Adalet neredeydi?
İnsanlığa ait ne kadar iyi kavram varsa tek tek gözden düşüyor...
Adalet hangi durumda sağlanır? Adalet kimin için var?
Dün Eskişehir’de bir dava görüldü.
Eskişehir 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde. Aslında Muğla’da yaşanan ve Muğla’da görülmesi kararlaştırılan dava adli tatil olmasına rağmen Eskişehir’e alınıyor.
Neden alındığı konusunda da hiç bir açıklama yok!
Şerzan Kurt’u hepiniz hatırlayacaksınız. Polis kurşunuyla 21 yaşında hayatını kaybeden Kürt vatandaş.
11 Mayıs 2010 tarihinde ülkücülerle Kürt öğrenciler arasında yaşanan olaylarda polisin ateş açması sonucu başından vurulan ve 17 Mayıs 2010 tarihinde hayatını kaybeden Şerzan Kurt.
Dün 18’incisi görülen duruşmada 2,5 yıldır tutuklu bulunan polis memuru Gültekin Şahin, suçlu bulunuyor, 8 yıl hapis cezasına çarptırılıyor….
Çarptırılmasına çarptırılıyor da sonuç ne oluyor? Tahliye…
Dün verilen tahliye kararıyla o günlerde (duruşmanın görüldüğü ilk zamanlarda) cezanın neden 8 yıla düşürüldüğünü anlamak hiç de zor olmasa gerek!
Cezasızlığın pratik bir hal aldığı adaletsizliğin kol gezdiği bu ülkede sanığın avukatı Kemal Ertuğrul duruşma sonrasında şöyle bir açıklama yapıyor:
‘’Müvekkilimin beraat etmesi gerekiyordu. Kararın temyizi için Yargıtay'a başvuracağız. Müvekkilimin olayda suçlu olduğunu belirten delil yok. Hiçbir zaman hukukun dışına çıkmadık. Kararı benimsemiş değiliz ama tahliyeden dolayı sevinçliyiz.''
Madem müvekkilinin suçu yok avukat, Kurt’un öldürülmesine ilişkin dava dosyasına giren 155 polis imdat kayıtlarına göre, saat 02.00’de polisi arayan ülkücü Samet Erdoğan’ın, telefondaki görevliye küfrederken, bir yandan da bar önündeki polis Gültekin Şahin’e seslenerek ‘’Sıkın abi, Gültekin abi içeri gelin’’ demesi ne anlama geliyor? Ki bu diyalogdan 45 dakika sonra polis, ateş edip Şerzan Kurt’u öldürüyor.
Bu dava baştan sona vicdanları yaralıyor…
Kararı duyan baba Ömer Kurt, "Ben zaten bir kere ölmüştüm, bugün ikinci kez öldürdüler beni. Adalete sığınıyorum, adalet neredesin?" diye feryat ediyordu.
Adalet neredeydi? Baba Kurt için ötelerde olduğu o kadar açıktı ki…
Dün çocuğu öldürülüyor, bugün katili serbest bırakılıyor…
İnsanlığa ait ne kadar iyi kavram varsa tek tek gözden düşüyor…
Hani yargının ana işlevi “adaletin gerçekleşmesini” sağlamaktı. Bu kararla adalet gerçekleşmiş mi oldu? Bireyin hak ve özgürlüklerinin korunmasını gerekli kılan zihniyet nerede?
Türkiye’de ki adalet mekanizması bu kararlarla sorun üreten bir hal aldığını o kadar net gösteriyordu ki…
Yoksa adalet zaman, ortam, durum, şartlar ve kişilere göre değişiyor muydu? Gerçek hayatta çiftesini yediğimiz standartlar bir kez daha mı kendini göstermişti?
Arthur Koestler ne kadar da haklıydı, ''Her ana çocuğunu doğurduğunda onun bir gün öldürülebileceğini düşünmüyordu. Her insan, yaşlanacağını ve hayatını doğal bir ölümle sonlandıracağını sanıyordu ama yüz milyonlarcası başka insanlar tarafından öldürülüyordu''
Rojda Duygu Yeşilgöz
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları