Onur Öymen; Ayn-el Arab (Kobani) ile ilgili son gelişmeler ve Türk hükümetinin bu konudaki söylemlerindeki farklılıklar yeni bir değerlendirmeyi gerekli kılıyor.
Ayn-el Arab (Kobani) ile ilgili son gelişmeler ve Türk hükümetinin bu konudaki söylemlerindeki farklılıklar yeni bir değerlendirmeyi gerekli kılıyor.
Amerika’nın son haftalarda yaptığı yoğun hava saldırılarına rağmen Kobani’ye saldıran IŞİD’in şehri tamamen terk etmesi henüz sağlanamamıştır. BBC’nin yayınladığı 20 Ekim tarihli haritada Kobani’nin yarıya yakın bölümünün hala IŞİD’in kontrolünde olduğu görülüyor.
Son günlerde bazı üst düzey Amerikalı generallerin Kobani’nin düşme ihtimalinin devam ettiği yolundaki sözlerinden sonra Amerika bugün orada PYD’nin kontrolündeki bölgeye havadan silah, mühimmat ve sağlık malzemesi attığını duyurdu.
Bugüne kadar bizzat Cumhurbaşkanının ağzından PYD’nin PKK’dan farklı olmadığını söyleyen Türkiye bugün Iraklı Kürt Peşmergelerin Türkiye üzerinden Kobani’ye geçmelerine izin verildiğini açıkladı. Ancak Kobani kantonu eş başkanı Enver Müslim Peşrmergelere ihtiyaçları olmadığını, savaşacak yeterince gençlerinin bulunduğunu, asıl ihtiyaçlarının silah ve mühimmat olduğunu söyledi.
Öte yandan PYD ile Suriyeli diğer muhalif gruplar arasında tam bir birlik olmadığı anlaşılıyor. Geçen hafta Kahire’de tüm muhalif grupların katılımıyla yapılan toplantıda PYD’nin “Suriye’deki Kürt halkından” söz etmesi üzerine Arap kökenli Suriyeli muhalifler tepki göstermiş, bunu üzerine PYD temsilcisi toplantıyı terk etmiş.
Türkiye ile Amerika arasında da görüş ayrılıklarının sürdüğü görülüyor. Türkiye’nin Esad’ın devrilmesi talebine Amerika’nın, hiç değilse şimdilik, olumlu karşılık vermediği anlaşılıyor. Türkiye’nin, üslerin kullanılması ve Kobani ile ilgili bazı konularda Amerika’nın bütün beklentilerini henüz karşılamadığı izlenimi alınıyor.
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin dün yaptığı açıklamada ABD ile Türkiye arasındaki görüş farklılıklarının işaretleri görülüyor.
Tam bu sırada, Beyaz Saray, sözde Ermeni soykırımı iddiasını simgesel olarak yansıtan ve 1925 yılında Ermeni yetimler tarafından dokunan bir halının Beyaz Sarayda sergilenmesine karar verildiği açıkladı. Geçen yıl Ermeni lobisinin aynı konudaki talebi reddedilmişti. Acaba şimdi alınan bu karar bir tesadüf sayılabilir mi?
Türk-Ermeni Yakınlaştırma Komitesi (TARC) Başkanılığını yapmış olan ve Amerikan makamlarının görüşlerini yakından bilen David Phillips “Geçmişin Sessizliğini Kırmak” başlığıyla yayınladığı bir kitapta “Irak’ta Türkiye ile Amerika’nın siyasal ve ekonomik çıkarları birbirinden uzaklaştığı zaman Amerikan yönetimi, Ortadoğu’daki ABD politikalarına uyması için Türkiye’ye baskı yaparken Ermeni soykırımı meselesini kullanır” demektedir. Söz konusu halının sergilenmesi meselesini de bu çerçevede görmek yanlış olmaz.
Öyle anlaşılıyor ki Kobani’deki gelişmeler o kentin boyutlarını aşan sonuçlar vermeye başlamıştır. Bu gelişmelerin ışığında Türkiye’nin bölgedeki bütün terör örgütlerine karşı uluslararası toplumun ortak mücadelede bulunması görüşünü ön plana çıkartması, Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasına öncelik vermesi ve dış baskılardan veya PKK’nın yurt içindeki eylemlerinden etkilenerek geri adım atabileceği izlenimini vermekten kaçınması önem taşımaktadır. Türkiye, şimdiye kadar Kobani’den ülkemize sığınan 200 bin sivili kabul ederek önemli bir insani görev yapmıştır. Şimdi, ülkemizin güvenlik çıkarlarını tehlikeye atacak ve bazılarını tatmin etmeye çalışırken Türkiye’yi başka terör örgütlerinin hedefi haline getirebilecek tehlikeli adımlar atılmasından kaçınılmalıdır.
Saygılar, sevgiler.
Onur Öymen