Pierini son zamanlarda yaşanan yolsuzluk olaylarını, bunları örtmek için başvurulan ve hukuku zedeleyen yöntemleri anlatıyor...
Şimdi Carnegie Europe'da araştırmacı olarak çalışan AB'nin eski Ankara Temsilcisi Marc Pierini 3 Mart 2014 tarihinde Türkiye'deki gelişmeler ve bu gelişmelerin Avrupa'la ilişkilerimiz üzerindeki olumsuz etkileri konusunda dikkat çekici bir makale yazdı.
Pierini son zamanlarda yaşanan yolsuzluk olaylarını, bunları örtmek için başvurulan ve hukuku zedeleyen yöntemleri anlattıktan sonra Türk Hükümeti'nin çeşitli konularda izlediği politikaların dünyada giderek daha fazla tepki uyandırdığını, bu politikaların sonucunda Türk ekonomisinin de zarar gördüğünü belirtiyor. Makalede bütün bu gelişmelerin Türkiye'yi AB üyeliğinin temel taşı olan hukukun üstünlüğü alanında geriye götürdüğünü vurguladıktan sonra bu durumda Türkiye'nin AB üyelik sürecinin 2014 yılının sonunda bir süre askıya alınabileceğini söylüyor ve bunun üyelik süreci kurallarının doğal sonucu olacağını belirtiyor.
Pierini'nin Türkiye'nin içinde bulunduğu sorunları ve sıkıntıları, bunların dünya ülkeleriyle ve AB'yle ilişkilerimizde doğurduğu güçlükleri dile getrirmesi şaşırtıcı değil. Şaşırtıcı olan AB'nin bütün bu alanlardaTürkiye'de AKP iktidarı döneminde yaşanan olumsuz gelişmeleri teşhis etmekte bu kadar gecikmesidir.
AKP iktidarının hukukun üstünlüğünden ve demokrasinin vaz geçilmez koşulu olan laiktikten uzaklaştığını, basın özgürlüğü, yargı bağımsızlığı, kadın-erkek eşitliği gibi alanlarda hızla geriye doğru gittiğini, Türkiye'nin insan hakları alanında on yıl öncesinin gerisinde kaldığını CHP'nin o zamanki Genel Başkanı Deniz Baykal, 2009 yılında Avrupa Parlamentosunun Sosyalist Grubunda yaptığı konuşmada açıkça dile getirmişti.
Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonunda görev yapan CHP'li milletvekilleri olarak bu gerçekleri yıllarca anlattık. Ne yazık ki, Avrupalı Parlamenterlerin çoğu iktidar partisinin yanıltıcı propagandalarına inanmayı tercih ettiler. Karma Parlamento Komisyonu'nun o zamanki Hollandalı Başkanının odasının duvarında Başbakan Erdoğan'ın büyük boy posteri asılıydı. AB ülkelerinin Türkiye'ye bakışı da farklı değildi. 2004 yılında İsveç Dışişleri Bakanı ve Sosyalist Parti üyesi Ann Lind, "Türk vatandaşı olsaydım Erdoğan'a oy verirdim" diyordu.
Türkiye'nin ulusal çıkarlarına sahip çıkan, ülkemizin demokrasi, özgürlükler, insan hakları, yargı bağımsızlığı, kadın-erkek eşitliği gibi alanlarda Avrupa'nın en ileri ülkelerinin düzeyine yükseltilmesini savunan Cumhuriyet Halk Partisinin, AKP iktidarının demokrasiye, laiklikliğe, yargı bağımsızlığına aykırı uygulamalarına gösterdiği tepkileri yeterince dikkate almıyorlardı. Çünkü CHP aynı zamanda Kıbrıs gibi, Ermenistan'la ilişkiler konusu gibi, Habur açılımı gibi konularda Türkiye'ye yapılmak istenen baskılara kararlılıkla karşı çıkıyordu. Onun için Ankara'daki AB Büyükelçilerinin büyük çoğunluğu AKP'nin politikalarını destekliyor, ancak onların iktidarında Türkiye'den istedikler tavizler alabileceklerini umuyorlardı. AB üyeliği konusunda içi boş umuıtlar yaratarak Türkiye'den istedikleri tavizleri elde edebileceklerini sanıyorlardı. İnsan haklşarı ihlalleri ve büyük insani dramlara yol açan siyasi davalar konusunda bile AB İlerleme Raporlarındaki eleştiriler timsah göz yaşlarından farklı değildi.
Pierini'nin makalesi şimdi Türkiye'nin gerçeklerini anlamaya başladıklarını gösteriyor. Biraz geç olmadı mı? Türkiye'nin Batı değerlerinden uzaklaşıp Orta Doğu'nun bir otoriter din devleti olmaya doğru yönelmesinde Avrupalıların itici, dışlayıcı hatta gurur kırıcı, Türk milletini Avrupa'dan soğutucu politikalarının, çifte standartlarının hiç mi etkisi yoktur?
Türkler kendi meselelerini demokrasi içinde çözmenin yolunu mutlaka bulacaklardır ama Avrupa'yla ilişkiler konusunda ağızlarında daima acı bir tad kalacaktır.
Saygılar, sevgiler.
Onur Öymen