Tarih:
04.08.2014
Gazze
Şahin Mengü; İsrail'in Gazze'de yapmakta olduğu ağır bir uluslararası hukuk ihlalidir. Bir insanlık suçudur, vahşettir.
Bakan Davutoğlu bayramda yaptığı açıklamada, "Filistinli kardeşlerimizin davasını kendi davamız gibi görüyoruz" demiş.Yine doğruyu söylememiş. Onların derdi, Filistin'i Hamas üzerinden "müslüman kardeşleştirme" derdidir. Yoksa, Filistin davası değildir.
Demokratik dünyanın "terörist" olarak gördüğü Hamas'ın iki destekçisi kalmıştır: Türkiye ve Katar. Hamas'ın geleneksel destekçileri İran ve Lübnan Hizbullah'ı bile, Suriye'ye ettiği ihanet nedeniyle, Hamas ile ilişkilerini soğutmuşlardır. Ülkesinde müslüman kardeşleri tasfiye etmeye çalışan yeni Mısır yönetimi hareketin Gazze kolu olan Hamas'a zaten mesafelidir.
Suriye'de oluk oluk müslüman kanı akmasında, AKP hükümetinin dinci-mezhepçi yanlış politikalarının vebali vardır. Şimdi benzer bir vahim hatanın Gazze krizi sırasında da yapıldığı anlaşılıyor. Mısır Dışişleri Bakanı, 17 Temmuz günü ortaya koydukları ve -İsrail dahil- bütün ilgili devletlerin ve BM'nin kabul ettiği ateşkes teklifini, Türkiye ve Katar'ın kışkırtmasıyla, Hamas'ın reddettiğini söyledi. Nitekim, arap medyası, ateşkes teklifinin, Hamas tarafından, Türkiye ve Katar'a rol biçilmediği gerekçesiyle geri çevrildiğini ileri sürdü. Aradan geçen zamanda yüzlerce sivil daha İsrail saldırılarında öldü.
Ateşkes sağlanması için geçtiğimiz günlerde Paris'de yapılan toplantılara batılı büyük ülkeler yanında, Türkiye ve Katar da katıldı. Batılı ülkeler "terörist" Hamas ile doğrudan görüşmediklerinden, Türkiye ve Katar, Hamas'ın temsilcisi olarak toplantıya davet edildiler. Türkiye gerçekten "filistin davasını" sahipleniyor olsa idi, toplantıya Mahmud Abbas'ın FKÖ'sünün de temsil edilmesini sağlardı. Tersini yaptı, FKÖ'nü dışlattı.
Şu hususun altı çizilmelidir:
İsrail'in Gazze'de yapmakta olduğu ağır bir uluslararası hukuk ihlalidir. Bir insanlık suçudur, vahşettir.
Ancak, tarafsız gözlemciler, İsrail'in orantısız güç kullandığını vurgulamakla beraber, Hamas'ın okullar, hastaneler gibi sivil binaların altında açtığı tünellerle İsrail'in içine militanlarını sızdırdığını, yine sivil tesisleri silah depoları olarak kullandığını ve oralardan İsrail'e roket atışı yaptığını bildiriyorlar. Hamas'ın bu faaliyetlerini, İsrail, yaptığı katliamda bahane olarak kullanıyor.
BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon, 22 Temmuz günü yaptığı açıklamada, Hamas ve islami cihat tarafından sivil İsrail yerleşim yerlerine füzeler atılmasını şoke edici bulduğunu ve kınadığını bu saldırıların derhal durdurulmasını istediğini, Hamas'ın okul hastane gibi sivil tesislerin askeri amaçlarla kullanmasını kınadığını, hiçbir ülkenin topraklarına füze yağdırılmasını kabul edemeyeceğini ve kendisini savunma hakkı bulunduğunu söyledi.
Diyelim ki, Ban, bu açıklamaları ABD ve İsrail baskısı ile yaptı. Ancak, yakında görev süresi dolacak olan Hint-Tamil asıllı BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Bayan Navi Pallay da, 23 Temmuz günü Cenevre'de benzer değerlendirmelerde bulundu:
"...Hamas'ın ve diğer grupların hedef seçmeksizin Gazze'den yaptıkları 2900'den fazla roket ve havan topu atışları İsrail'li sivillerin hayatları için tehlike yaratmayı sürdürüyor. Eskiden olduğu gibi, şimdi de bu saldırıları kınıyorum. Yoğun yerleşim yerlerine silah yerleştirilmesini ve oralardan saldırı düzenlenmesini de kabul edilemez buluyorum..."
Bölgede sözü dinlenir ve etkili diplomasi, taraflardan birisini körü körüne destekleyerek yapılmaz. Gelişmeleri objektif değerlendirerek, taraflara eşit uzaklıkta kalarak yapılır. Türkiye, maalesef, yalnızca Hamas'ın temsilcisi olarak bölgede vardır. Ne İsrail ile, ne Mısır ile ve hatta ne Suudi Arabistan ile Gazze konusunda bir dialog içine girebilmektedir. AKP, Müslüman Kardeş dayanışması nedeniyle, Hamas'ı, bölgedeki arap ülkelerinin ve Filistin Kurtuluş Örgütü'nün (FKÖ) yaptığı gibi, İsrail'in varolma hakkını açık/zımni kabul etmesi ve saldırılarını durdurması yönünde teşvik de etmiyor.
Şahin Mengü
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları