Onur Öymen; ABD Başkan Yardımcısı Joseph Biden Kıbrıs'a yaptığı ziyareti tamamlayarak ülkesine döndü.
ABD Başkan Yardımcısı Joseph Biden Kıbrıs'a yaptığı ziyareti tamamlayarak ülkesine döndü. Bu ziyaretten kalan bazı izlenimller şunlar::
Biden Kıbrıs'ı ziyaret eden ikinci Amerikan Başkan Yardımcısı oldu. İlk ziyaret 1962 yılında Johnson tarafından yapılmıştı. O sırada Rumların Türklere saldırıları henüz başlamadığı için Kıbrıs sorunu ortaya çıkmamıştı. Johnson Lefkoşe'nin Türk bölgesinde dostluk gösterilerinde bulunmuştu.
Biden'in ziyareti ise başka bir siyasi ortamda gerçekleşti. Biden bu ziyaret sırasında Amerika'nın Kıbrıs'ın tek meşru hükümeti olarak Rum Hükümetiini tanıdığını açıkça vurguladı. Rumlara devlet, Türklere ise devlet niteliği taşımayan bir toplum muamelesi yapıldı. Lefkoşe'nin Türk kesimindeki protokol açısından Biden'in Rumların taleplerini büyük ölçüde yerine getirdiği görüldü.
Bu durum rahatsızlık verici oldu. Türkiye Lozan'dan beri egemen eşitlik kavramına önem veren bir ülke olmuştu. 1974 Barış Harekatından sonra düzenlenen Cenevre Konferansında da masaların düzenlenmesinde Kıbrıs Türkleriyle Rumlar arasında eşitlik görüntüsünün sergilenmesine özen göstermiş ve Rumlara üstünlük sağlayan işaretlere izin vermemişti.
Ziyaret sırasında Amerika'nın Maraş'ın Rumlara verilmesine yol açabilecek bazı hazırlıklara başlanması yolundaki önerilerini dile getirdikleri anlaşıldı. Taraflar arasında müzakerelerin hızlandırılmasının Biden'ın girişimiyle kararlaştırıldığı görüldü.
Rum kesiminin Nobel Energy isimli bir Amerikan şirketine ihale ettiği Akdenizdeki doğal gazın çıkartılıp dünyaya pazarlanması konusunun ön plana çıkartıldığı anlaşıldı. 6 trilyon ayak küp büyüklüğünde olan bu doğal gaz rezervinin Kıbrıs Rumlarını bölgenin önemli bir doğal gaz üretim merkezi yapacağı ziyaret vesilesiyle dile getirildi.
Amerika'nın böylece Rusya'nın Ukrayna üzerinden Avrupa'ya ulaştırdığı doğal gazı bir silah gibi kullanma girişimine karşı Kıbrıs gazının bir alternatif gibi kullanılmasına çalıştğıı görüldü. Bu gazın Türkiye üzerinden Avrupa'ya gönderilmesi seçeneği de gündeme getirilerek Türkiye'ye, Kıbrıs sorunun çözümünde vermesi beklenen tavize karşı, bir ekonomik avantaj sağlanabileceği mesajı verildi.
Biden, "Kıbrıs Cumhuriyetiyle" stratejik işbirliği içinde olduklarını söyledi. NATO üyesi Türkiye'ye karşı yıkıcı politikalar izleyen bir hükümet için bu sıfatın kullanılması dikkat çekici oldu.
Biden, Başpiskoposu ve diğer din adamlarını ziyaret ederek kendi seçim bölgesinde yaşayan çok sayıdakşi Ortodoksa da bir mesaj vermiş oldu. KKTC Diyanet İşleri Başkanının Rum Başpiskoposluk binasına giderek bu ziyarette hazır bulunması yakışık almadı.
Maraş konusundaki girişim Amerika'nın Türk tarafından karşılıksız taviz isteme alışkanlığını devam ettirdiğini ortaya koydu. Örneğin ziyaret sırasında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine karşı uygulanan ambargoların kaldırılmasının gündeme geldiği işitilmedi. Aynı şekilde Rumların Türkiye'nin AB üyelik sürecindeki müzakere başlıklarının altısına koyduğu vetonun kaldırılacağı yolunda da bir izlenim alınmadı.
Müzakerelerde varılacak sonucun Türkler açısından Kofi Annan Planı'nın bile gerisinde olacağı yolunda yaygınlaşan izlenimin giderilmesi yolunda bir işaret alınmadı.
Amerika'nın çözüm sürecinde doğrudan taraf haline gelmesi, kuşkusuz Rumları sevindirecek bir gelişme olmuştur. Şaşırtıcı olan Türk Hükümetinin kendisi ve Kıbrıs Türkleri açısından bugünkü duruma nazaran büyük tavizler verilmesi anlamına gelecek, hatta Kofi Annan Planı'nın bile gerisine gidecek böyle bir süreci nasıl olup da bu kadar hararetle desteklediği, hatta adeta Amerika'nın bu sürece katılmasını teşvik ettiğidir.
Uluslararası ilişkilerde taraflardan birinin ülkesinde seçimlere yaklaşıldığı dönemlerde önemli müzakerelerin ertelenmesi adettir. Buna rağmen Türkiye'de Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinin başladığı bir dönemde Kıbrıs müzakerelerinin hızlandırılması kaygı verici olmuştur.
Türk siyasi partilerinin, basının ve kamuoyunun yeni Cumhurbaşkanın seçilmesinden önceki dönemde Kıbrıs'te tek taraflı tavizler verilmesine ve Kıbrıs Türklerini bu gibi tavizleri destekleyecek şekilde yönlendirecek kamuoyu oluşturma çabalarına karşı dikkatli olması gerekmektedir.
Bu gibi ziyaretlerdeki nezaket sözlerine ve güler yüzlü resimlere de fazla aldanmamak gerekir. Churchill'in deyimiyle "Timsah ağzın açtığı zaman gülmekte mi olduğunu yoksa sizi yutmaya mı hazırlandığını anlamanız mümkün değildir."
Saygılar, sevgiler.
Onur Öymen