Şahin Mengü: Nitekim, Lozan’da yırtıp attığımız Sevr antlaşmasına 62 ve 64. Maddeleriyle bağımsız Kürt Devleti Kurulmasına götürecek hükümler konmasının nedeni budur.
ABD, İngiltere ve Fransa Cumayı Cumartesiye bağlayan gece Suriye’yi kimyasal silah kullandığı kuvvetli şüphesi (!) ile havadan vurdular.
Uluslararası hukukta, kuvvetli şüphe, bir ülkeye karşı çok yakın bir silahlı saldırı ihtimali olduğu zaman söz konusu olabilir.
Burada, bu üç devletin hiç birisi, kendi ülke topraklarına yönelik böyle bir tehlikenin varlığından söz edemeyecekleri için kuvvetli şüphe Suriye’ye karşı kuvvet kullanılmasının hukuki gerekçesi olamaz.
Kimyasal silah kullanılması elbette kabul edilemez, bunun önlenmesi bir insanlık sorunudur.
Zaten, Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü, kimyasal silahların üretilmesi, stoklanması ve kullanılmasının önüne geçmek ve bunların imhasına ilişkin çalışmalar yürütmektedir.
2013 yılından beri de Suriye’deki Kimyasal Silahların imhası konusu ile ilgilenmektedir.
Ayrıca Suriye’deki muhaliflerin de elinde Kimyasal Silahların bulunduğu bilinmektedir.
Bu nedenle iddialar çok ciddidir ve mutlaka kimyasal silah kullanılıp kullanılmadığı ve kullanıldıysa da kimin tarafından kullandığının araştırılması gerekir. BM uzmanlarının Suriye’de böyle bir araştırmayı yapıp kesin bir rapora bağladıktan sonra gerekiyorsa Birleşmiş Milletlerin vereceği bir kararla eyleme geçmek hukuki ve isabetli olurdu.
Uluslararası bir örgütün böyle bir rapor yokken “kuvvetli şüphe”söyleminin arkasına sığınarak, Birleşmiş Milletlerin bir kararı olmadan Suriye’ye karşı askeri harekata baş vurulması uluslararası hukuka aykırıdır.
Bugün Birleşmiş Milletler kararı olmadan, Ortadoğu coğrafyasında söz sahibi olup bu coğrafyayı kendi isteklerine göre dizayn etmek isteyen emperyalistlerin bu saldırılarına sessiz kalınırsa veya buna destek verilirse yarın bizi hangi tehlikelerin beklediği kestirilemez.
Musul-Kerkük petrollerini Kürt Koridoru üstünden Akdeniz’e akıtmak isteyenlerin, Türkiye’nin Güney ve Güneydoğusunda yakın tarihimizde de yaşadığımız gibi bir ayrılıkçı ayaklanma çıkartıp sonradakuvvetli şüphe(!) gerekçesiyle bize de müdahale etmeyeceğinin garantisi var mı?
Kuzey Irak’daki Kürt Özerk bölgesinden sonra Suriye’nin Kuzeyinde de kurulacak bir Özerk Kürt bölgesi ile, Kuzey Irak petrol ve gazının Batıya taşınması için istenen, arzulanan Kürt Koridoru tamamlanmış olacaktır.
2003 de Irak’ta, bugün Suriye’de oynan kimyasal silah oyunu, Kürt Koridorunu kurmanın adımlarıdır.
Bu Kürt koridorunun yöneticileri muhtemeldir ki bölgeyi ABD’nin menfaatleri ve direktifleri doğrultusunda yöneteceklerdir.
Bugün petrol ve doğal gaz kaynaklarına sahip olmak tek başına yeterli değildir, aynı zamanda bu enerjinin dünya pazarına sunuluşu, yani doğal gaz boru hattı ve taşımacılığına nüfus etmek gerekmektedir. Ancak doğal gaz daha çok İran ve Rusya’da mevcuttur ayrıca da doğal gazın pazara arzı Moskova’nın elindedir.
Rusya’nın doğal gaz şirketi olan Gazprom Avrupa’nın doğal gaz ihtiyacını büyük oranda tek başına karşılayan dev bir şirkettir.
İşte Avrupa doğal gaz pazarını Rusya’ya bağımlılıktan kısmen de olsa kurtarmak için Irak’tan sonra şimdide de Suriye’ye yöneldiler.
ABD’nin BOP hedeflerinde doğrudan Orta Doğu’nun enerji kaynaklarına erişimi ve enerjinin pazara sunuluşu da vardır. Kurulmak istenen Kürt Koridoru işte bunu sağlayacaktır.
Bu nedenle bu coğrafya da emperyalistlerin oynadıkları bu oyun, Türkiye’yi doğrudan doğruya ilgilendirmektedir. Kürt koridorunun kurulmasından sonra Türkiye’den de toprak kopartmak için de ellerinden geleni yapacaklardır.
Birinci Dünya Savaşından beri emperyalistlerin, Türkiye ile Irak Petrolleri arasında tampon görevi yapacak bir Kürt Devleti Kurulmasını kuvvetle savundukları bilinen bir gerçektir.
Nitekim, Lozan’da yırtıp attığımız Sevr antlaşmasına 62 ve 64. Maddeleriyle bağımsız Kürt Devleti Kurulmasına götürecek hükümler konmasının nedeni budur.
Iraktan sonra Suriye’de yaşanan bu operasyondan sonra toprak bütünlüğümüz açısından çok dikkatli olmamızı gerekiyor.