayı uygun görmeyen AKP, iktidarı hedeflediğinden, önceki listelerine tam bağımlılık düşüncesini değil, iktidar olma hedefini öne çekiyor.
Hatta bu sıkışık takvimde büyük kongre bile topluyor.
Halk perişan olmuş, bu seçimlerden tek beklentisi, yeni sorunların ortaya çıkmaması…
Seçimleri yöneten YSK, herkesin başını döndürecek hızda kararlar alıp yayımlıyor.
Bakıldığında müthiş görevler yapıyor!
Ancak aldığı kararları, bu kararlara konu işlerin makul sürelerde yerine getirileceği bir zaman dilimine yaymadığı için, her şey sadece kağıt üzerinde gerçekleştiriliyor.
Yeni bir durum yaratılmadan, 7 Haziran koşulları ile, ülke adeta seçim sürecine el konulmuş biçimde, kimin hangi günde hangi işleri yapacağı, hangi sürelerin ne zaman nasıl söz konusu olduğunu gerçekten de bilmeden, her şeyin kağıt üstünde kaldığı bir biçimde, YSK’nın ve öte yandan AKP’nin de seçim için ilan ettiği sıkıyönetimi altında ülke seçime gidiyor.
Tüm kurumların hukuk ve demokrasiden uzak durduğu bir atmosferde, seçimler için adeta sıkıyönetim hali yaratılıp, sıkıyönetim altında bir seçim söz konusu olunca, bu koşullarda hangi demokrasi ve nasıl bir demokrasi... Ülkede niye seçime gidiliyor…
Av. Ömer Faruk Eminağaoğlu
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları
DİĞER YAZILARI