Tarih:
18.08.2015
Tarih Suratınıza Tükürür
Şahin Mengü; Şimdiki düşük Davutoğlu hükümeti gibi, ülkenin önündeki beklide otuz kırk yılı ipotek altına alacak, ABD ile yapılan üst antlaşması gibi, işlemler yapmazlar.
7 Haziranda seçim oldu, üstünden tam 70 gün geçti, ülke düşük hükümet tarafından yönetiliyor.Seçimlerden sonra Meclisten güvenoyu alan bir hükümet kuruluncaya kadar görevine devam eden eski hükümetler sadece günlük rutin işleri yapabilirler.
Şimdiki düşük Davutoğlu hükümeti gibi, ülkenin önündeki beklide otuz kırk yılı ipotek altına alacak, ABD ile yapılan üst antlaşması gibi, işlemler yapmazlar.
Düşük hükümet 70 gündür ülkeyi sanki güven oyu almış bir hükümetmişçesine yönetiyor.
Bir Cumhurbaşkanı var, bu anayasa fiilen tarafımdan değiştirilmiştir diyor, fiilen ben bu ülkeyi başkan olarak yönetiyorum, siz anayasayı buna göre tekrar yapın diyor, siyasi partilerden “Bu yaptığın çok ayıp” kıvamında cılız açıklamalar geliyor.
12 Eylül Askeri yönetiminin ilk bildirilerinden birinde, “Milli Güvenlik Konseyi’nin açıklamaları anayasa ile çelişiyorsa, anayasa bu yönde değiştirilmiştir”, deniyordu.
Tayyip Bey’in “anayasa fiilen değişmiştir, sizde yeni anayasayı buna göre yapın” açıklamasının Milli Güvenlik Konseyi’nin açıklamasından hiçbir farkı yoktur.
Eğer 12 Eylül askeri darbesini yapanlar başarılı olamasalar idi, o tarihte yürürlükte bulunan, bugünkü Türk Ceza Kanunun 309. maddesinin karşılığı olan 146. maddesinden yargılanacak ve idama mahkum edileceklerdi.
Hukuk sistemimizden idam cezası kaldırıldığı için artık bu anayasayı ihlal suçunun karşılığı ağırlaştırılmış müebbet hapistir.
Bu arada KCK (Kürt Komünler Birliği) Güneydoğu Anadolu’da “özerklik bildirileri” okuyor.
Çok rahat bir şekilde artık devlet yetkililerinden emir almayacaklarını ilan ediyorlar.
Şehirler de yol kesip hüviyet kontrolü yapıyorlar, kolluk güçleri geçemesin, olaylara müdahale edemesin diye hendek kazıyorlar, devletin gücü oradaki belediye yetkililerine o hendekleri kapattırmaya yetmediği gibi, İçişler Bakanı diye orada oturan zat ı muhterem de yasaların kendisine verdiği yetkiyi kullanamıyor.
Bu nasıl devlet yönetimidir anlamak mümkün değil.
Bu arada bu olaylara el koyup çözüm üretmesi gereken Meclis tatilde, AKP bu fiili durumun devamından mutlu, zira; düşük hükümeti ve başındaki işgüderi Davutoğlu vasıtasıyla Tayyip Bey’in emirlerini yerine getiriyor.
Tayyip Bey, bu anarşik ortamın yayılmasından mutlu, kendisi veya emrindeki adamları her gün çıkıp bize 400 milletvekilliği verseydiniz, Başkanlık sistemine geçer bu işleri hallederdik diyor.
Bir tane Allahın kulu çıkıp da, “Şu TBMM’yi toplantıya çağıralım da memleketin kötü gidişine bir dur diyelim” demeyi akıl edemiyor, ya da işlerine gelmiyor.
Bugün yurt içindeki bu silahlı terör faaliyetlerinin tek sorumlusu AKP iktidarlarıdır.
Onlar terör örgütüyle oturdukları “müzakere masalarında” iğrenç iğrenç, pis pis sırıtarak terör örgütü mensuplarına “nerelere silah depoladığınızı biliyoruz” ,”istemediğiniz vali, kaymakam, komutan varsa bize bildirin gereğini yapalım” ,dedikleri için bunların hesabını soracağını söyleyecek bir tane siyasi parti yok mudur?
Elbette bu olayın bu noktalara gelmesinin tek sorumlusu AKP ve terör örgütünün siyasal uzantısı HDP’den bunları söylemelerini beklemek abesle iştigal olur.
Ama CHP ve MHP’nin bunu önce TBMM çatısı altında ve sonra da meydanlarda haykırması gerekmiyor mu?
Anayasayı koruyacağına yemin eden bir tane Milletvekili çıkıp, bu işlerin baş sorumlusu Tayyip Erdoğan’dır deme cesaretini gösteremiyor mu?
Milletvekilini görevi bugünlerde köy kahvelerinde, partili ziyaretlerinde hamasi nutuklar atıp, nabza göre şerbet vermek değildir.
Şimdi yapılması gereken TBMM’yi çalıştırıp, ülke sorunlarına el koymaktır. Bu meclisin çalışması AKP ve HDP’nin işine gelmeyecektir; ama CHP ve MHP’nin milletvekili sayıları hem meclisi olağanüstü toplantıya çağırmaya ve hem de Meclis Genel Kurulu’nu açık tutmaya yeterlidir.
Ülkenin çivisi çıktı, bunu düzeltmek Meclisin görevidir.
Meclis bunu yapmaz ise, yani bu konudaki boşluk derinleşerek devam ederse, terör en azgın şekilde devam ederse, ülke bütünlüğü tehlikeye girerse, anayasa yetkililer tarafından ihlal edilirse, siyaset boşluk taşımaz kuralı işlemeye başlar.
O zaman hiç kimsenin, hiç birimizin ağlamaya, serzenişte bulunma hakkımız olmaz.
Ülke bir uçuruma sürüklenirken sessiz kalıp, görevini yapmayan siyasiler, tarih suratınıza tükürür.
Şahin Mengü
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları