Şahin Mengü: Elbette Atatürkçülerin o yüzde bire bile tahammülü yoktur ama olmuş da olabilir.
Kütüphanemi düzenlerken, bir kitabın, 62 yıl öce rahmetli Turhan Selçuk’un Akis Dergisinde yayınlanan aşağıdaki karikatürünü alıntıladığına rast geldim.
Karikatüre bakınca aklıma “Az gittik Uz gittik, arpa boyu yol gittik” deyişi geldi. Ama son günlerde yaşananlara bakınca bir arpa boyu yol bile gitmediğimiz anlaşılıyor.
O gün olduğu gibi bugün de muhalefeti susturma çabaları var. Yargıçlara talimatlar veriliyor. Gazeteciler aydınlar tutuklanıyor. 62 yıl önceden hiç farkımız yok.
Ana muhalefet Partisi Genel başkanı FETO’cu olmak ile itham ediliyor. Oradan Cumhuriyet Halk Partisine saldırılmak isteniyor. Aynen Menderes’in tahkikat komisyonuyla yaptığı gibi. Kemal Kılıçdaroğlu bir şehit cenazesi için gittiği Çubukta linç tehlikesi atlatıyor, aynı tehlikeyi İsmet İnönü’de Uşakta atlatmıştı.
Devletin bütün kurum ve kurullarına sızmış olan FETO diğer partilere de sızmış olabilir. Herhalde bu sızma iktidar partisinde yüzde doksansa, muhalefette yüzde bir bile değildir.
Elbette Atatürkçülerin o yüzde bire bile tahammülü yoktur ama olmuş da olabilir.
Turhan Selçuk’un bu karikatürü, sayfalarca yazıyla anlatılabilecek bir durumu, tarihten ders alınsaydı, tarih tekerrür etmezdi sözünü çizgilerle fazlasıyla ve çok güzel anlatmış.
Aslında AKP iktidarı, mağduru oynamaya çalışıyor. Anayasanın 34. Maddesine göre, silahsız ve saldırısız düzenlenmiş Gezi olaylarını, bir kalkışma olarak halka sunmak yanlış, yanlış olduğu kadarda tehlikelidir.
Nitekim AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan Gezi olayları için “FETÖ’nün darbe girişimi gibi bir saldırıdır” demiş. Ama Gezi’nin devam ettiği süreçte, FETÖ’nün Türkçe olimpiyatlarına da katılıp, “Bir tarafta taş var, Molotof var, diğer tarafta Türkçe var, türkü var” dediğine göre, Gezi olaylarının bir FETÖ kalkışması olmadığını kendisi de ikrar etmiş olmuyor mu? Ki Gezide ne taş vardı ve ne de Molotof kokteyli” aynen Anayasada tarif edildiği gibi silahsız ve saldırısız bir gösteriydi.
Gerçekleri çarpıtarak muhalefeti, aydınları susturma, sindirme çabaları bütün otoriter yönetimlerin uyguladığı bir yöntemdir. Ama hiçbiri bunda sonuna kadar başarılı olamamıştır. Halk bir gün uyanır.
Geldiğimiz nokta AKP’nin, muhalefet partilerini susturmak için “Tahkikat Komisyonu” benzeri bir uygulamaya gitmeye niyetlendiğini gösteren belirtiler ortaya koymaktadır.
İnşallah sağduyu egemen olur da o noktaya gelinmez.
Sağlıklı bir demokrasi de iktidarı demokratik yollardan kaybeden Cumhurbaşkanlarının, başbakanların korkacakları, çekinecekleri bir şey yoksa şerefleriyle yaşamaya devam ederler. Dünyada ve ülkemizde bunun örnekleri çoktur.