Yargıçların ve gazetecilerin rolü
Şahin Mengü: Gelişmiş ülkelerde güçlü bir basın ve yargı olduğu için başına Trump gibi bir çılgında da gelse ne ülkesinin ne de Dünyanın başına bela olamıyor. Gerçek demokrasiler bağımsız yargı ve özgür basın sayesinde var olurlar.
Günümüzde otoriter rejimler bir günde kurulmuyorlar. Böyle bir rejimi oturtabilmek için artık uzunca bir zamana ihtiyaç duyuluyor. Bu rejimi kurabilmek için ilk adımlar ürkek ürkek atılıyor. Buna direnç gösterilmeyince de adımlar süratle ve peş peşe atılmaya başlanıyor.
Otoriter rejimi kurmanın peşinde olanlar, hükümet darbesiyle değil de, demokratik usullerle yani milletin oyu ile iktidara gelmişlerse, bunlar daha ihtiyatlı davranırlar.
Demokratik yollarla iktidara gelip de otoriter bir rejim kurmak isteyenlerin uyguladıkları sıra hep aynıdır. Evvela basın susturulur. Eğer basın organlarının sahiplerinin gazete sahipliği dışında da ticari ve sınai faaliyetleri varsa susturma işi daha da kolaydır.
Gazete patronlarının diğer iş kollarındaki, kuruluşlarının üzerinde her türlü ekonomik baskı denenir. İşletmelerinin her odasından devletin müfettişleri çıkmaya başlar.
Gazete patronu canından bezdirilip ya iktidara teslim olur, ya da gazetesini iktidarın işaret ettiği bir sermayedara satar.
Basın kuruluşları öyle bir hale gelir ki, siyasi iktidar tarafından ekonomik olarak esir alınmış farklı iş adamlarının sahibi oldukları gazeteler sabahları hemen hemen aynı manşetlerle yayınlanırlar.
Zor, hatta imkansıza yakın da olsa buna direnen bir sermayedar da çıkarsa, gerek kendisi ve gerekse yanında çalışan gazetecileri sudan sebeplerle mahkemelere sevk edilerek susturulmaya çalışılır.
Basın bu hale getirilirken elbette yargı da ihmal edilmez, ona da çeki düzen verilir, yargı siyasal iktidara bağımlı hale getirilir ki; önüne getirilen gazeteciler hakkında kolaylıkla karar alınabilsin.
Bu sistemi içine sindirip de görevine devam eden yargıçlar, eşlerine dostlarına vicdanlarının sızladığını söylerler, bunu yapmalarının sebebi açıkça söyleyemedikleri üstlerinde siyasi baskı olduğunu hissettirmenin yoludur.
Yargı eliyle basına böyle korku salındıktan sonra sıra sevilmeyen hoşlanılmayan siyasetçilere gelir. Bağımsızlığını ve tarafsızlığını yitirmiş yargıdan bu sefer de onlar hakkında istenildiği şekilde karar vermeleri istenir.
Bütün bunlar olurken otoriter rejim heveslisi iktidarlar, bu sefer de kendini aydın zanneden bir kısım diplomalı zavallıyı da bir müddet kullanıp sonra da kirli buruşturulmuş kağıt mendil gibi atmak için yanlarına çekerler.
Otoriter bir rejim kurmaya heveslenen iktidarlara karşı ülkenin aydınları ve basını aynı anda tepki verirlerse; siyasi baskıyla karar vermesi istenen yargıçlar, hukuka, anayasaya ve yasalara uygun kararlarını siyasi iktidarların suratına çarparsa iktidar sahipleri otoriter bir rejim kuramazlar.
Bunu yapabilen hâkim ise sadece başını yastığa koyduğu zaman rahat uyumaz, aynı zamanda şeref kazanır, kahraman da olur.
Düşünün ki; Nazi Almanya’sında hoşlanılmayan siyasetçiler, aydınlar susturulurken, gazeteler buna tepki verseler, hakimlerde kendilerinden istenilen bu haksız ve hukuksuz kararları vermeseler, gazeteciler ve aydınlar kişisel çıkar uğruna demokrasiye ihanet etmeselerdi, ne kadar baskı yapılırsa yapılsın bir Hitler önce Almanya’nın sonrada Dünyanın başına bela olabilir miydi?
Gelişmiş ülkelerde güçlü bir basın ve yargı olduğu için başına Trump gibi bir çılgında da gelse ne ülkesinin ne de Dünyanın başına bela olamıyor.
Gerçek demokrasiler bağımsız yargı ve özgür basın sayesinde var olurlar.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları