Atatürk, CHP ve Amerikanvari Başkanlık rejimi
Onur Öymen; CHP’nin yeni bir program hazırlayacağı yolundaki bilgilerin kamuoyunda dile getirildiği bu günlerde başkanlık rejiminin de tartışmaya açılabileceğinin ifade edilmesi CHP’nin kurucu değerlerinden ve Atatürk ilkelerinden uzaklaşabileceği izlenimi yaratabilir.
31 Martta ülke çapında yapılan yerel seçimlerde ve 23 Haziranda İstanbul’da düzenlenen Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinde iktidarın beklediği hedeflere ulaşamamasından ve birçok önemli il ve ilçede yenilgiye uğramasından sonra AKP içinde tartışmalar ve özeleştiriler başladı. Bu tartışmaların bir bölümü 16 Nisan 2017 yılında düzenlenmen Anayasa değişikliği referandumundan sonra hayata geçirilen “Cumhurbaşkanlığı Sistemi” ile ilgiliydi. Birçok siyasetçi ve akademisyen parlamenter rejime dönülmesini önerdiler. Bazıları yeni sistem içinde değişiklikler yapılarak yanlışların düzeltilebileceğini savundular. Amerika’daki başkanlık sistemini önerenler de oldu.
Anayasa referandumu sırasında CHP parlamentonun üstünlüğüne dayalı rejimin korunmasını savunmuştu.
Esasen, başta Atatürk olmak üzere Cumhuriyetimizin kurucuları egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğunu her vesileyle dile getirirken milletin egemenliğinin en iyi biçimde parlamentonun üstünlüğü yoluyla gerçekleştirilebileceğini düşünmüşler ve 1924 anayasasını bu düşünceyle hazırlamışlardı. 2017 referandumuna kadar kabul edilen bütün anayasalarımızda da aynı temel yaklaşım benimsenmişti.
1930’lu yılların başında Serbest Fırka girişiminin başarısızlıkla sonuçlanmasından sonra basında Atatürk’ün Amerikan başkanlık sistemine benzer bir sistemin kurulmasını düşündüğü yolunda rivayetler dile getirilmişti. Atatürk bu söylentileri çıkartanlara karşı çok güçlü bir tepki göstermiş ve şunları söylemişti:
“Şaşarım o efendilerin aklı perişanına. Hep biliyoruz ki, memleketimizin başına gelen felaketlerin çoğu şahsi idareden gelmiştir. Bu kadar geri kalmamızın başlıca amillerinden biri budur. Biz öteden beri, böyle bir idareyi bertaraf etmek için mücadele ettik. Şimdi nasıl olur da benim aynı yola gitmekliğim, yeniden devlet hayatında tarafımdan böyle bir çığır açılması istenebilir…Amerikan sistemini memleketimizde tatbik etmeyi hiç hatırıma getirmedim; sistemsiz ve kanunsuz tarzda, Reisicumhurlukla Başvekaleti birleştirmeyi düşünmedim ve düşünecek adam olmadığım bütün milletçe malumdur zannederim.”
Son günlerde basında yer alan bazı haberlerde Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu konuda şu görüşleri dile getirdiği ifade edilmektedir:
"Biz öteden beri demokratik parlamenter sistemin Türkiye'nin koşullarına uygun olduğunu her ortamda dile getirdik. Parlamenter sisteme yönelik aksaklıklar olmakla birlikte toplumda genel bir kabul var. Başkanlık sistemi de tartışılabilir. Nasıl bugün tek adam rejiminin doğru olmadığını tartışabiliyorsak onu da tartışırız. Amerika'da başkanlık sistemi var. Orada başkanın yetkileri o kadar güçlü değil. Her tartışmaya açığız. Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşlarının kurduğu Cumhuriyeti demokrasi ile taçlandırmalıyız. Bu demokratik parlamenter sistem olursa bu bizim beğendimiz, önerdiğimiz, savunduğumuz bir görüş olacaktır"
Sayın Kılıçdaroğlu’nun demokratik parlamenter sistemi savunurken başkanlık sisteminin de tartışılabileceğini, Amerikan başkanlık sisteminin de olumlu yönleri olduğunu belirtmesi dikkat çekicidir. Bu düşünceler Atatürk’ün Amerikanvari başkanlık rejimine açıkça karşı çıkan görüşlerinden özü itibariyle büyük farklılık göstermektedir. Partinin şimdiye kadar kabul ettiği programlardaki temel tercihlerden de uzaklaşmaktadır.
CHP’nin yeni bir program hazırlayacağı yolundaki bilgilerin kamuoyunda dile getirildiği bu günlerde başkanlık rejiminin de tartışmaya açılabileceğinin ifade edilmesi CHP’nin kurucu değerlerinden ve Atatürk ilkelerinden uzaklaşabileceği izlenimi yaratabilir.
Yanlış anlamalara yer verilmemesi için Sayın Kılıçdaroğlu’nun bu konudaki görüşlerine açıklık getirmesi yararlı olacaktır.
Saygılar, sevgiler.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları