Tarih:
19.09.2013
Birileri ölürken diğerleri ne yapıyor?
Bedenlerini açlığa yatıran 20 kişi gerçeklikleriyle öylece karşımızda duruyor...
Van Erciş Depremi, 23 Ekim 2011'de Tabanlı Köyü merkez üssünde 7.2 büyüklüğünde meydana gelen deprem.604 vatandaş hayatını kaybetti, 4 bin kişi ise yaralandı. Depremde 8 bin civarında ev kullanılamaz hale gelirken, 60 bin kişinin de evsiz kaldığı söylendi.
Doğal felaket sonucu, Kürt oldukları için sosyal medyadan nefret saçıldı.
Sanki acı hepimizin ortak acısı değilmiş gibi, ‘’iyi oldu’’ denilebildi. Habertürk televizyonu spikeri Duygu Canbaş, sunduğu haber programında "Tüm Türkiye, her ne kadar doğusunda, Van'dan da gelmiş olsa bu haber, hepimizi gerçekten derinden sarstı ve üzdü" diyerek yorumlayabildi. Müge Anlı, atv'deki programında "Herkes haddini bilecek. Yeri geldi mi taş atacaksın, Mehmetçik'i kuş avlar gibi avlayacaksın sonra zor günlerde canım cicim deyip, yardım isteyeceksin. O polisler hemen yardımına koştu oradakilerin. O taş atanların eli kırılsın. Askerlerimize polislere zeval vermesin" ifadelerini kullanabildi.
Başkalarının acılarına sevinmek Kürt olunca doğal refleks halini alabilmişti. Bir yanda enkaz altında can pazarı, bir yandan ırkçı saldırılar. Ve gördük ki vicdan bu toprakları çoktan terk etmişti.
Bu soğukta sokaklarda içleri yanan anne, baba, evlat acısıyla umutsuzca beklerken, sıcacık evimizde oturmuş üzülürken, bir de yine sıcacık evlerinde oturmuş bu insanlık dramına üzülmekte kararsız kalan insanların olduğunu görmüştük.
Sonrasında o bilindik görüntüler 300 kişinin aynı tuvalet ve banyoyu kullandığı, üç aydır kuru fasulyenin yendiği, elektriklerin ha bire kesildiği, kar sularının göl ettiği, en yakın yerleşim yerinin 1 km uzaklıkta olduğu çadır kentler.
Havaların da soğuk olması nedeniyle ısınma sorunu da kendini hissettirince, depremde evleri yıkılan veya hasar gören vatandaşlar, bir de kar ve gece eksi 10 dereceye kadar düşen soğukla mücadele etti.
Havaların da soğuk olması nedeniyle ısınma sorunu da kendini hissettirince, depremde evleri yıkılan veya hasar gören vatandaşlar, bir de kar ve gece eksi 10 dereceye kadar düşen soğukla mücadele etti.
Soğuk havada çadırlarda yaşam mücadelesi vermelerinin bilançocu ise, 160 çadır yangını, 12 yanan beden! Deprem travmasını yaşayan aileler birde çadırlarında çıkan yangınlarla bir kez daha yıkıldı.
Sonra Ocak ayında Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay bir açıklama yaptı. ''İnşallah Ocak ayının ortasında Van'da çadır kent kalmayacak, hepsi konteynerlere geçmiş olacak'' Atalay ayrıca, devletin bütün imkânlarıyla bu büyük afetin yaralarını sarmaya çalıştığını da eklemeyi unutmamıştı açıklamasında.
Şubat 2012 de ise çadır kentler boşaltılmaya başlanmıştı bile. Evleri yıkık ve ağır hasarlı olanlar, konteyner kentlere yerleştirilirken az hasarlı olanlar ise kendi evlerine dönmeye mahkûm edilmişti. Hiç evi olmayan kiracı olan ailelerin ise haddi değildi bile konteynerda yaşamak.
2012 yılının sonlarına doğru ise Van ve Erciş İlçesi’nde kurulan konteynerlerin büyük bölümü, kalıcı konutların bitmesi ve depremzedelerin buralara yerleşmesiyle kaldırıldı. Ancak, hak sahibi olmayan ve dar gelirli depremzedeler konutlardaki su ve ısınma sorunlarına rağmen zor şartlar altında konteynerlerde kalmaya devam etti. Elektrikleri, suları kesildi…
Taşlarla yaptıkları ocaklarda yaktıkları ateş üzerinde yemek pişirip, güneşte ısıttıkları sularla banyo yaptılar. Gidecek yerleri yoktu çünkü…
Depremin üzerinden 2 yıl geçti… Konutlara yerleştirilmeyen depremzedeler, 32 gün önce açlık grevine başladılar. Hiçbir yetkilinin kendilerini duymamasını şikâyet ederek 13 Eylül’de açlık grevlerini ölüm orucuna çevirdiklerini duyurdular. 20 kişi ortak karar alarak en temel anayasal hakları olan Barınma Haklarını savunmak için yaşadıklarını halklara duyurmak adına ölüm orucuna başladı.
Devletten tek isteklerinin sadece konut olduğunu belirten depremzedelerden İsa Gören, “1 milyon Suriyeliye elektrik, su ve ayda 600 Dolar verebiliyorsunuz da burada yaşayan 120 aileye bakamıyor musunuz? Bu bize karşı bir kin ya da nefret mi? Devlet ne yapmaya çalışıyor?” diye hükümete seslendi.
Kimse seslerini duymadı…
Bedenlerini açlığa yatıran 20 kişi gerçeklikleriyle öylece karşımızda duruyor. Deprem vergisi adı altında halktan toplanan vergileri deprem olduğunda biz o vergilerle yol yaptık diyen bir iktidar da bütün gerçekliğiyle karşımızda.
‘’Hani komşusu açken tok yatanlar bizden değildi’’ 32 gündür neredeler? Bu bir devlet utancıdır, her fırsatta büyüyen ekonomisinden dem vuran iktidar deprem mağduru halkına barınacak bir ev veremiyor mu ?
3 maymun yeniden sahalardaydı! Gerçi ne diye haberi yapılsın ki? Zaten ideolojik bir açlık grevi bu. Devlet orada ki insanlara konteyner vermiş, eksi derecelerde ısınabilecekleri bez çadır vermiş. Açlık grevleriyle zaten gündemi değiştirme çalışıyorlar. Haber değeri bile yok!
3. Boğaz köprüsü, 3. Havaalanı gibi dev projelerimiz varken, ne diye evi olmayana ev yapılsın ki! Mısır, Suriye gibi bir gündemimiz varken ne diye Van gündem olsun ki!
Ben artık bu memlekette binlerce sayfa yazılan insanlık ayıbı yazılarını okumaya yetişemiyorum.
Biraz mola sevgili siyasetçiler, neye üzüleceğimize, neye ağlayacağımıza şaşırdık.
Uyanmayan Berkin’e mi, dövülerek öldürülen Ali İsmail Korkmaz’a mı, polis kurşunuyla ölen Ethem’e mi, biber gazı kapsülleriyle yaşamlarını yitirenlere mi, 14 yaşında tecavüze uğrayan kız çocuklarına mı, Roboskiye mi yoksa yanımızda olan açlık grevine mi?
Birileri ölürken diğerleri ne yapıyor?
Rojda Duygu Yeşilgöz
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları