Büyük Atatürk’ün Lozan’la ilgili olarak söylediği şu sözler bu zaferin tarihimizdeki çok önemli yerini gösteriyor:
“Lozan antlaşması, Türk milleti aleyhine, asırlardan beri hazırlanmış ve Sevr antlaşmasıyla tamamlandığı zannedilmiş, büyük bir suikastin yıkılışını ifade eden bir belgedir. Osmanlı devrine ait tarihe eşi geçmemiş bir siyasi zafer eseridir.”
Peki Lozan’da Türklerin iradesine boyun eğmek zorunda kalan yabancı devletler ne düşünüyordu? İleriye yönelik hangi hesaplar içindeydiler?
İngiliz heyeti başkanı Lord Curzon bir akşam ABD temsilcisi Mr. Child ile birlikte Lozan Konferansı sırasında İsmet Paşayı ziyarete geldiler. Lord Curzon İnönü’ye “Görüşmelerde bir neticeye varacağız, ama biz memnun ayrılmayacağız. Her teklifimizi red ediyorsunuz, bu sizin bileceğiniz bir iştir. Ama neleri red ediyorsanız not ederek cebimize koyuyoruz. Buradan memleketinize döneceksiniz. Memleketiniz haraptır, imar etmeyecek misiniz?. Bunun için paraya ihtiyacınız olacaktır. Para dünyada bir bende bir de yanımdakinde vardır. Unutmayın ki; neleri red ediyorsanız hepsini cebimizde saklıyoruz. İhtiyaç sebebiyle bir gün para istemek için karşımıza gelip diz çöktüğünüzde bu gün red ettiklerinizi cebimizden birer birer çıkarıp size göstereceğiz” demişti.
Acaba cebimize koyuyoruz dedikleri nelerdi? Öyle anlaşılıyor ki, Türkye’ye Sevr Antlşmasıyla dayatılmak istenen ve Lozan’da da hiçbir şekilde kabul ettirilemeyen taleplerdi.
Şimdi acaba Türkiye’ye yönelik girişimler ve tertipler Lord Curzon’un cebine koyduklarının ülkemize kabul ettirilmesini mi amaçlıyor? Bunun için mi Türkiye çeşitli yöntemlerle baskı altına alınmaya, zayıf düşürülmeye çalışılıyor? Bunun için mi devletimiz ve ordumuz yıpratılmaya çalışılıyor. Askerlerimizin kafasına ülke savunması dışında bazı hedefler konulmasına çalışılıyor?
Atatürk’ün bu konudaki uyarılarını da hatırlamanın tam zamanıdır.
Bakınız Atatürk ne diyor:
“Efendiler, komutanlar, askerliğin görev ve gereklerini düşünür ve uygularken, beyinlerini siyasi görüşlerin etkisi altında bulundurmaktan kaçınmalıdırlar. Siyasetin gereklerini düşünen başka görevliler bulunduğunu unutmamalıdırlar.” (1927)
“Lafla, politika ile, düşmanın aldatıcı vaatlerine kulak vermekle askerlik görevi yapılamaz. Omuzlarında ve özellikle kafalarında askerlik sorumluluğunu yüklenecek kadar kuvvet bulunmayanların feci sonuçlarla karşılaşmaları kaçınılmazdır.” (1927)
Şimdi bütün bunları düşünme ve tarihten ders alma zamanıdır. Sıkıntılı günlerden geçerken Cumhuriyetimizi kuranların düşünce ve uyarılarına her zamandan çok ihtiyacımız var.
Onur Öymen