Onur Öymen; Türkiye’nin Irak’ın Kuzeyindeki Başika kampında bulunan askeri birliğini personel ve tanklarla takviye etme kararı ülkemizle Irak arasında ciddi bir krize yol açtı...
Türkiye’nin Irak’ın Kuzeyindeki Başika kampında bulunan askeri birliğini personel ve tanklarla takviye etme kararı ülkemizle Irak arasında ciddi bir krize yol açtı. Irak Dışişleri Bakanlığı Bağdat Büyükelçiliğimizi çağırarak oradaki askeri varlığımızın ülkelerinin egemenlik hakkını ihlal ettiğini ileri sürdü ve askerlerimizin 48 saat içinde geri çekilmesini istedi. Bunun gereğinin yapılması için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine de başvurdu. Irak’taki bazı yerel yönetimler Türk mallarına boykot çağrısı yaptı. Amerika Türkiye’nin Irak’ın egemenliğine saygı göstermesini istedi.
Türk Hükümeti bu birliklerin Irak’ın talebi üzerine, orada IŞİD’le mücadele edecek silahlı unsurların eğitimi için gönderildiğini söylüyor. Sayın Cumhurbaşkanı bu talebin 2014 yılında bizzat Başbakan Haydar el-İbadi tarafından yapıldığını ifade ediyor.
O zaman bu kriz nereden çıktı? Anayasamıza göre yurt dışına asker gönderilmesi Büyük Millet Meclisinin kararıyla mümkündür. Mecliste Irak’la ilgili olarak çıkartılan tezkerede Irak’a bu amaçla birlik gönderilmesinden söz ediliyor mu?
Kaldı ki, Mecliste karar alınsa bile bu birliklerin gönderilmesinden önce ilgili ülkeyle bir anlaşma yapılması ve bu anlaşmada gidecek askerlerin sayısının, silahlarının, görevlerinin, kalış süresinin belirtilmesi gerekiyor. Ayrıca oradaki kuvvetlerin statüsü, yani tabi olacakları kurallar ve hukuk düzeni hakkında da bir anlaşma yapılması icap ediyor.
Bütün bunlar yapılmışsa Irak’ın söyleyecek bir sözünün olmaması gereki. Eğer yapılmamışsa o zaman ortada ciddi bir eksikliğin olduğuna hükmetmek gerekir. Eğer söylendiği gibi, Irak hükümetinin Türkiye’nin vereceği askeri eğitime gerçekten ihtiyacı varsa bu eksikliğin iki hükümetin mutabakatıyla düzeltilmesi yoluna gidilmelidir. Eğer herhangibir yazılı anlaşma yoksa ve Irak’ın da böyle bir talebi bulunmuyorsa o zaman tutumumuzu gözden geçirmemiz uygun olur.
Ancak Irak’la bu olaydan daha da ciddi bir sorunumuz var.
Irak, topraklarında uzun bir zamandan beri PKK terör örgütünün yönetici kadrosunun, kamplarının, cephaneliklerinin ve eğitim alanlarının varlığına engel olmuyor, hatta Türkiye’nin oradaki teröristlere yönelik hava operasyonlarına tepki gösteriyor.
Irak’ın bu konudaki tutumu kendi Anayasasına ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 28 Eylül 2001 tarihli ve 1373 sayılı kararına açıkça aykırıdır.
Irak Anayasasının 7. maddesinin 2. fıkrasında şöyle denilmektedir:
“Devlet terörizmin bütün şekilleriyle mücadele edecek ve topraklarının terör eylemleri için bir üs, bir geçiş yolu veya eylem alanı olmasını önlemek için çalışacaktır.”
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 1373 sayılı kararının 2. maddesinde bütün ülkelerin, terörist eyleme karışmış kişilere aktif veya pasif hiçbir destek veremeyeceği, terörist faaliyetlerin önlenmesi için gerekli bütün tedbirleri alacağı, terör eylemi yapanları, bu eylemlere mali destek sağlayanları, eylemleri planlayanları ve destekleyenleri topraklarında barındıramayacağı, etkin sınır kontrolleri yaparak teröristlerin sınırların ötesine geçmesini engelleyeceği karara bağlanmıştır.
Irak’ın ülkesinin Kuzeyin’deki PKK teröristlerina karşı izlediği müsamahakar tutum Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin bu kararına açıkça aykırıdır. Türkiye’nin bu nedenle Irak’ı protesto etmesi, gerekli önlemleri derhal almasını talep etmesi ve Irak’ı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine şikayet etmesi gerekmektedir.
Musul’daki birliklerimiz konusunda Irak’ın yanında alan Amerika’nın ve diğer müttefik ülkelerin PKK’nın Irak topraklarından tasfiyesi için şimdiye kadar Irak nezdinde etkili bir girişimde bulunmamış olmaları da düşündürücüdür.
Türkiye Cumhuriyeti daima hakkını korumada gerekli cesareti göstermiştir. Şimdi de göstermelidir.
Saygılar, sevgiler.
Onur Öymen