Tarih:
14.02.2013
Bir ölüm daha faili meçhul karanlığına gömülmesin!
Vicdanlarımızın derin sessizliği bir ölümü daha faili meçhul karanlığına gömmeye çalışmaz umarım...
Abidin Tuncer, 1990 yılında Cizre’de panzerin çarpmasıyla öldü. 12 yaşındaydı…Uğur Kaymaz 21 Kasım 2004’de Mardin Kızıltepe'de, 'yasadışı örgüt üyelerine operasyon' gerekçesiyle, evinin önünde 12 yaşındaki vücuduna 13 kurşunun isabet etmesiyle öldürüldü.
Rozerin Aksu, 7 yaşındayken 3 Haziran 2006'da babası Selahattin Aksu ile birlikte Kılızıltepe'de mevsimlik işçi olarak çalıştıkları tarlada üzerlerine 92 kurşun sıkılarak öldürüldü.
Mizgin Özbek, 5 Eylül 2006 günü Eskice Köyü Satıh mezrası civarında bir çatışmada jandarma kurşunlarının hedefi olarak 11 yaşındayken öldü.
Aydın Erdem, 6 Aralık 2009’da DTP’nin kapatılmasını protesto için yapılan eylemde polis olduğu belirtilen kişiler tarafından sırtından vurularak öldürüldü.
Mustafa Dağ ve Mahsun Karaoğlan Öcalan’ın doğum günü etkinlikleri için 2009 yılında Amara’ya giderken Aligor Beldesi’nde yaşanan olaylarda gaz bombası atılması sonucu yaşamını yitirdi.
Ceylan Önkol 2009 yılında koyun otlatırken isabet eden havan topu nedeniyle 14 yaşında öldü.
Son olarak medyanın üç maymun rolünü bir kez daha başarıyla sahnelemesine neden olan 10 Şubat akşamı yapılan gösteriler sırasında polis müdahalesi sonucu hayatını kaybeden 19 yaşındaki Şahin Öner oldu.
Saydığım isimler öldü ama, fakatlı argümanları sıralamaya yeter nasıl olsa…
Kimse nasıl öldüklerini değil, neden orada bulunduğunu sorgulamakla meşgul.
Şahin de tıpkı diğerleri gibi milli psikolojik savaşın kurbanı oldu.
15 Şubat'ı protesto eden grupta yer alan ve polise atmak istediği bombanın patlaması üzerine yaşamını yitirdiği öne sürülen 19 yaşındaki Öner'in, patlama sonrasında, el ve vücudunun bazı uzuvlarının koptuğu ve yandığı uzuvlarıın kopması nedeniyle de yaşamını yitirdiği öne sürüldü. Olayla ilgili konuşan bazı görgü tanıkları ise, Öner'i, 'Akrep' diye tabir edilen zırhlı polis aracının ezdiğini söyledi.
Sonrasında Twitter ve Facebook'ta yayınlanan fotoğraflarda Şahin Öner'in tabuttaki cansız bedeni görünüyor. Polisin yaptığı açıklamaya, zıt bir görüntü ortaya çıkarken, patlama sonrasında, elinde parçalanma olduğu söylenen Öner'in, ellerinde herhangi bir parçalanmanın olmadığı tam tersi sanki sürüklendiğini ispat edercesine yüzünde ve vücudunun bazı yerlerinde morlukların olduğu görülüyor.
Yapılan otopsi sonucun da ortaya çıkan rapor, görgü tanıklarını ve olay yeri kamera kayıtlarını ispatlıyordu.
Raporda sürtünme tarzı, yaygın ekimoz ve sol 1,2,3, ve 4. kaburga kemiklerinin mitskapüler hattan ekimozlu kanamalı kırık olduğu görüldü" ifadeleri yer alıyordu.
Yani, Öner'in iddia edildiği gibi elinde bomba patlaması sonucu değil, zırhlı aracın çarpması sonucu yaşamını yitirdiği gözler önüne serildi.
Elinde bomba patladı denilen Şahin’in, morg'ta çıkan görüntüleriyle kamuoyuna nasıl manipülatif bir algı giydirildiği açıkça gösterildi.
Popülist ve oto-sansürlü medya kanalları toplumu yönlendirerek neyi düşünmeleri ve neye inanmaları gerektiği işlevini yine yerine getirdi. Lise son sınıf öğrencisi Şahin Öner ezilerek hayatını kaybetti ve yetmedi Devlet'in 'elinde bomba patladı' yalanıyla suçlandı.
"Elinde bomba patlaması sonucu yaşamını yitirdi" açıklamalarını yapan yetkili kişilerin şu ana kadar açıklama yapmaması ne ile açıklanabilir?
Polisin, hangi siyasi amaç olursa olsun yapılan bir gösteride, isterse gösteri çığırından çıkmış olsun ezdiği göstericiyi hastane yerine polis karakoluna götürmesi nasıl açıklanabilir? (otopsi raporunda Şahin’in parmaklarında siyah mürekkep olduğu yönündeki ifadeler, bu ihtimali güçlendiriyor) Anormalliklerin normale döndüğü bir simülasyonda yaşıyoruz artık.
Yaşanan olay aynı olsa da sürecin farklı olacağından emin olduğum bir olayı hatırlatmak istiyorum.
7 Aralık 2008’de Yunanistan’da ayaklanmalara sebep olan polis kurşunuyla hayatını kaybeden 15 yaşındaki Alexandros Grigoropoulos olayı. Bu olaydan sonra bir halk ayaklandı ve Alexandros’a sahip çıktı. Sonrasında polis görevinden alındı. İçişleri bakanı ise istifa etti.
Bizim ülkemiz için ne kadar da ütopik duruyor değil mi?
Vicdanlarımızın derin sessizliği bir ölümü daha faili meçhul karanlığına gömmeye çalışmaz umarım...
Rojda Duygu Yeşilgöz
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları