Şahin Mengü: ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey geçtiğimiz ocak ayında bir panelde yaptığı konuşmada Türk yetkililerin gerekirse ABD ile de savaşılacağı yolundaki tehditleri ile açıkça alay etti.
Mevlüt Çavuşoğlu'nun 13 Mart günü yaptığı açıklamalar Suriye politikamızın ABD'nin dümen suyuna girdiğinin itirafı gibiydi.
Bakan, Menbiç'den PYD'nin çekilmesi konusunda ABD ile anlaşmaya varıldığını söyledikten sonra şöyle dedi:
"..Menbiç'ten YPG çekilince orada ABD ve Türk askerleri olacak. YPG'nin çekilmesine nezaret edeceğiz. Buranın güvenliğini kim sağlayacak, ABD ve Türkiye. Önce bu modeli Menbiç'te uygulayacağız daha sonra diğer yerlere götüreceğiz. Bu rakka için de Fırat'ın doğusunda YPG'nin kontrolündeki yerler için de geçerli olacak"
Çavuşoğlu, bu mutabakatın ayrıntılarının ve takviminin iki ülke arasında kurulmuş olan komisyonun toplantılarında belirleneceğini de ilave etti.
Ama Bakan Çavuşoğlu'nun Menbiç konusunda ABD ile bir mutabakata varıldığı yolundaki açıklamaları ABD dışişleri bakanlığı sözcüsüne, “Türk dışişleri bakanı, YPG savaşçılarının Menbiç'i terk etmeleri konusunda ABD ile anlaştıklarını açıkladı. Sizin anlayışınız da böyle mi?” Diye soruldu.
Sözcü bu soruya verdiği cevapta “Bizim anlayışımız o değil.....Türkiye ile bir anlaşmaya varmak için hala çalışıyoruz.” Dedi
Bu cevaptan anlıyoruz ki, Bakan Çavuşoğlu'nun mutabakat olarak çizdiği ve Türkiye'nin çıkarına olmayan çerçeve dahi ABD'ni tatmin etmemiş. Daha fazlası peşindeler.
ABD'nin Fırat'ın batısındaki Menbiç'i bir "pazarlık kozu" olarak elinde tuttuğu baştan itibaren zaten belliydi. Şimdi PYD/YPG'nin oradan çekilmesine onay vererek ağzımıza bir parmak bal çalıyor ve Fırat'ın doğusundaki PYD varlığını pekiştiriyor. Cumhurbaşkanı daha dün ABD'nin Suriye'de 20 üs tesis ettiğini söyledi.
Nitekim, Bakanın açıklamalarından Fırat'ın doğusuna ilişkin gelişmelerin "komisyona" havale edildiği, yani ucu açık olarak ertelendiği anlaşılıyor. TSK'nın Afrin'de meşgul edilmesinden memnun olan ABD, Fırat'ın doğusu bakımından tam da bunu istiyor.
Bakan, söylediklerinin ne anlama geldiğinin farkında mı acaba?
YPG'nin Menbiç'den çekilmesine Türkiye "nezaret" edecekmiş. Yani, teröristlerin ellerini kollarını sallayarak Menbiç'i terk etmelerini seyredecekmiş. Hani Afrin'de başlattığımız harekat Irak sınırına ve bir tek terörist kalmayana kadar sürecekti!
ABD basınında ve düşünce kuruluşlarında yayınlanan yazılarda olası gelişmeler uzun zamandır şöyle özetlenmekteydi:
1. PYD, PKK'dan kendisini (sözümona) ayrıştıracak. Bu görüşü desteklemek için, PYD/YPG'nin PKK'ya silah aktarmama sözünü büyük ölçüde tuttuğuna dikkat çekiliyor.
2. Böylece, Türkiye'nin PYD ile yeniden doğrudan teması kolaylaşacak. Bu kapsamda, Türkiye ile PYD arasında 2015'e kadar samimi ilişkiler oluğuna ve Kobani'nin İŞİD'den kurtarılmasına Türkiye'nin yaptığı yardıma dikkat çekiliyor.
3. Bu gelişmeler sağlandıktan sonra, ABD, PYD/YPG'nin Türkiye içinde PKK ile işbirliği içinde olmayacağı konusunda Türkiye'ye güvence verecek. Aynı şekilde, PYD/YPG'ye ise, Türkiye'nin kendilerine karşı harekata girişmeyeceğini garanti edecek. ABD'nin Suriye'deki askeri varlığı bu tablonun ortaya çıkmasını kolaylaştıracak.
4. Fırat'ın doğusunda böylece oluşturulacak "PYDistan"ınyeniden imarı için, tıpkı "Barzanistan"da olduğu gibi, Türk firmalarına pay verilecek (böylece Türkiye'nin acı ilacı yutması kolaylaştırılacak).
Dışişleri Bakanının son açıklamalarında, tümüyle ABD'nin çıkarına olacak bu olası gelişmelerin engelleneceği işaretini veren herhangi bir ifade var mı?
ABD ile varılan ve Türkiye'nin çıkarlarına aykırı olan Menbiç mutabakatı nispeten "ılımlı" Tillerson ile gerçekleşti. Şimdi Pompeo zamanında işimiz çok daha zor olacak.
Bu tablo karşısında yapılması gereken Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunması amacıyla, Şam rejimi ile temas edilmesidir.
Ancak CHP Genel. Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz'ın birkaç gün önce yaptığı açıklamadan anladık ki, CHP, eskiden seslendirdiği bu tutumundan vazgeçmiş.
Yılmaz, Türkiye'nin Afrin'de yerel halktan (yani Afrin'de büyük çoğunluğu oluşturan kürtlerden) bir "halk meclisi" kurmasını ve yönetimi bu meclise bırakmasını önerdi. Yani, ABD'nin Suriye'yi bölmek için Fırat'ın doğusunda yapmakta olduğunu, Suriye'nin batısında Türkiye'nin yapmasını istiyor. Bu teklif sadece Suriye'nin bölünmesine hizmet eder.
ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey geçtiğimiz ocak ayında bir panelde yaptığı konuşmada Türk yetkililerin gerekirse ABD ile de savaşılacağı yolundaki tehditleri ile açıkça alay etti. Aynen şunları söyledi (YouTube):
"...Suriye'de DEAŞ'a karşı ABD destekli bir savaş var. Bizim rolümüz de PKK'nın bir kolunun yönettiği büyük bir orduyu Türkiye'nin güneyinde inşa etmek. Türkiye her gün bizi azarlıyor. Ancak, bu orduyu DEAŞ'e ve kısmen Ruslara ve Suriyelilere karşı destekleyen uçaklar nereden geliyor? Büyük oranda Türk üslerinden. Erdoğan buna her gün izin veriyor..."
İçeride taraftar tribünlerine esip gürlemeler başka, sahadaki gerçekler başka.