Şahin Merngü: Esper'in bu ifadeleri, Trump'ın mektubunda Erdoğan'a yazdığı "binlerce insanı katletmekten sorumlu tutulmak istemezsin" tehdidinle neyin kast edildiğini ortaya koymuş olmuyor mu?
Beşar Esad'ın yıkılması için 8 yıldır siyasi ve askeri olarak yapmadığımızı bırakmadık. Şimdi tersini yapıyoruz. Siyasi ve askeri imkanlarımızı bu defa Esad'ın durumunu sağlamlaştırması ve üzerindeki egemenliğini kaybettiği topraklarını parça parça geri alabilmesi için seferber etmiş durumdayız.
Böyle bir saçmalık sanırım dünya siyasi tarihinde görülmemiştir.
Rusya ile varılan Soçi mutabakatı da, ABD ile yapılan Ankara mutabakatında olduğu gibi, zafer naraları ile karşılanıyor.
Ankara Mutabakatı, Soçi Mutabakatı derken kazananlar Rusya ve Suriye tek kaybeden Türkiye. İki toplantı sonrası çıkan sonuçlar.,
1-Fırat'ın doğusunda tamamen kontrol edeceğimiz 480 km. uzunluğunda bir "güvenli bölge" tesisi iddiamızdan geri dönülemeyecek şekilde vazgeçiyoruz;
2- 120 km. dışında kalan sınır bölgesinde kontrol tamamen Rusya ve Suriye'ye geçiyor.
3- Böyle bir "güvenli bölge"yi oluşturamayınca, sığınmacıların yerleştirilmesi konusu da Rusya ve Suriye’nin inisiyatifine ve insaflarına bırakılıyor;
4- YPG, TSK'nın elinden ABD ve Rusya işbirliği ile kurtarılıyor, Suriye'nin Güneydoğusunda oluşturulan ve geniş bir alan oluşturan bir "YPG güvenli bölgesi"ne çekiliyor.
5- ABD askerlerinin tamamını Suriye'den çekmeyecek, kuzeydekiler gidecek, ancak, YPG için oluşturulan bu "güvenli bölge"nin güvenliği, ABD'nin o bölgede bırakacağı yüzlerce askeri personel ve şimdilerde gönderdiği yeni tank birlikleri tarafından sağlanacak. Böylece YPG masaya belirli siyasi/kültürel/idari imtiyazlar koparmak için kuvvetli oturmuş olacak.
6- Türkiye, Rusya tarafından Şam rejimi ile doğrudan temas kurması için zorlanacak. (Soçi metnine göre Rusya Adana mutabakatının uygulanmasını kolaylaştıracak) Ancak, güçlenen Esad'ın bu konuda koşulları olacak.
7- Esad, alacağı katı tutumun işaretini dün verdi. Soçi'de Erdoğan-Putin görüşmesi devam ederken, alışılmadık biçimde, Suriye ordusunun İdlib'deki mevzilerine gitti. Orada verdiği demeçte, Suriye'nin topraklarını çaldığı gerekçesiyle, Erdoğan'ı "hırsız" olmakla suçladı, topraklarını geri almayı vaat etti. Zirve sonrası Putin'e telefonla teşekkür ettiği basına yansıdı. Bu arada Esad, önümüzdeki günlerde terörist saydığı Milli Suriye Ordusu çapulcularını "bana verin" derse şaşırmayalım;
8- Milli Suriye Ordusu dediğimiz çapulcular/cihatçılar güruhu başımıza çok işler açacak. 22 Ekim günü ABD Savunma Bakanı Esper CNN'de Amanpour'a konuştu ve Türkiye'nin desteklediği milislerin "Suriye Kürtlerine" karşı işledikleri "savaş suçlarından" Türkiye'nin sorumlu tutulması gerektiğini bildirdi. Esper aynen şunları söyledi: "Çok feci bazı raporlar gördüm. Bu raporlar eğer doğru ise, -ki doğru olduklarını varsayıyorum- yapılanlar savaş suçu olur. Sorumlular hesap vermelidir. Birçok olay bakımından hesap vermesi gereken Türk hükümetidir".
Esper'in bu ifadeleri, Trump'ın mektubunda Erdoğan'a yazdığı "binlerce insanı katletmekten sorumlu tutulmak istemezsin" tehdidinle neyin kast edildiğini ortaya koymuş olmuyor mu?;
9- Benzer iddialar ve dosyalar kuşkusuz Putin'in çekmecelerinde de duruyordur. Hem ABD'ne hem Rusya'ya rehin durumdayız. İkisinin birbiriyle çelişen çıkarları arasında savrulmaktayız.
Bu tablo karşısında yandaş ve yalaka basının yaptığı gibi sadece zafer naraları atmak yetmez, gündüz vakti havai fişek gösterisi de yapılmak gerekir